Güneşin pırıl pırıl parladığı güzel bir sabaha uyandınız. Evinize yakın o güzel parkta yürüyüşe çıktınız. Yürüyüş yaptığınız süre içinde ne parka yeni ekilmiş olan harikulade renkteki çiçekleri gördünüz, ne de neşeyle öten kuşları duydunuz. Evet siz her ne kadar bedenen parkta olsanız da kendinizi zihninizin içinde kaybetmiş durumdaydınız. Zihninizin içinden arkadaşınızla kavga ediyor, ödenmesi gereken faturaları düşünüyor, havanın sıcaklığından şikayet ediyor ama hiçbir şekilde dikkatinizi içinde bulunduğunuz gerçekliğe vermiyordunuz.
Bu senaryo size tanıdık geldiyse yalnız değilsiniz. Hemen hemen hepimiz, çok nadir anlar dışında, hayatımızın çoğunu zihnimizin içinde yaşıyoruz. Zihnimiz yerinde duramayan, kolay kolay kontrol edilemeyen bir yapıya sahiptir. Biz dünyayı olduğu gibi görmeyiz, biz dünyayı zihnimiz o gün nasıl bir haldeyse o şekilde görürüz. Dünyayı bir gün güzel, bir başka gün kötü olarak algılamamızın nedeni zihnimizdir. Zihnimizin peşinden gitmek çok kolaydır çünkü ne de olsa zihnimiz aslında güzel bir hikaye anlatıcısıdır. Bizler gün boyu zihnimizin peşinden gider bir türlü anda, gerçeklikte yaşayamayız. Zihninizi daha iyi tanımak ve onun peşinden gitmeyi biraz olsun azaltmak için neler yapabilirsiniz? İşte size bu konu hakkında bazı önerilerim…
1. Zihninizi bir hafta boyunca gözlemleyin.
Zihninizin sürekli bahsettiği, üzerinde durduğu konuları bir deftere not edin. Bu konular arasında bir ilişki var mı? Sizce zihniniz neden bu konular üzerinde duruyor?
2. Zihninizle savaşmayın.
Zihninizde hoşunuza gitmeyen bir düşünce belirdiğinde o düşünceyle savaşmanın onu daha güçlü kıldığının farkında mısınız? Bir dahaki sefere zihninizde hoşunuza gitmeyen bir düşünce belirdiğinde onunla savaşmak, onu değiştirmeye çalışmak yerine o düşünceyi kabul edin. Mindfulness gibi kavramların çıkış noktası olan Budizm’in de sık sık dile getirdiği gibi, düşünceler tıpkı bir bulut gibi zihnimizden geçip giderler. Hoşunuza gitmeyen düşüncelerle savaşmaktan vazgeçip onları kabullendiğinizde düşüncelerin üzerinizdeki hükmü azalacaktır.
3. Zihninizi yargılamayın.
Gün içinde zihnimizin içinden sayısız düşünce geçiyor. Ve zaman zaman bizler zihnimizi ve düşüncelerimizi yargılıyoruz. Bir gününüzü zihninizi hiç yargılamadan geçirmeye ne dersiniz? Bu hafta belirlediğiniz bir gün, zihninize bir anne şefkatiyle yaklaşın ve onu hiç yargılamadan sadece gözlemleyin.
4. Zihninizi kabul edin.
Yaşadığımız müddetçe zihnimiz hep bizimle birlikte olacak. Tıpkı gölgemiz gibi zihnimiz de bizim ayrılmaz bir parçamız. Ancak eğer dizginleri onun eline verirsek zihnimiz tıpkı bir oyuncak gibi bizimle oynayabilir. Zihnimizin oyuncağı olmamak için formülümüz kısaca şöyle: zihnimizi olduğu gibi kabul edip, dikkatimizi sık sık ana vermeyi alışkanlık haline getiriyoruz. Zihin ve onun karmaşık yapısı bir yazıya sığmayacak kadar derin konular. Zihin ilginizi çeken bir konuysa size Thich Nhat Hanh’ın konuyla ilgili kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Sizlere zihninizin esiri olmadığınız günler diliyorum…
Bu arada 2022 yılını “Öz Sevgi Yılı” ilan ettim. Her hafta @ranakutvan kullanıcı isimli Instagram hesabımdan bu konuyla ilgili psikoloji ödevleri paylaşacağım. Hadi, hep beraber kendimizi sevmeye ve dünyayı güzelleştirmeye… Zoom üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız da bilgi için rsolaker@gmail.com adresine yazabilirsiniz.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Vücudumuza iyi bakarken zihnimizi ihmal etmeyelim