dummy

‘Zihinbeden’ farkındalığı: Bedenin sana ne söylüyor?

İnsan, zihni ile bedeni arasında ayrılmaz bir bağ olduğunun, içgüdüsel olarak bir biçimde farkındadır. Ancak modern dünya şanssız bir şekilde tüm benliğimiz ile bildiğimiz, aklımızla doğru olarak kabul ettiğimiz şeyler arasında bir ayrım getirmiştir. Bu iki tür bilgiden daha sığ olan beden ve birinden ayıran düşünce, çoğu zaman zararımıza olacak şekilde galip gelmektedir. İçgüdüsel olarak bildiğimiz şey bedenlerimizde aslında bir tür bilgeliğin yatıyor olmasıdır. ‘Zihinbeden’ bağı içgüdüsünün farkında olursak, sağlığımız ve gerçeğe yönelik arayışın getirdiği dönüşümü de beraberinde getirebiliriz.

dummydummy

Tıpta ders kitaplarında bu konuda tamamen biyolojik bir bakış açısı bulunmaktadır. Bedeni zihinden ayırarak kavramaya çalışırız. Bazı kaynaklarda da sağlık sorunlarının nedeni olarak çokça sinirlerden ve genetik yatkınlıktan da bahsedilmektedir. Tıp dünyası aktörleri de örtük ön yargıları nedeni ile çoğunlukta insanları sağlıklı olsunlar veya olmasınlar büyüdükleri, yaşadıkları, çalıştıkları ortamdan soyutlanmış bir şekilde yaşıyormuş gibi tanımlamaya eğilimli. Genelde hastalığın başlangıcından önceki psikolojik durum göz ardı edilmekte veya ‘stresten uzak dur’ gibi işlevsiz öneriler sunmaktadırlar. Hatta kendi deneyimlerimden yola çıkarak da söyleyebilirim ki; uzmanlık alanlarında çok iyi olmalarına rağmen, insanı daha iyi anlama, yaşamları ve deneyimleri hakkında neredeyse hiçbir bilgi toplama çabalarının bulunmadığına ve bunu edinmek için çaba sarf etmediklerine defalarca şahit oldum.

Stresin sağlığımıza olan zararları herkes tarafından bilinmektedir. Stresin çeşitli otoimmün hastalıklara yol açtığı, kanserli hücrelerin çoğalmasına neden olduğu, çeşitli mide rahatsızlıklarına sebep olduğu tıp dünyası tarafından kabul görmektedir. Ancak herkeste aynı tip rahatsızlıklara sebep olmamaktadır. Hatta çok nadir görülen, nedeni anlaşılamayan ve iyileşme yolları bulunamayan rahatsızlıklar ve yeni hastalıklar da ortaya çıkmıştır.

Stres; güçlü duygusal uyarıcılara verilen karmaşık bir dizi fiziksel ve biyokimyasal yanıttır. Stres, fizyolojik açıdan duyguların insanın sinir sistemindeki elektriksel, kimyasal ve hormonal yüklerini boşaltır. Duygular, ana organlarımızın işlevini, bağışıklık savunmalarının bütünlüğünü ve vücudun fiziksel durumunun yönetilmesi için size yardımcı olan dolaşımdaki birçok biyolojik maddenin çalışmasını etkiler ve aynı zamanda bunlardan etkilenir. Duygular bastırıldığında vücudun hastalığa karşı savunma mekanizması kırılır ve dışavurumu bastırma, duyguları farkındalıktan kopartma ve bilinçaltına itme, fizyolojik savunmalarının düzeni bozulur. Bunun sonucu olarak, savunmalar yolunu şaşırıp sağlığı korumak yerine kişiye zarar verir hale gelir. Kısacası, sanki bedenimiz bize saldırarak bir şey anlatmaya çalışmaktadır.

Peki vücutta bu iç savaşa yol açan şey nedir?

Birçok kişi farkında olmadan tüm yaşantısını ne pahasına olursa olsun memnun etmeleri gereken güçlü ve eleştirel bir toplum dedektifi gözetimindeymiş gibi geçirir. Bir çoğumuz yalnız olmasak da en derin ihtiyaçlarımızı anlamayan ya da doyurmayan, duygusal açıdan yetersiz ilişkiler yaşarız. Yaşadığımız kötü deneyimler, aşırı stres, farkında olmadan uzaklaşma, soyutlanma şeklinde de kendini göstermektedir. Sonuç olarak, kendimizle aramıza koyduğumuz mesafeler artar. Olduğumuz kişi ile olduğumuzu sandığımız kişi arasında mesafe arttıkça, yaşamlarının oldukça tatminkar olduğunu düşünüyor olabilecek birçok insan bile mevcut sistemlerindeki işlevsizlikler, kopuşlar nedeni ile çok farklı şekillerde etkilenir. İşte bu noktada sebebi bedensel olarak görülebilecek olan sağlık sorunlarının ortaya çıkma potansiyeli artar.

Sokrates bundan 2.500 yıl önce ‘Zihni bedenden ayıramazsınız.’ demiş olmasına rağmen, son yıllarda ortaya koyulan, yeni bir disiplin olan psikonöroimmünoloji (Robert Ader ve Nicholas Cohen), artık beyin ile bağışıklık sistemi arasında yakın bir ilişki bulunduğuna dair pek çok alandaki bilim insanları tarafından öne sürülen sağlam delillere ulaşılan bir noktaya gelmiştir. Öğrendim ki bu tıp dalı, tam da zihin ile bedenin etkileşimlerini insan gelişiminde ve yaşam boyu sağlıkta ve hastalıkta duygular ile fizyolojinin ayrılmaz bütünlüğünü inceleyen bilim dalıdır.

Bu alanda yapılan çalışmalar göstermiştir ki; bireyin duygusal maskesi ve süregelen strese verdiği yanıt, gerçekten de tıbbın tedavi ettiği fakat kökenini henüz bilmediği birçok hastalığın baş sebebi olabilir. Bu alanda yapılan çalışmalar göstermiştir ki geçmiş yaşamlarımızdaki sorunların farkına vararak bunları yok saymak veya bastırmak yerine dışa vurup bu konuda farkındalığımızı arttırarak, bu tür engelleyici ve acı verici duygularla baş etmeyi daha iyi öğrenebilsek, tıp dünyasının ilaç ve tedavilerle çözüm bulamadığı rahatsızlıklar ortadan kaldırılabilmektedir.

Çevremde çözüm bulunamayan kronik rahatsızlıklara sahip insanları düşündüğümde, çocukken kötü muamele gören, korkan, ihmal edilen, hayır demeyi öğrenemeyen, kendisinden çok başkalarına değer veren, sevdiklerini kendisinin önüne koyan, mükemmellik arayışı kisvesi altında yetersizliğini bastıran, fiziksel ve ruhsal olarak işgal edilen, sabit utanç yaşayan, korkularını aşamayan, öfkesini dışarı vuramayan içine atan, duygularını ifade etmeyi öğrenemeyen kişilerin sağlık durumları şu anda nasıl olurdu? diye kendime sorarım.

Belki de insan aklının yapamadığı dışa vurumu bedeni yapıyordur ve bazen nasıl hayır diyeceğimizi öğrenmemiz engellendiğinde bunun sonunda bedenlerimiz bizim yerimize yapmaya çalışmaktadır. Zihinbeden bağlantılarının sadece hastalık algımız için değil, aynı zamanda sağlık algımız için de kavranması gerekir. İyileşme sürecinde her bir bilgi kırıntısı, her bir gerçeklik zerresi hayati önem taşımaktadır. Duygular ile fizyoloji arasında bir bağlantı varsa insanlara bu bağlantıyı bildirmemek onları kuvvetli bir silahtan mahrum bırakacaktır. Zihinsiz bir beden, bedensiz bir zihin yoktur.

İlginizi çekebilir: Çok iyi bildiğimiz, herkese önerdiğimiz fakat asla tam olarak uygulamadığımız tavsiyeler

Pınar Ezici: Çukurova Üniversitesinde sosyal bilimler davranış alanında yönetim üzerine doktora yapmakta olan, Pınar Ezici, almış olduğu profesyonel koçluk eğitimi ile, koç ve mentor olarak bireylere, yöneticilere ve firmalara koçluk hizmeti veriyor. Bununla birlikte, eğitmen koç olarak, kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, yeni bakış açıları kazandıran bir vizyon ve perspektif gelişimi, değerlerine uygun yaşam kurmalarını ve yaşam amaçlarını bulmalarını sağlayan koçluk eğitimleri veriyor, Points of You yetkinliğinde koçluk ve kişisel gelişim atölyeleri düzenliyor ve gönüllü sosyal yardım projelerinde yer alıyor. Yönetim alanındaki eğitimi, uzmanlığı ve deneyimini birleştiren Pınar Ezici, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor ve kurum içi koçluk uygulamalarında görev alıyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp