Zombi dendiğinde muhtemelen pek çoğumuzun aklına kıyamet senaryoları ile dolu filmlerde gördüğümüz solgun ciltli, cansız gözlerle bakan, bilinçsizce sağa sola giden ama ne kadar zarar görse de ölmeyip hayatta kalmaya devam eden varlıklar geliyor. Filmlerden alışık olduğumuz bu varlıklar kurgusal olsa da birtakım özelliklerinden dolayı insan bedeniyle de benzerlik gösteriyorlar; o da zombi hücreler veya diğer adıyla senesens ya da ölü hücreler. Peki, bu hücreler nedir, vücudumuzu, sağlığımızı nasıl etkiler? Gelin, yakından bakalım.
Zombi hücreler vücutta ne yapıyor?
Zombi veya senescent hücreler, vücudumuzda bulunan, çeşitli nedenlerden dolayı bölünme yeteneğini kaybetmiş, canlılığını yitirmiş ancak varlığını bir şekilde sürdürmeye devam eden hücreler demek. Bazı hücreler, DNA’nın zarar görmesi, oksidatif stres, telomer kısalması gibi çeşitli stres faktörlerine maruz kaldıklarında bilimsel adıyla senesans denilen duruma geçerler; yani ne ölü ne canlı da demek mümkün.
Aktif olarak varlıklarını bir şekilde sürdürmeye devam etseler de aslında bir nevi ölü hücre olmalarına rağmen çevrelerine etki edebildikleri için zombi hücrelerini tanımak önemli. Çünkü, bu hücrelerin zaman içerisinde birikmesi, doku bozulmalarına neden oluyor, dahası yaş alma sürecini de hızlandırıyor.
Yaşlanma sağlıklı doku fonksiyonlarının bir parçası olarak ortaya çıkan bir stres tepkisi, doğal bir süreç. Normal şartlar altında, yaşlanan hücreler, doku koruyucu etkiler gösterir ve bağışıklık sistemi tarafından hızlıca yok edilir. Ancak, yaşlanma ile birlikte bağışıklık sisteminin etkisi azalmaya başladığı için bu temizlik süreci sekteye uğrar. Bu da yaşlanan hücrelerin birikmesine ve hem doku fonksiyon bozukluklarına hem de çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Ancak, bu konuda altı çizilmesi gereken bir husus daha var; o da zombi hücrelerin veya yaşlanmış hücrelerin hem yararlı hem de zararlı etkiler gösterdiği. Bu nedenle araştırmacılar, bu ölü hücrelerin oldukça karmaşık bir doğası olduğuna dikkat çekiyor.
İlk başta, senescent hücrelerin oluşumu, hasar görmüş veya işlevsiz hücrelerin yayılmasını önleyerek dokuları koruyan geçici bir süreç olarak işlev görür. Bu geçicilik esnasında zombi hücreler, doku onarımı ve rejenerasyonuna katkıda bulunur, doku homeostazını destekler ve zarar görmüş diğer hücreleri temizlemek üzere bağışıklık hücrelerini çeker. Ancak, bu faydalı etkiler, senescent hücrelerin hızlı bir şekilde temizlenmesine bağlıdır. Yaş ilerledikçe, bağışıklık sisteminin bu hücreleri etkili bir şekilde temizleme kapasitesi azalır. İmmün sistem zayıfladıkça, ölü hücreler dokularda birikmeye başlar ve bu da onların zararlı etkilerinin ortaya çıkmasına yol açabilir.
Üstelik, zombi hücrelerin zararlı etkileri, yaşlanma sürecindeki diğer negatif dinamiklerle birleştiğinde, sağlığımız üzerinde çok daha ciddi etkiler yaratabilir. Bu sürecin ilerlemesi, kronik hastalıkların gelişimine zemin hazırlayabilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltabilir. Araştırmalara göre özellikle Alzheimer, kalp-damar rahatsızlıkları ve çeşitli kanser türlerinin açığa çıkması, bu süreçle ilişkilendirilebilir.
Ölü hücreler nasıl temizlenir?
Yaşlanmış, ölü veya senesens hücrelerin tamamen vücuttan temizlenmesi için henüz yaygın olarak kabul görmüş ve uygulanan tek bir tedavi yönteminden bahsetmek pek mümkün değil. Araştırmalara ve bilim insanlarına göre bu konuda yapılan çalışmalar henüz yeterli değil. Ancak, temelde yaşlanan hücrelerin modüle edilmesi için sunulan üç yol var; senolitikler kullanılarak yaşlanan hücrelerin seçici olarak ortadan kaldırılması; senomorfikler kullanılarak SASP (senesans ilişkili salgı) nötralizasyonu ve immün aracılı yaşlanan hücre temizliğinin artırılması.
Elbette ki bu yöntemler için bilimsel çalışmaların ve uygulamaların yaygınlaşması, çok sayıda testin tamamlanması ve tıbbi müdahaleler gerekiyor. Dolayısıyla, bireysel anlamda yapabileceklerimize odaklanmak da oldukça önemli. Bu da ölü hücrelerin oluşumunu önlemek için neler yapabileceğimize odaklanmayı gerektiriyor.
Yaş alma, hayatın doğal bir süreci olsa da yaş almanın etkilerini yavaşlatabilmek için sağlıklı ve iyi yaşam alışkanlıklarını benimsemek şart. Bunların da başında dengeli beslenme, düzenli egzersiz, kaliteli uyku ve stres yönetimi geliyor. Ayrıca, vücudun dışarıdan yeteri kadar alamadığı temel besin maddelerini de takviye olarak kullanmak önemli, elbette ki doktor kontrolünde.
Yaş almanın etkilerini yavaşlatmak ve bedensel ve zihinsel iyi oluşun sürekliliğini sağlamak için daha önceden kaleme aldığımız yazılarımızdan da ilham alabilirsiniz:
- Yaşam süresini uzatmak ve yaşlanmadan yaş almak mümkün mü?
- Zihnini aktif, hafızayı güçlü, beyni genç tutmanın yolları
- Her zaman parlak ve genç görünen bir cilt için dikkat etmeniz gerekenler
Kaynak: neurohacker, med.umn.edu, cedars-sinai.org