Human Design’a göre güneş geçişleri mandaladaki 64 kapıyı tamamladığı zaman yeni bir döngü başlar, yani yeni bir yıl başlar. Mandalanın başlangıcı olarak kabul edilen Kapı 41 hayal etmenin, yeni deneyimler arzulamanın, özde motivasyonunu, öz olmayanda ise stresini üretir. Bu yüzden de bana yeni bir yılın Kapı 41 ile olan etkileşimle başlaması da çok manidar gelir. Anlayacağınız 22 Ocak 2022’ye denk gelen kapı 41 geçişi, Human Design’da yeni yıl kutlamasıdır.
Nasıl ki yeni yıl her zaman bir başlangıcı ve yeni hayaller kurmanın fırsatını temsil ediyorsa bu haftayı da aynen öyle algılamakta yarar var. Bugün başlayan enerjiler bizi hayal kurmaya teşvik ediyor. Ancak hayal kurmaktan kasıt, “İstiyorum/İstemiyorum” niyetleri değildir. Hayal kurmak, aslında kendin için yeni bir yaratım yapma sürecidir. Kendini gelecekte, görmek istediğin yerde görmektir. İmkânsız sandığın ne varsa oldurabileceğini düşlemektir. Hayatını zorlaştıran şeylerin pratik yöntemlerini keşfetme sürecidir. Geleceği şimdide yapılandırma kuvvetidir.
Geleceği, şimdi de zihninde canlandırmaktır ya da zihni gelecek olasılıklarına ikna etmektir. Ya canlandırmak ya da ikna etmek diyorum çünkü tasarımsal özellikler doğrultusunda zihnin kalbi/benliği görmesinin yolu her kişinin tasarımına göre değişir. Bazı tasarımsal yapıda zihin canlandırma/imajinasyonla benliğe ulaşırken, bazı tasarımsal yapıda zihin ikna olduğunda benliğe ulaşır.
Eğer birileri bu doğrultuda hayaller kurmasaydı bugün modern dünya kurulamazdı. Çünkü insan, gelmiş geçmiş en büyülü tasarımdır ve ucu bucağı yoktur, keşfedilmek için muazzam bir yapı olarak gelişime odaklıdır.
Bugün dahil olmak üzere altı gün boyunca kendinize zaman ayırabilir ve iç dünyanızda dış dünyanızı yeniden canlandırabilirsiniz veya dış dünyanızın yeniden şekillenebileceğine dair kendinizi ikna edebilecek arzuları yaratabilirsiniz. Aslında bunu her zaman yapıyorsunuz, sadece bu sefer daha bilinçli ve inançlı olarak yapabilmenin şaşırtıcı fırsatlarını kullanabilirsiniz.
Bunu her zaman nasıl yaptığınız hakkında bir fikriniz var mı peki?
“Eyvah!” ya da “Yaşasın!” türünde güçlü titreşimlerle başlayan her içsel algının ardından üretilen kurgular ve uygulamalarla hep yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Hadi gelin bu kez, hep beraber, daha bilinçli, daha yapıcı, daha sevgi dolu, mantıktan öte daha bilinçli yaratımları hayal edelim. “Eyvah!” noktasına geldiğimizde “Yaşasın!” tarafını bulalım!
Çünkü korku ve panik en büyük yaratımların başlangıcıdır, tıpkı sevgi ve coşkunun da bir başlangıç olabileceği kadar güçlü yaratımlardır. Yaşamınızda hiçbir şeyin değişmemesinin en büyük nedeni olumsuzluklara odaklanmaktır. Korkulardan arınmak, geçmişle yüzleşmek, iyileştirmek, kendini affetmek gibi odaklar da buna dahildir çünkü bu niyetlerin arkasında bir olumsuzluk, yani eski olan vardır. Oysa insan yeni olanla gelişir, değişir ve dönüşür.
Enerjimizi, düşüncemizi ve eylemlerimizi neye harcıyorsak onu daha da büyütüyoruz. Bu yüzden niyetlerin arkasında barınan anıların ve bilgilerin ötesinden bakmadıkça, olan olduğu haliyle büyümeye devam eden bir çığ gibi tekrar ve tekrar karşımıza çıkıyor.
Bazı eylemlerde belki zihnin farklı kurgularına olanak tanıyarak geçici rahatlıklar elde ediliyor olabilir, ancak tam bir rahatlama olduğunu söyleyemeyiz çünkü değişen tek şey aynı güzergahtaki zihin kurgularıdır. Önemli olan güzergahın değişmesidir. Üstelik her birimiz için yöntem farklıdır ve bu yöntemi kişinin kendisinden başkasının tespit etmesi imkansızdır.
