“Dou Lüyue, öğrencilerinin önüne üç engel koydu.
Bir: Zen’in gizemli doğasını keşfetmek için kaldırmadık taş bırakmamak. Böylece kendi gerçek doğanı da keşfedersin. Öyleyse sorarım sana senin gerçek doğan nerede?
İki: Gerçek doğanı bulduktan sonra yaşam ve ölüm döngüsünden azat edilmek. Gözün ışığını yitirip vücudun cesede döndüğünde yaşam ve ölümden nasıl azat olabilirsin?
Üç: Yaşam ve ölümden azat olduğunda nereye gideceğini bilmek. Bedenin dört elemente ayrıldığında nereye gideceksin peki?
Wumen der ki:
Eğer bu üç soruya doğru cevap verirsen nerede olursan ol Usta sayılırsın. Başına ne gelirse gelsin Zen’e dönersin. Aksi takdirde iyice dinle: Yemeği yalamadan yutmak karnını kolayca şişirir ama yemeği iyice çiğnemektir ancak seni ayakta tutan.
Bir anın tahayyülüdür sonsuz zamanı gören,
Bir andır sonsuz zaman.
Bir anın tahayyülünü kavrarsan eğer,
Bu anı gören birini tahayyül edebilirsin o zaman.”
Zen Ustaları, Wumen Huikai, Kaku-an Shi en
Bu yazı sizlerle birlikte çıkacağımız yeni bir maceranın ilk adımlarına yol oluyor. Evet, bir yazı dizisi yolculuğunda daha birlikteyiz ve bu sefer konu başlığımız Zen sanatı ve Zen ile yaşamak. Buradan sizinle paylaşacağım yazılar boyunca Zen kavramının hayatımızda nasıl uygulanabileceği konusunda değerlendirmeler yapacağız. Ve her zaman olduğu üzere günlük hayatımızdan örneklerle inceleyeceğiz.
Hemen bu yazı dizimizin esin kaynağı olan temel kaynaklarla başlayalım. İlki D.T. Suzuki ve Satori Zen’le Yaşamak isimli eseri. Daisetsu Teitaro Suzuki Budizm, Zen ve Uzak Doğu Felsefesi üzerine yazdığı kitaplarla bu kültürü bir anlamda batı dünyasına tanıtan Japon bir yazardır. Diğer eser ise Wumen Huikai ve Kaku-an Shi En tarafından yazılmış olan Zen UstalarıSatori Zen’le Yaşamak isimli eser. Bu kitap iki Çinli Zen ustasının kitabından oluşturulmuştur: İlki Wumen Huikai’nin yazdığı Kapısız Geçit eseridir, ikincisi ise On Boğa isimli eserdir.
Şimdi öncelikle biraz Zen hakkında bilgi vererek başlayalım. Chan ya da Zen. Zen, Budizm’in Mahayana ekolüne bağlı bir öğretinin Japonca adıdır. Kelime anlamı ise “derin bir meditasyon içinde olma” halidir. Zen’in amacı ise kısaca şöyle açıklanabilir: İnsanın içindeki Buddha doğasının, günlük yaşamda meditasyon yoluyla keşfedilmesi… Bunun insana varoluş hakkında yeni bir kavrayış kazandıracağına ve aydınlanmaya ulaştıracağına inanılır.
Zen kavramı hakkında genel bir değerlendirme yaptıktan sonra bu hafta üç boyuttan bahsedeceğiz. Bu üç boyut birbirinin içine geçmiş, adeta birbiriyle bütünleşmiş, fakat bir o kadar da farklı gereklilikleri olan üç boyut: Yaşam, anlam ve ölüm.
Öncelikle yaşam üzerine biraz düşünelim. Çoğunlukla öylesine yaşamaktayız hayatımızı. Günümüz öylesine, gecemiz öylesine… İşten gelmek, dinlenmek, tekrar işe dönmek, tatile gitmek, sevdiklerimizle vakit geçirmek, bir aile kurmak, belki dünyayı gezmek… Peki, yaşam bu kadar basitse ve aynı zamanda bu kadar karışıksa neden bu zamanda, bu dünyada olduğumuzu anlamak mümkün mü?
İşte bu soru başa dönmemizi sağlıyor. Dünyada bir arada aynı anda bulunduğumuz milyarlarca başka ruh ve beden varken, bizlerin bugün burada olmasının nedeni nedir? Yani bu yaşamın amacı nedir? Birçoğumuz bu özel soruyla hiç karşılaşmadan göçüyoruz bu hayattan… Kendimden örnek vererek bu soruyla sizleri baş başa bırakmak istiyorum. Eğer buradaysam, bugün bu dünya üzerindeysem ve nefes alma şansı bana verilmişse, sadece kendim için yaşamamalıyım, yaşamda karşılaştıklarımın hayatına bir şey katmam, bir fark yaratmam, bir değer vermem, bir iz bırakmam gerekir. İşte bugün, bu yazının her bir harfi bu yüzden hayata geçmektedir.
Şimdi ikinci geçit bizi bekler: Anlam… Bugün hayatta olmamızın anlamı nedir? Anne olmanın anlamı nedir? Arkadaş olmanın anlamı nedir? X şirketinde Y olmanın anlamı nedir? Z ülkesinde yaşamanın A ülkesinde yaşayana göre daha büyük, daha üstün, daha az veya daha çok anlamı var mıdır? Anlam küçük ya da büyük olabilir mi? Para mı daha anlamlıdır bu hayatta, iyi bir aile kurmak mı? Zengin olmak mı daha anlamlıdır, zengin bir arkadaş çevresine sahip olmak mı? Zamanı iyi kullanmak mı daha anlamlıdır, amaçsızca eğlenmek ve zaman geçirmek mi?
Peki, gerçekten bu hayatta anlam bizler için nedir? Sizleri yine bu önemli soruyla baş başa bırakmadan önce kendimden örnek vereyim. Benim için anlam, bir kişinin bile hayatında farklı bir karar vermesine, cesaret etmesine, “Evet!” demesine, “Yapabilirim!” demesine, yani hayatını etkileyecek bir seçim yapmasına yardımcı olabilmektir. İşte bu kelimeler bu yüzden bir araya gelmektedir.
Üçüncü geçit: Ölüm… Ölüm nedir? Neden ölmek durumundayız? Ölmeseydik dünya farklı bir akışta olur muydu? Ölmek bitiş midir? Öldükten sonra ne var? Ölmeme şansımız olsaydı kullanmak ister miydik? Beden ölümlü olabilir fakat ruha ne olmaktadır? Öldükten sonra bu dünyada bulunabilecek miyiz? Ölüm zamanımızı bilecek olsaydık bunu değiştirmek ister miydik? Eğer ölüm yarın olsaydı bugün ne yapıyor olurduk? İşte ölüme dair böyle sıralanır gider sorularımız…
Peki, gerçekten hiç düşündük mü yaşamın son noktası olan ölüm anında ne düşüneceğimizi? Aklımızdan gerçekten ne geçiyor olacak? Pişmanlık, mutluluk, rahatlık, iyi ki, keşke… Sizleri bu sorularla baş başa bırakmadan önce yine kendimce bir cevap vererek kapanışı yapabilirim: Ölüm bugüne kadar en bilinmez deneyim olacak… Bu kadar kişiye özel bir durum ve an yaşamak çok büyük bir geçiş demek benim için. Ve o geçitten geçeceğim güne kadar değerli bir hayat yaşamayı temenni ediyorum…
Bu yazımda bana eşlik eden sevgili sizler, bugün yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz ve bu anımı eşsiz şekilde güzelleştirdiğiniz için sizlere gönülden ve sonsuz teşekkürlerimle…
İlginizi çekebilir: Zen ile yaşamak 4: Onaylanmadan bir ömür geçirmek mümkün mü?