X

Zihinde gezinme nedir: Zihnin bir oraya, bir buraya mı gidiyor?

Zihinde gezinme çalışmaları oldukça zevkli görünürken bir yandan zihnin doğası gereği somutlaştırılması oldukça güç bir fenomen olarak karşımıza çıkıyor. Ama evrensel bir tanımı olmaması ile birlikte sinirbilim ve beyin görüntüleme alanındaki gelişmeler, zihinde gezinme teorilerinin farklı farklı açılardan çalışılmasına olanak sağlıyor.

Bilinçli farkındalık ve düşünce üzerine düşünme (Metacognition) çalışmaları günümüzde oldukça sık çalışılırken, ben de bu kavram üzerine sıklıkla düşünür oldum.

  • Meditasyon sırasında tek bir noktaya odaklanmaya çalışırken, o sırada akşamki yapacağın yemeği düşünmek,
  • Uykuya dalmaya çalışırken, yarınki sınavda olabilecek şeylerin birden gözünün önüne gelmesi,
  • Elinden gelenin en iyisini yaptığını düşündüğün bir çalışmada o an olumsuz bir eleştiriyi zihninde döndürüp durmak,
  • Kahve içerken birden makale konusu aklına gelmesi,
  • Sıkıcı bulduğun bir eğitim sırasında sevgilini düşünmek,
  • Duş alırken ertesi gün yapacağın planları düşünmek,
  • İzlediğin filmdeki diyaloğa odaklanmışken bir anda zihnin yarınki toplantıda yapacağın konuşmaya kayması zihinde gezinmeye örnek olarak verilebilir.

Ve üstelik düşünce üzerine düşünen zihnin bazen tam da bu anlarda devreye girerek “Şimdi bu meditasyonun ne anlamı kaldı?” ya da “Şimdi sırası mı ki ben bunu düşünüyorum?” ya da “Nereden çıktı bu düşünceler şimdi?” gibi sorgulamalara da girmesi hepimizin gündelik hayatında yaşadığı rutin anlardan.

Bu noktada Harry Potter filminden, Voldemort Harry’nin zihnine girmesin diye Snape’in Harry’ye kendi zihnini kontrol etmeyi öğrettiği sahneler geliyor aklıma. Özellikle duyusal ve duygusal uyaranlar karşısında yaşanan durumlarda gerçekten böyle bir zihinsel kontrol mümkün mü diye düşünmeden edemiyor insan.

Zihinde gezinme ne demek, neden insan bunu yapıyor olabilir?

Araştırmalar zihinde gezinmenin çoğunlukla beklenmedik ve otomatik olması özelliği üzerinde duruyorlar. Bunu bir anda zihninizde beliren düşünce balonları gibi düşünebilirsiniz. O yüzden bir amaca yönelik, bilinçli bir şekilde hedef odaklı olarak yürütülen düşüncelerin zihinde gezinme olarak sayılmaması gerektiğini vurguluyorlar.

Gündelik hayatımızda %30-50 gibi bir oranda zihinsel gezinme yaptığımız düşünülüyor. Yani, oldukça yaygın. Araştırmalarda genellikle “Şu anda yaptığınız şeyden başka bir şey mi düşünüyorsunuz?” gibi sorular kullanarak görevden bağımsız olarak yapılan bu zihin gezinmelerini tespit etmeye çalışıyorlar.

Yapılan görevden bağımsız olarak düşüncelerin oradan oraya gezinmesinin zaman zaman yapacağımız işteki performansı etkilediğini kendi deneyimlerimizden öngörebiliriz. Bazen 2 saatte bitirebileceğiniz bir sunum, bu yüzden 5 saatinizi alabiliyor. Fakat zihin gezinmesinin işlevsel olduğu noktalar da var.

Araştırmacılar, insanın zihinde gezinmesinin bir nedeninin mevcut durumları çözmek olduğunu öne sürüyor. İnsanların gündelik problemlerini, endişelerini çözmeye ihtiyaçları var. Ayrıca çözüme ulaşmadan önce zihinlerinde bunun pratiğini yapmaya ve problemlerine başka bir perspektiften bakmaya da… Böylelikle zihinde pratik edilen düşünceler, farklı bakış açıları bizi duruma hazırlar ve duruma yönelik yeni ve yaratıcı tepkiler vermemize olanak sağlar. Bu anlamda insanlık hayal kurmaya meyilli bir varlıktır.

Yaratıcı düşünce ile zihinde gezinmenin farkı ise şu: Yaratıcı düşünce zihinde gezinmeden farklı olarak hedefe yönelik algı, hareket ve düşüncelerin istemli şekilde yönlendirilen bir zihin kontrolü altında işlev görüyor. Yani, yaratıcı düşünceler bilinenin aksine bir anda kafamızın içinde belirmiyor. Öncesinde kendi içinde bir istemi, bir taslağı, hedefe yönelik davranışı ve organizasyonu içeriyor.

Zihinde gezinme hangi durumlarda işlevsel değil?

Prefrontal (alın) korteks, yürütücü işlevlerin farklı bileşenleri gerçekleştirmekten sorumlu bölge olarak bilinir. Beynin yürütücü işlevleri dediğimiz bu alan, planlama, organizasyon, zamanı kullanma, esneklik, hedefe yönelme, dürtü kontrolü, göreve başlama, davranış ve emosyonel kontrol gibi fonksiyonları içermektedir.

Buna göre düşünceler otomatik ve sürekli olarak üretilir fakat devam eden bir görev varsa göreve dikkati sürdürebilmek için bu izinsiz akışlar beynin yürütücü işlevler dediğimiz bu kısmı tarafından engellenir. İşleyen belleğin iyi çalışmaması ve yürütücü işlevlerdeki kontrol sisteminin dikkati sürdürme üzerindeki başarısızlığı zihinsel gezinmelere neden olur ve zihin dağınıklığı yaşanır. Bu zihinsel gezinmeler görevden ve bir işten sizi oldukça sık alıkoyduğunda ya da göreve başlamanızı engellediğinde ise işlevselliğini kaybeder. Performans düşüşüne ve dikkat hatalarına yol açar.

Ayrıca araştırmacılar, zihinde gezinmede düşünce türleri arasındaki farklılığın önemli bir ayrım yarattığını söylüyorlar. Yani, ruminasyon denilen, aynı temada üzerinde tekrarlı düşünceler zihinsel gezinmeden farklı olarak değerlendiriyor. Zihinsel gezinme uyarandan bağımsız olarak düşüncelerin “bir ordan bir oraya” esnek olarak hareket etme hali gibi tanımlanırken, buna zıt bir şekilde ruminasyon uyarandan bağımsız olarak çıksa da, bu sırada tek bir tema veya konu üzerinde sabit kalma hali olarak görülmektedir.

Bilindiği üzere depresyon ve kaygı bozukluklarında kişiler, “tekrarlayıcı ve pasif bir şekilde sıkıntı semptomlarına odaklanmak” ve kişinin kendi sorunlarına ve bunlarla ilgili duygularına “sabit kalması” olarak tanımlanan ruminasyonlara sık girerler. Esnek olmayan, ısrarcı, aşırı derece kendine odaklı ve çoğunlukla olumsuz düşünce içerekleri ile tanımlanırlar.

Benzer şekilde hem çocuklarda hem de yetişkinlerde ortaya çıkabilen dikkatsizlik, hiperaktivite/dürtüsellik de yürütücü işlevlerdeki bozulmalar ile kendini gösterir. Bu durumdaki kişiler dikkatte gecikmeler yaşar. Bilişsel görevleri tamamlamakta zorluk çekerler. Tepki süreleri uzar. Görevle ilgili olmayan aşırı düşünceler ile kendilerini belli ederler.

Sonuç olarak, zihinde gezinme düşünce türü bağlamında;

  • olumsuz temaların sıklıkla tekrar edildiği,
  • bir konuda aşırı sabit kalma,
  • görevden bağımsız olarak aşırı düşüncelerin performans kaybına neden olması gibi seyrediyorsa destek almanız daha yararlı olacaktır.

“Zihin gezinmesinden dikkatimi tekrar yaptığım işe nasıl yönlendireceğim?” ya da “Zihin gezinmesine ne ölçüde vakit ayırmalıyım?

Beynin yürütücü işlevleri dediğimiz planlama, organizasyon, zamanı kullanma, esneklik, hedefe yönelme, dürtü kontrolü, göreve başlama, davranış ve emosyonel kontrol gibi alanlarını geliştirmemiz performansımızı arttırır ve yaratıcı düşünceyi geliştirir.
Beynin “dinozor beyni” dediğimiz limbik sistemden üst gelişmiş bölgelere, kortekse olan bu yolculuğunu destekleyecek ilk baştaki şey ise önce o dinozoru doyurmak!

  • Önce bedensel ihtiyaçlarının farkında olmak; açlık, uyku, güvende olma, cinsel ihtiyaçlar, temas ihtiyacı gibi.
  • Dikkati, düşüncelerin üzerindeki farkındalığı artırmak için 3 dakika zihninden geçen her düşünceyi yazmak.
  • Andaki farkındalığı artırmak için, zihni tek bir objeye odaklayıp seçilen obje üzerinde 5 duyu etkinliğini yapmak (tadı, dokusu, kokusu, sesi, görüntüsü gibi…)
  • Bedenin andaki varlığını hissetmek için, bedensel olarak duyulara odaklanmak; oturduğun yerin zeminini hissetmek, kokusunu düşünmek, çıkardığın seslere bakmak, yaptığın bedensel hareketleri izlemek, belki ihtiyacın olan, ağrıyan yerine dokunmak, masaj yapmak.
  • Yaptığın işteki performansını artırmak için kaliteli aralar vermek, 10 dakika yürüyüş, kısa nefes çalışmaları, keyif veren arkadaşla hoş bir sohbet gibi…
  • Ve mutlaka kendine ait bir zamanın olması, zihninde düşüncelerin ordan oraya serbestçe gezinmelerine fırsat verip o koşan düşüncelerinle eğlenebileceğin boş zamanlar yaratıp istediğini yapmak.

Bunları yapmak -bakman gereken işlere döndüğünde- sana gereken enerji ve odağı verecektir!

Hadi, şimdi zihninin bu uçuşmalarının neye benzediğini düşün ve bunu somut bir şeye çevir!

Keyifli gezinmeler!

Referanslar
Kalina Christoff, Zachary C. Irving, Kieran C. R. Fox, R.Nathan Spreng and Jessica R. Andrews-Hanna. Mind-wandering as spontaneous thought: a dynamic framework. 2016 Macmillan Publishers Limited, part of Springer Nature. Volume 17

İlginizi çekebilir: Gölgenin farkında mısın: Bir bilinç ötesi hikayesi

Gülbalca Çakıroğlu: İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra beyin ve çalışma prensipleri alanında Dokuz Eylül Üniversitesi Klinik Sinirbilimleri (Neuroscience) Master programına kabul edildi. Yüksek lisansını yaparken Multidisipliner Beyin Dinamiği laboratuvarında TÜBİTAK 112S459 NO’lu 1001 proje bursiyeri olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde 2 sene Alzheimer ve Hafif Kognitif Bozukluğu olan hastalarla çalışmalarını sürdürdü. Tezini tamamladıktan sonra uzman olarak sektörde çalışmaya başladı. 6 sene özel okullarda aileler ve çocuklarla çalıştı. Pandemi döneminde ikinci yüksek lisansı olan Klinik Psikoloji uzmanlığını Rumeli Üniversitesi Klinik Psikoloji programından aldı. Aynı üniversitede, Nöropsikoloji alanında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Alp Karaosmanoğlu’ndan Şema Terapi, Emre Konuk’tan EMDR (göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme modeli) 1. Düzey eğitimlerini tamamladı. İstanbul Psikodrama Enstitüsünde Psikodrama Temel Eğitimini aldı. Halen Yetişkinlerle bilişsel ve yaşantısal teknikler ile çalışmaktadır. Mezun olduğu üniversitede, 3 kuşak usta-çırak projesinde gönüllü olarak psikoloji öğrencilerine destek vermektedir. Çeşitli platformlarda Bağlanma ve Psikolojik Sağlamlılık ile ilgili eğitimler düzenlemektedir. Alanıyla ilgili çeşitli yazıları Psikeart Dergisi ve uplifers.com sitesinde yayınlanmaktadır.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale