X

Zihninizin modlarından haberdar mısınız: Yapma modunun, olma moduna entegrasyonu

Zihnin en aktif hali “yapma modu”dur. 
Bu modun temel görevi “işleri halletmek”tir.
Alıştığımız rutin işleri yapmamızda bir yardımcıdır.

Zihin bu modda planlar yapar, siz de onları gerçekleştirmek için yola koyulursunuz. Bu hissi bilirsiniz. Sabah uyanır uyanmaz kahvaltı hazırlamanız, çocukları okula bırakmanız, işe yetişmeniz, faturaları ödemeniz gerekiyordur. Gönderilmesi gereken e-mailler, yapılacak telefon görüşmeleri vardır. Hatta kendinizi aynı anda birden fazla işi yaparken bile bulduğunuz zamanlarınız olmuştur. Belki bir yandan rapor yazarken, bir yandan da telefon görüşmelerinizi gerçekleştiriyorsunuzdur. Tüm bunları sadece düşünmekten bile yorulursunuz ama hepsini yapmanız gerektiğini bilirsiniz. İşte tüm bunlar hayatınıza dahil olurken zihniniz “yapma modu”ndadır.

Analiz etmek, yargılamak, mukayese etmek, değerlendirmek, çözüm bulmak, başarmak, planlamak ve hedef belirlemek “yapma modu”nun anahtar kelimeleridir.

Zihnin dikkatle analiz etmede, yapılacaklar listesindeki maddeleri tamamlamada, problemleri çözmede çok başarılı olan bu hali; pratik, teknik, düşünsel sorunlarınızı çözümlerken, günlük işleri halletmede oldukça gereklidir. Zihnin “yapma modu”nun aktif olmasının tüm amacı, “şu anda” bulunduğunuz noktayla ilgili fikirleriniz ile “olmak istediğiniz nokta” arasındaki mesafeye odaklanarak önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmaktır. Dikkatinizi sadece iki fikir arasındaki mesafenin kapanmasına, hedeflerinizle ilgili kavramlara ve kaynaklara odaklarsanız, onlarla çok sıkı bir bağlantı içine girersiniz.

Ayrıca insanoğlunun bilgisayarları tasarlamasından, mühendislik harikaları yaratmasına, Ay’a insan gönderip, piramitlerin inşa edilmesine kadar dış dünyadaki onca büyüleyici başarıyı gerçekleştirmesini de sağlayan moddur bu. Bunlar yapma modunun ürünleridir.

“Zihin şefi olmayan bir orkestradır.”
Wolf Singer

“Yapma modu” sadece bir şeyler yaparken içinde olduğunuz mod değildir. Siz öylece otururken bile zihninizde düşünceler dönüp duruyor olabilir. Hepsi asla kapanmayan huzursuz, kaygılandırıcı, sersemletici, tekrarlayan, zaman zaman başarısızlık ve yenilgi hissi veren, “problem ne?” odağında kafamızın içinde konuşan karakterlerden gelen seslerdir.

İşte o anda da yapma modundasınızdır. Aklınızda ses olarak hissettiğiniz şey budur. Bilim bu sesi “varsayılan mod ağı” (default mode network) olarak tanımlar. Yani bu network aktif olduğunda kendimiz ve başkaları hakkında düşünüyor, geçmişi hatırlıyor, yorumlar yapıyor, geleceği hayal ediyoruzdur. Beyindeki varsayılan mod ağı bölümü aktif olduğunda şu anda olanlara odaklanmak dışında her şey gerçekleşiyordur.

Yapma modu gerekli olsa da son araştırmalar depresyon, kaygı bozukluğu, anksiyete gibi hastalıkları “default mode network” ile ilişkilendirmiştir.

Yapma modundayken “otomatik pilotta” takılıp kalabilirsiniz.

Uçakların otomatik pilot olarak adlandırılan bir düğmesi vardır. Pilotlar, bu düğme aktifken uçağı bilinçli olarak kontrol edemezler; uçak kendisi yol alır. İnsanlar da yapma modunda olduğunda otomatik pilotta hareket ederler. Düşünceler aklınıza gelir, duygular ortaya çıkar ve bunlara büyük oranda bilinçsizce tepki verirsiniz. Duyularınızla şimdiki zamanda bağlantılı halde değilsinizdir. Beyin hep alışmış olduğu çalışma sistemindedir. Bütün hayatınızı yapma modunda geçirebilirsiniz. Bu tür bir hayat tatminsizlik hissine yol açabilir. Duygular işin içine girdiğinde yapma modunun birçok yönden karşıtı olan “olma modu” daha uygundur.

Duygularımız için neden yapma modunu kullanamayız?

Zihnimizin alışkın olduğu mod, yapma modudur. Bu mod bazen kendisine ait olmayan işlere de burnunu sokar. Dış dünyada harikalar yaratan bu mod, duygusal yaşamımızda işler iyi gitmediğinde çabucak tepki gösterir (otomatik pilotta seyretmek) ve haddini aşabilir. Altından kalkamayacağı bir iş için gönüllü olmaya hazırdır.

