Çok sevdiğim bir kelime var: Tekamül. Tekamül; “öz”e ruhun geri dönme sürecinde ruhun gelişmesidir. Bu süreçte, her ruhun dünyadaki temel amacı ve arzusu tekamül etmek ve hayatın getirdiklerine teslim olmaktır… Bir nevi hayatın sürprizlerine karşı hazır olmaktır.
Tekamül etmek, ruhsal durumlardan çok, dünyevi sınanmalar ve dersler ile gerçekleşir. Deneyimin sana kattıklarını cebine koyup yoluna devam etmen demektir. Hâliyle hayatta hepimiz, aslında cezanın veya ödülün olmadığını, sadece öğrenilecek derslerin olduğunu biliriz. Eğer hayatımızı iyice gözlemlersek sürekli başımıza gelen olayların arkasında “almadığımız dersler” olduğunu görürüz. Alamadığımız dersler karşısında ödediğimiz bedeller ve koyamadığımız sınırlar…
O dersi alana kadar veya sınır koymayı öğrenene kadar aynı şeyleri yaşamaya devam edeceksindir.
Ancak öğrenmen gerekeni alıp ruhunu tekamül ettirdiğinde kısır döngü kırılacak ve bir daha benzer deneyimler yaşamadan yeni tecrübelere yelken açacaksındır.
Tekamül, teslim olmakla mümkündür.
Teslim olmak, elinden geleni yaptıktan sonra gerçekten tüm çabanı verdikten sonra sadece ve sadece akışa güvenmen ve bir noktada olanı kabul edebilme gerçeğini görmendir.
Burada her seçim bizim kendimize aittir ve zaman hepimiz için farklı işlemektedir.
Hayatına bir birim de olsa teslimiyet anlayışı geliştirmek, kontrolü bırakmayı, evrenin muhteşem akışına sadece “olduğun” hâlinle eşlik edebilmeyi ve bu akışı mutlulukla, huzurla ve tüm güzelliği ile kabul ederek yaşamanı sağlar.
Bazen geçmişi analiz etmeyi durdurmalıyız, gelecek planları yapmayı da.
Tam olarak ne hissettiğimizi biçimlendirmeye çalışmayı ve kesin olarak ne istediğimize karar vermeye çalışmayı da. Her şeyi kontrol etmeyi de.
Bazen sadece neler olacağını görmeliyiz akışına bırakarak.
Bugün yeni bir gün. Bir daha bunun tekrarı olmayacak, bir daha bugüne geri dönmeyeceksin. Geçmişe ve gelecek telaşına kapılıp şimdiyi öldürme. Akışına bırak. Çünkü zamanla değişmeyen, iyileşmeyen, geçmeyen tek şey zaman kavramının kendisidir. Sağlığın ve sevdiklerin için şükret. Kendini sev. Hayatın sana sunduğu olanakları görmezden gelme ve bugüne senin için özel bir gün olması için fırsat ver.
Yaşarken öleceğini bilen tek varlıktır insan. Buna rağmen kalp kırar, gönül yıkar, zarar verir bile bile… Üstelik hiç ölmeyecekmiş gibi, hem de hiç umursamadan…
Var olmanın amacı iyi insan olmak değil miydi? Hani nerede o iyi insan? İyi niyette bile kötülük düşünecek, iyi niyeti bile sorgulayacak kadar güvensizlik mi yaşıyorsun iç dünyanda?
“Başkalarının sana davranmasını istediğin biçimde kendine davran.”
Hayatta tatmin olmak için bu özü yaşam biçimi yap. İyilik de böyledir. Neye inanıyorsan inan, iyiliğin göreceli olmayan taraflarına ulaşabilirsin. Neye göre iyi, kime göre iyi, ne kadar iyi diye mükemmel olma arzusundansa, kendi içinde bazı temeller kur, içindeki seni yansıtan.
Şimdi bugüne kadar yaptığın şeylerden farklı bir şey yapma vakti.
Geçmiş geçmiştir. Geleceğinse tercihlerindir. Sen yanlış yoldan gitmemeye ne kadar çabuk karar verirsen, kendini doğru ve istediğin yolda o kadar hızlı bulacaksın. Yeter ki seçimlerinin arkasında dur. Senin olan, sana gelecektir. Şimdi gelmiyorsa ya zamanı değildir ya da senin için uygun değildir.
Hayatta sana en yardımcı olacak kişi, “kendinsin.”
Ve hayat yolculuğunda ömrünün direksiyonu, “sende.”
Şimdi önünde iki seçenek; bir gün bugününe dönüp baktığın an; hangisi daha fazla olsun istersin; “keşke”ler mi, “iyi ki”ler mi?
Bugün, dünden de yarından da değerli. Çünkü yarın, bugün yaptıklarımızın sonucunu yaşayacağız. Ve hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez, unutma. Sen değerlerini bilip kendi yolunu seçtiğin ve değerlerinden, prensiplerinden ödün vermeyip arkasında durduğun anda, “iyi ki”lerinin de önünü açmışsın demektir.
“İyi ki”lerin bol olsun…
İlginizi çekebilir: Zorlukları yenme gücü içinizde: Teslimiyet ve inancın zaferi