Dolayısıyla şunu söylüyorum: Her an, her yerde, her şekilde kendi seçimlerimizin içinden geçtiğimizi fark etmek zorundayız. Yaşam biçimi, kalp biçimi, akıl biçimi, ruh biçimi kökten bir değişim içinde ilerlerken bize düşen, eski korkuların ve eski bilgilerin içindeki sıkışmışlıklardan uzaklaşıp yeniye doğru ilerlemektir.
“Her şey benimle başlar ve benimle biter. Her şey benimle güzeldir ya da güzel değildir.” ilkesi hepimiz için geçerli. Şimdi önümüzde tüm geçmiş yaratımların ötesinde yepyeni yaratımları var edebileceğimiz, çok destekli bir zaman ve enerji akışı var. Hangisini seçeceksiniz: Hayatınızdaki olumsuzlukları düşünüp iyileştirmeyi mi, yoksa hayatınızı sil baştan yenileyip pratikleştirmeyi mi?
Asla zor yoktur, zihnin sınırları vardır. Şimdi, zihnin sınırlarını genişletme zamanı. Eğer hayatını pratikleştirmenin üzerine, zihnin sınırlarını zorlayanlar olmasaydı, hayatımızda bugün teknoloji diye bir şey olmazdı… Aklını mantık boyutundan arzu boyutuna doğru genişletebilirsin. Hayal ettiklerini arzula ki senin dünyanda vuku bulsun. Çünkü yaratmak arzulamaktır, arzulamak da ihtiyacın olanı belirlemektir. İhtiyacın olanı belirlemekse zihnin sınırlarının ardındadır.
Hayatımız boyunca neden hep bir şeylere ihtiyaç duyduk?
İhtiyaç duyduk çünkü değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Her şey aynı kalsaydı yaşamın ne manası olurdu ki? Yaşamın bir manasının olması, genişleyip gelişmesi ve ilerlemesi için ihtiyaç duymak gerekiyor. Eksiklik duymak değil, ihtiyaç duymak. Belki hayatı daha da pratikleştirmenin yöntemlerini bulmak daha aydınlatıcı bir tanım olabilir. Çünkü ihtiyaç bir tohum gibi beslenmeyi gerektirir. Ancak beslendikçe yeşerir, yeşerdikçe çiçek açar ve çiçek açtıkça meyve verir.
En basit haliyle bu hafta ayaklarımız toprağa sıkıca basmış, yıl boyunca filizlenecek ve büyüyecek tohumlar ekiyoruz. Sizlere ilham olması açısından birkaç anahtar ifadeyi farklı bakış açılarıyla makalemde kullanmaya gayret gösterdim ve yarınlardaki rengarenk, lezzetli meyvelerinizin bugünlerde tohumlarını atmanız, günlük rutinlerinizden arınmanız dileğimle keyifli yaratımlar diliyorum…
“Vizyonunuz sabahları yataktan fırlamanıza neden olmuyorsa, yeni bir vizyona ihtiyacınız vardır.”
“GELECEĞİN SIRRI GÜNLÜK RUTİNLERDE SAKLI,
ARZULAR İSE BIR PLANLAMA ŞEKLİ.”
NALAN KAHRAMAN
“Kuantum alanı bizim istediklerimize yanıt vermiyor,
kim olduğumuza cevap veriyor.”
İnsan olarak “mutlu olma” baskısı var, ancak kimsenin elinde hiçbir zaman tam olarak mutlu olmak da yok. Her zaman bir sonraki arzuya çitin üzerinden bakmak gibi bir eğilim var sanki. Bu yapı günümüzde kolektif bir ağırlıktan başka bir işlev görmüyor sanki. Yoksa yalnız bana mı öyle görünüyor?
Şimdi, hayatınızın tüm hakimiyetine sahip olmak için zihnin sınırlarını mı genişletmek gerek, yoksa şimdiki anda olmak yerine, genellikle geçmişteki bir şey için ağıt yakarak, geçmişin kendini tekrar edeceğinden korkmak ya da arzulara doğru adım atmadan, gelecek hakkında boş hayaller kurmak mı asıl olan? Bunu da artık her okuyucu kendi bulacak…
İlginizi çekebilir: Human Design’a göre çocuğumuzun yaşamına nasıl yaklaşmalıyız?