Ve işte işler tam da burada karışmaya başlar, hatta bunu çok sık yaptığında ise problemler başlar. Çünkü ruh hallerimizle ilgili olan durumlarda “nasıl hissettiğimiz” ile “nasıl hissetmek istediğimiz” arasındaki mesafeye odaklanmak bizi daha da mutsuz eder (yapma modu). Zihniniz şu anda nasıl bir insan olduğunuzla (üzgün ve başarısız), nasıl bir insan olmak istediğiniz (huzurlu ve mutlu) ve mutsuzluğun devam ettiği, belki de depresyona girdiğiniz takdirde olmaktan korktuğunuz insan tipiyle (zayıf ve güçsüz) ilgili olan düşünceleri ortaya atacak ve bunları bilincin içinde tutacaktır. Zihninizin yapma moduyla olmak istediğiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz insanla ilgili düşünceleriniz arasındaki uyumsuzluğa odaklanırsanız, kendinizi ilk başta hissettiğiniz ruh halinizden daha da kötü hissedersiniz. Kendinizi kurtarmak için davet ettiğiniz “Huzurlu ve mutlu olmalıyım!” zorunluluk düşüncesiyle kapana kısılmış gibi hissedersiniz.

Zihin, yapma modu aktif haldeyken, genelde olup bitenlerle ilgili düşüncelerinizle o kadar çok meşguldür ki, o anda neler olup bittiğinin pek az farkına varabilirsiniz. Yapma modu zihinsel bir zaman yolculuğuna çıkararak, geçmişte tıpkı o anda olup bitenlerdeki duygunuzun yaşandığı herhangi bir döneme çağrıda bulunur. Bu ruh halinizde fazlaca gerçekleştirdiğiniz içsel konuşmalarınız ve zihninize gelen her bir görüntü; geçmişten kalma hayal kırıklıklarınız, zorlayıcı duygularınız, gelecek senaryolarınızla ilgili olacaktır. Bu her olduğunda zihniniz mevcut eski kalıpların o kadar daha çok esiri haline gelecek ki, birden bire sadece keyifsiz veya öfkeli veya yorgun olduğunuzu fark edeceksiniz. Bu hislerin eskiden kalma bir kuyunun içine düşmekte olduğumuzu ikaz eden bir işaret olduğunu görmek yerine, düşüncelerin duygular üzerindeki etkisine kapılarak düşüncelerinizin hepsinin doğru olduğuna inanırsınız. Bu yüzden de kendinizi bir türlü toparlayamazsınız.

Zihnin yapma modu kendinizi toparlamak için ilk önce yapmanız gereken şeyin “sorunu” teşhis ederek çözmeniz gerektiğinde ısrarcı olur. “Neden hep böyle tepki gösteriyorum?” “Neden işleri iyi yönetemiyorum?” “Bunu hak etmek için ne yaptım?” Kendinizi öz-eleştirel ruh halinin içine sokarsınız. Kendine odaklı bu ruh hali “saplantılı düşüncelere dalma” durumudur. Sorun, ruh hallerimizden çıkmanın bir yolunu bulmaya çalışırken, işlerin neden ters gittiğini anlamaya çalışmaktan kaynaklanmaktadır. Moraliniz bozuk olduğunda saplantılı düşüncelere dalarsınız, çünkü böyle yapmanın sorununuzu çözmeniz için yol gösterdiğine inanırsınız.

Saplantılı düşüncelere dalma durumu sorunun bir parçasıdır, çözümün değil. Zihninizin yapma modunu davet ettiğiniz zaman sürekli olarak mutlu olma, iyi olma hali hedefinizi kontrol eder ve her seferinde oradan uzaklaşmış olursunuz. Aynı zamanda da hiç durmadan ne kadar kötü hissettiğinizi kendinize hatırlatıp durursunuz. Olumsuzluk eğilimi beynin yapma modu ağının temelini oluşturmaktadır.

Zihnin “yapma modu”na karşılık “olma modu” 

Güzel olan şu ki; duygularla baş etmek için ve iyi olma halini artırmak için yeni sinir yolları oluşturulabilir.

Beyin esnektir, değişebilir. Beynimiz, beynimizdeki nöronlar ve merkezi sinir sistemimiz; bizim davranışlarımız ve duygularımız değiştiğinde farklılaşabiliyor. Bu, beynin nöroplastisite etkisidir.

Yukarıda yapma modunun işe yaramadığı durumlardan bahsetmiştim. Zihnin eleştirel ve yargılayıcı düşünme tarzıyla değil de uyanık olma yoluyla işleyen zihnin “olma modu”dur (being mode). Zihnin “dingin hali” de denilebilir. Zihin bu moddayken, dikkat “şimdi” üzerinde kalır. Çünkü olma modunda “şu anda olan” ve “olması gereken” arasındaki mesafeyi ölçüp duran bir sistem mevcut değildir. Aynı zamanda düşünce ve duygulara yönelik bilinçli bir farkındalık da söz konusudur.

Olma modu, yoğun bir aktivitenin, zorlayıcı bir durumun ortasında bile sizin için her zaman mevcut olan besleyici ve yükseltici bir zihinsel durumdur.

Bilinçli farkındalıkla yaşamanın anahtarı hem “yapma” hem “olma” modlarını hayatınızla bütünleştirmektir. Hangi modda hareket ettiğinizin farkında olun ve o durum için hangisinin size en çok yardımcı olacağına dair uygun bir seçim yapın. Eğer kaybolduysanız bir yere varmanın tek yolu nereden başladığınızı bilmektir. Harekete geçmeden önce bir yol haritanız varsa haritada nerede olduğunuzu bilmeniz gerekir. Neler yapacağınızı, nelere ihtiyacınız olduğunu, en iyi nasıl karşılık vereceğinizi planlamanız gerekir. “Yapma modunu” kullanmak burada önemlidir. “Olma modu” ise düşünce ve duygularınıza yönelik her şeyin şu anda olduğu halini kabul etmek anlamına gelir. Bu teslimiyet anlamına gelmez. Eğer kaybolduysanız bir yere varmanın tek yolu nereden başladığınızı bilmektir. Olma modu nerede olduğunuzu kabul etmektir. Olma modunu, yapma modunuza dahil etmeniz gerekir.

“Bir şeyi kabul edene kadar değiştiremeyiz.”
Carl Jung

Yapma ve olma okyanusu

Zihninizi bir okyanus gibi düşünün. Dalgalar yükselir, alçalır ama derin ve hareketsiz sular her zaman yüzeyin altındadır.
Yapma modunda ve yüzeyde olduğunuzda dalgaların içinde savrulup durursunuz.

Mindfulnessın geliştirmeye çalıştığı şey olma modudur. Modern dünyada bir tutam mutluluk: Mindfulness tutumları adlı yazıma göz atabilir, birkaç mindfulness pratiği uygulayabilirsiniz.

Bunu denemelisin

Sırf kaybolsun diye bir durumu veya duyguyu kabul etmek pek işe yaramaz ve önemli olanı gözden kaçırmış oluruz. Diyelim ki kendinizi çok üzgün hissediyorsunuz. Eğer bu isteğinizi üzüntünün yok olacağı şeklinde gizli bir arzuyla kabul ederseniz tamamen kabul etmiş olamazsınız. Becerebildiğiniz kadar duyguyu bütün kalbinizle kabul edin. Duygularımız bize bir şey öğretmek için vardır. Duygularınızı dinleyin ve size neler söylediklerini görün.

İlginizi çekebilir: Modern dünyada bir tutam mutluluk: Mindfulness tutumları

Sena Ateş: Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ile İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamladı. Sosyal bilimlerin her alanına ilgi duymasıyla birlikte kariyerini psiko-sosyal alanda ilerletmek istedi. Ankara Bilim Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitim programını tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde "Aile Danışmanı" unvanını kazandı. Psikoterapi yaklaşımlarından Bilişsel davranışçı terapi, çözüm odaklı terapi, şema terapi, transaksiyonel analiz eğitimlerini alarak çeşitli mesleki atölyelere katıldı. Aynı zamanda Koçluk eğitimlerini de tamamladıktan sonra kişisel gelişim koçu oldu. Geştalt yaklaşımını ve davranışçı bilişsel yaklaşımı koçluğa entegre ederek insanların zihinsel, bilişsel ve duygusal gelişim-dönüşüm yolunda katkı sağlayabilecek bir yol arkadaşı olarak tanımlıyor kendini. MBSR (Mindfulness temelli stres azaltma programı) ile MBCT (mindfulness temelli bilişsel terapi) kurslarını tamamladı. Meditasyon ve mindfulness (Bilinçli Farkındalık) ile tanışmasıyla birlikte, yürüttüğü çalışmalarda meditasyon ve farkındalık öğretilerinden de yararlanmaya başladı. Beden-ruh- zihin dengesine olan kişisel merakı dolayısıyla Mindfulness eğitimlerini almaya devam ederek mindfulness uygulayıcısı, eğitmeni olarak kendisini geliştirmeye devam ediyor. Psikopatoloji, kendilik psikolojisi, psikanalitik kuramlar, sosyal psikoloji, bilinç dışı, farkındalık temelli terapiler, stres ve kaygı yönetimi, örgüt psikolojisi, nöropsikoloji, ebeveyn ve çocuk ilişkisi, ilişki sorunları, gibi mesleki konular üzerine özel bir ilgiye sahip olup bu konularda okumalar ve araştırmalar yapmakta ve çeşitli eğitimler almayı sürdürmektedir. Bütünsel ve disiplinler arası bir yaklaşım ile hayatın pratiğine daha çok uyum sağlayabileceğine inanıyor bu yüzden mesleğinde eğitimlerini alırken birçok kaynaktan beslenmeye devam ediyor. Instagram: @senaates & @yasamtasarimi

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale