X

Zihinsel acının sebebi benlik yanılsamasıdır: İyi oluş için zihninin hikayelerini tanı

Size yaşadığınız acının önemli bir kısmının zihninizde gerçekleştiğini söylesem ne düşünürdünüz? Belki bu fikri ilk defa duymadınız ve sizi çok şaşırtmadı. Belki de olayları algılayış biçiminiz ile acı çekme arasında bir ilişki olduğunu içten içe biliyordunuz. Ancak zihninizin anlattığı hikaye o kadar ikna ediciydi ki olaylara karşı tutumunuzun acıyı deneyimleme biçiminizde etkili olduğu bilgisi saçma, hatta sinir bozucu bile geliyor olabilir.

Stanford Üniversitesi’nde ders veren örgütsel davranış profesörü Brian Lowery, sabit bir benliğimizin olmadığını, bunun yerine benliğimizi devamlı olarak şekillendirdiğimizi söylüyor. Sürekli sosyal etkileşime giren varlıklar olduğumuz için tekrar tekrar benliğimizi yaratıyoruz. Lowery’ye göre benlik statik (durağan) değil, dinamik. Yani benlik dediğimiz şey sürekli olarak inşa ediliyor (Lowery, bigthink.com). Ancak beynimizin bir bölümü bize sürekli hikayeler anlattığı için, biz bu gerçeğin çoğunlukla farkında olmuyoruz ve bizi karamsarlığa düşürebiliyor. Modern sinirbilim, beynin sol yarı küresinin gerçekliği yorumlamak için sürekli olarak anlatılar yarattığını ve bu benlik anlatılarıyla yanlış bir şekilde özdeşleştiğimizi ortaya koyuyor. Yani artık ben böyleyim, ben buyum, değişemem gibi bahaneleri sıralarken bir daha düşünmemiz gerekiyor.

Genellikle sürekli bir iç diyalogla eş tutulan bu yanlış benlik duygusu, insanın zihinsel acı çekmesinin en önemli belirleyicisi. Bu yazı boyunca benlik derken zihin kast ediliyor olacak çünkü psikolojide benlik genellikle self, öz veya bilinç dediğimiz daha kapsamlı bir yapıya işaret ediyor. Anlamada kolaylık olması açısından buradaki benliği küçük ve sınırlı bir benlik olarak düşünebilirsiniz. Konumuz olan zihin-benliğe geri dönecek olursak, benliği yaratan şey bağımsız bir varoluşa sahip bir yapı olmaktan ziyade, düşünme sürecinin ta kendisi aslında. Benlik bir isimden çok fiile benziyor. Bunu bir adım daha ileri götürürsek, düşünce olmadan benliğin aslında var olmadığını bile söyleyebiliriz. Tıpkı yürümenin yalnızca yürürken var olması gibi, benlik de yalnızca hakkında düşünceler varken var. Sinirbilimin en büyük başarılarından biri beynin haritasını çıkarmak olmuş. Ancak sinirbilimciler benliğin şu ya da bu nöral bölgede bulunduğu iddiasını ortaya atmış olsalar da, bilim camiası arasında benliğin nerede olduğu konusunda gerçek bir mutabakat yok. Benliğin beynin sağ ya da sol tarafında olup olmadığını bile söyleyemiyoruz. Belki de benliği beyinde bulamamamızın nedeni aslında orada olmaması.

Bu fikri kavramak zor olabilir, çünkü düşünme sürecini çok uzun zamandır gerçek bir şey sanıyoruz. “Ben” denilen şeyin bir gerçek olmaktan ziyade sadece bir fikir olduğunu görmek biraz zaman alabilir. Hayali benliğiniz yani kafanızın içindeki ses çok ikna edici olabiliyor. Bu ses durmaksızın konuşarak size dünyanın nasıl bir yer olması gerektiği hakkında nutuk çekiyor, inançlarınızın mutlak ve değişmez olduğunu söylüyor, anılarınızı tekrarlıyor, “sen bu bedensin” diyor, gelecekte neler olabileceğine dair sürekli senaryolar üretiyor ve geçmişle ilgili bitmeyen öyküler yazıyor. Ancak bunları anlatan zihninize ne kadar güvenebilirsiniz? Gözlerinizi açtığınız andan kapattığınız ana kadar hissettiğiniz ve benlik sandığınız şey aslında zihnin anlattığı hikayelerden ibaret.

Yukarıda bahsettiğim durmaksızın hikayeler anlatan iç ses, beynimizin sol yarı küresinde temsil ediliyor. Sol ve sağ beynin farklılıkları üzerine uzmanlaşmış nöropsikolog Chris Niebauer, beynin sol ve sağ tarafının belirli görevleri yerine getirmek üzere uzmanlaşmış olduğunu ve birbirleriyle sürekli bağlantı halinde olduklarını söylüyor. Ancak bazı epilepsi hastalarında bu bağlantının koptuğu gözlenmiş. Bu hastalar ile yapılan çalışmalarda beynin sol tarafıyla ilgili çok önemli bir keşif yapılmış. Bu deneylerden birinde, bir hastanın sağ beynine “yürü” komutu veriliyor. Hasta bu komuta hemen yanıt vererek ayağa kalkıp yürümeye başlıyor. Daha sonra hastanın konuşma ve dilden sorumlu olan sol beynine neden kalkıp yürüdüğü sorulduğunda, sol beyin mantıklı ama tamamen yanlış bir açıklama getiriyor: “Kahve almak için kalktım ve yürüdüm.” Yine başka bir deneyde hastanın sağ beynine “gül” komutu verilmiş ve denek gülmeye başlamış. Neden güldüğü sorulduğunda, hastanın sol beyni gayet mizahi bir şekilde şöyle yanıt vermiş: “Siz her ay gelip bize deneyler yapıyorsunuz. Hayatınızı kazanmak için ne güzel bir yol!” Bu iki deneyde de gözden kaçırılmaması gereken şey doğru cevapların aslında “Siz istediğiniz için kalktım.” ve “Siz istediğiniz için güldüm.” olması gerektiği. Ancak sol beyin bu verilere erişemediği için “Bunu neden yaptığımı bilmiyorum.” demek yerine bir cevap uyduruyor ve söylediğine kendisi de inanıyor (Niebauer, bigthink.com).

Bu bulgu dünyayı sarsması gereken bir gelişme olmasına rağmen manası tam olarak kavranamadığı için gerekli ilgiyi görmüyor. Bu bulgunun neden önemli olduğunu şöyle anlayabiliriz. Sol beyin yaşadığı olaylar için kendine mantıklı gelecek şekilde ya basit yorumlar ya da hikayeler uyduruyor ya da sanki eylemi kendisi yönetmiş gibi davranıyor. Ama aslında bu açıklamaların hiçbiri doğru değil. Ancak zihin kendi açıklamalarının doğru olduğuna o kadar emin ki siz de bu iç sesin söylediklerine inanıyorsunuz. Son kırk yılda yapılan araştırmalar, beynin sol tarafının sürekli olarak gerçeği çarpıtarak anlatılar oluşturduğunu gösteriyor. Kanıta dayalı psikoterapilerdeki bilişsel çarpıtmalar tam olarak buna denk geliyor. Gerçek şu ki; sol beyniniz hayatınız boyunca sizin için gerçekliği (gerekirse eğip bükerek) yorumluyor ve siz bunu fark etmediğiniz sürece hayatınızı nasıl etkilediğini göremiyorsunuz bile. Bunun sebebi, kim olduğunuzu düşündüğünüzde zihninizin anlattığı hikayeyi gerçekte kim olduğunuzla karıştırmanız. Bu noktada şunu düşünmenizi istiyorum. Ya şu ana kadar yaşadığınız zihinsel acıların sebebi hayali bir benliğin sonucuysa?

Şimdi size güzel bir haberim var. Zihnin ürünü olan ve sizi çaresiz hissettiren bu tuzaktan çıkmanın ve iyi oluşunuzu yükseltmenin bir yolu var. Tamamen bilimsel ve kanıta dayalı yöntemler ile yıllardır biriktirdiğim mesleki tecrübelerime dayanan “zihinle özdeşleşmeyi bırakma” çalışmasına katılarak zihninizi yeniden eğitebilir ve kendinize esenlik içinde bir yaşam özgürlüğü sunabilirsiniz. Bir psikolojik danışmandan online psikolojik danışmanlık almak isterseniz süreçle ilgili detaylı bilgi almak için bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Kaynakça:

Brian Lowery. 2023. The self doesn’t exist. Instead you constantly shape multiple selves. https://bigthink.com/thinking/selfless-book/

Chris Niebauer. 2023. Eastern philosophy says there is no self. Science agrees.https://bigthink.com/the-well/eastern-philosophy-neuroscience-no-self/

İlginizi çekebilir: Günümüzde kötülük sorunu: Kötülüğe karşı bir şey yapmak için kendi gölgeni tanı

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale