Çok geç olmadan farkına varmamız gereken, zamanımızı boşa harcatan hatalar

Zaman… Şüphesiz ki hayatımızın en değerli varlıklarından biri, çünkü yenilenmesi, geri getirilmesi imkansız. Adeta yaşamlarımızın dokusunu ören görünmez bir iplik gibi, her bir ilmiği bir öncekinden farklı olan… Ama ne var ki bu benzersiz varlığın kıymetini ne yazık ki çoğu zaman bilemiyoruz. Tıpkı paramızı harcıyormuşçasına dikkatle, özenle harcamak yerine, çarçur etmeyi seçiyoruz, bazen bilerek bazense farkında olmayarak. Her an, bir öncekinden ve bir sonrakinden farklı eşsiz bir serüven iken, elimizdeki zamanı değerlendirmekte büyük hatalar yapıyoruz. Ve en acısı da şu ki, bu yaptığımız hatalar günlük hayatlarımızın o kadar içinden ki nasıl gözden kaçırıyoruz, anlaması gerçekten zor. Ama hala zaman varken, henüz çok geç olmadan bu hatalardan kaçınmayı ve zamanımızı hak ettiği değere layık bir şekilde harcamayı öğrenebiliriz, tek yapmamız gereken farkına varmak. İşte zamanımızı boşa harcamamıza neden olan hatalar:

Üretkenliği meşguliyetle karıştırmak

İşleyen demir pas tutmaz, evet ama yorulmaz mı yıpranmaz mı, hele ki boşa dönüp duruyorsa? Ne yazık ki durmaksızın üretken olmanın, daha doğrusu sürekli ‘bir şeyler yapmanın’ takdir gördüğü, durup dinlenmenin ise hoş görülmediği ve hatta ‘tembellik’ sayıldığı bir çağda yaşıyoruz. Ancak, bu çoğu zaman anlamsız bir meşguliyete neden olabiliyor ve hem enerjimizi hem de zamanımızı boş yere tüketmemize ortam hazırlıyor. Dahası, tükenmişlik sendromuna, depresyona, kaygı bozukluğuna ve depresif duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasına da neden olabiliyor. Bu nedenle, günün koşturmacalı maratonuna katılmadan önce bir adım geri çekilmek ve yaptığımız, uğraştığımız şey her ne ise bir amaca hizmet edip etmediğini, yapmamız gerekip gerekmediğini fark etmek önemli. Eylemlerimizin, önceliklerimizle uyumlu olması ve sırf başkaları yapıyor ya da öyle söylüyor diye ‘boş durmamayı’ alışkanlıklarımız arasından çıkarabilmek, zamanımızı çok daha verimli ve etkili kullanmamıza yardımcı olabilir. Belki de sürekli bir telaş içinde olmanıza, devamlı meşgul ‘görünmenize’ ya da bunun için çabalamanıza hiç gerek yoktur? Her anı bir fırsat olarak görüp, ‘gerçekten’ anlamlı bir yaşam sürme yolculuğunuzu başlatabilirsiniz…

İlginizi çekebilir: Ne kadar meşgulsen o kadar mı değerlisin?

Gereksiz tereddütlerin etkisinde kalmak

Ya işler beklediğim gibi gitmezse, ya beni reddederse, ya kimse fikrime katılmazsa, ya denersem ama başarısız olursam, ya öyle ya şöyle… Tüm bunlar ve benzeri yaşadığımız tereddütler, sizce hayatımızdan ne kadar çalıyordur? Bir düşünün her gün en az bir kez benzer bir tereddüt yaşadığınız için bir şeyleri yapmayı ertelemiyor musunuz ya da belki de tamamen rafa kaldırıyorsunuzdur? Oysa ki bazen günler hatta haftalar geçmek bilmeyecek kadar uzunmuş gibi gelse de ömür çok kısa değil mi? Öyleyse ertelemek, yapmamak, ‘olası’ olumsuz ihtimaller yüzünden denememek, cesaret edememek niye? Bir ömür içimizde ukde kalması daha kötü değil mi? Bu tereddütler yüzünden yaşadığımız zaman kaybı da cabası… O zaman bırakın gereksiz tereddütlerin etkisinde kalmayı ve neyi denemek istiyorsanız bir an önce başlayın. Ya tutarsa?

Kesintisiz bahaneler üretmek

Tıpkı gereksiz tereddütler gibi, sürekli bahaneler üretmek de zamanımızdan çalan en büyük düşmanlardan biri. Bahaneler, potansiyelimizi açığa çıkarmaktan ve hedeflerimize ulaşmaktan bizi alıkoyan, adeta görünmez zincirler… Çoğu zaman başkalarının yaptıklarına, başardıklarına, ulaştıklarına bakıp, kendi yeteneklerimizi sorguluyoruz; çünkü onun imkanları var, çok şanslı, onun yerinde ben olsaydım beni seçmezlerdi, ben yeterli değilim gibi bahanelerle ‘nasıl başarabileceğimize’ odaklanmak yerine ‘neden başaramadığımızı’ daha doğrusu ‘neden denemediğimizi’ açıklamaya çalışıyoruz. Ve bunu yaparken ürettiğimiz bahaneler de zaman kaybından başka bir işe yaramıyor. Çevresel faktörleri suçlamak ya da sorumluluktan kaçmak, denemekten korkmak, başkalarını kendimizden üstün görmek gibi temellere dayanan bu bahaneler ve haksız kıyaslamalar, bizi ilerlemekten alıkoymanın ötesinde zamanımızı hiçbir fayda sağlamayacak söylemler uydurmaya ayırmamıza neden oluyor. Oysa ki herkesin hikayesi özneldir ve açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez, o yüzden bahane üretmekle zaman kaybetmek yerine, fırsatlar yaratmaya ve yeni yollar keşfetmeye odaklanmak en önemlisi.

İlginizi çekebilir: Zamanın değerini daha iyi bilmenin yolları

Sürekli başkalarının hayatlarına odaklanmak

Başkalarının yapıp, bizim yapamadığımız ya da yapmadığımız şeyler için ürettiğimiz bahaneler gibi, kendimize odaklanmak yerine başkalarının hayatlarına odaklanmak da zamanımızın en büyük düşmanı. Neden kendi hayatımızı daha iyi yapmak için çaba harcamak yerine, başkasının hayatını düşünerek zaman kaybedelim? Ne yazık ki bu yanılgıya hayatımızın büyük bir bölümünde düşüyor ve başkalarının nedenine, nasılına, sonucuna o kadar odaklanıyoruz ki kendi hayatımız için bir şeyler yapacak zamandan ve enerjiden çalışıyoruz. O bunu yapmış, şöyle imkanları varmış, şu kadar zaman uğraşmış… Evet ama bunlar gerçekten bizim konumuz mu? Kendi nasıllarımıza, nedenlerimize odaklanmalı, zamanımızı sadece kendi hayatımız için harcamayı öğrenmeliyiz. Aksi halde bu durumun farkına vardığımızda gerçekten artık çok geç olabilir.

İlginizi çekebilir: Kendi iyiliğiniz için yapmayı acilen bırakmanız gereken şeyler

Mükemmel anı beklemek

Hepimiz hayatımızda en az bir kez şunlara benzer cümleler kurmuşuzdur: Şu işe girersem, şu evi alırsam, şuraya taşınırsam, zengin olursam, mezun olursam, evlenirsem, tatil olursa, bu haftayı atlatırsam… Kısacası, olmamış bir şeyin gelecekte olma ihtimaline, diğer tüm yaşantımızı bağlı kılarak kurduğumuz bu cümleler, ‘o mükemmel anı’ beklerken yitirdiğimiz zamanı, görmemize engel oluyor. Şu işi alınca çok mutlu olacağım derken, bugünün mutluluğunu gözden çıkarmış oluyor ve o zaman gelene kadar yaşadığımız her şeyin belki de anlamını baştan yitirdiğini kabul etmiş oluyoruz. Dolayısıyla zihnimizde yarattığımız o mükemmel an, gelene kadar sadece zaman kaybetmiş oluyoruz, çünkü doyasıya yaşamaya, başka şeyler yapmaya odaklanmak ve farklı fırsatları değerlendirmek yerine, sadece o an gelsin diye günleri geçiriyoruz. Bu da belki de hepimizin hayatındaki en büyük zaman kayıplarına dönüşüyor.

İlginizi çekebilir: Hayatı ertelemek: Mutluluğu askıya almak istediğinizden emin misiniz?

Onaylanmaya bağımlı hale gelmek

Başkalarından onay beklerken, ne kadar zaman geçirdiğinizi bir düşünün… Kendi kendinizi onaylamak, yaptığınız işleri takdir etmek yerine, dışarıdan gelecek bir onayı beklemek, sizce de kendinize haksızlık yapmanın yanı sıra büyük bir zaman kaybı değil mi? Ne yazık ki çoğu zaman hepimiz bunu yapabiliyoruz. Kendi onay ve takdirimizi hiçe sayıp başkalarının takdir etmesini, onaylamasını bekliyoruz ve bir süre sonra farkında olmadan bu duruma bağımlı hale gelebiliyoruz ki bu da hem zaman kaybına hem de öz güvenimizin, kendimize olan saygı ve sevgimizin azalmasına neden olabiliyor.

İlginizi çekebilir: Kendimizi önceliklendirmek bencillik değil; temel bir ihtiyaçtır

Beklentilerin, güzellikleri gölgelemesine izin vermek

Beklentiler, hayatın en sinsi cilvelerinden biri olabilir ama ne yazık ki çoğumuz için onlardan kaçış yok. Bir şekilde hepimiz farklı beklentilerin içerisine girip bir şeyleri kaçırabiliyoruz, en çok da zamanı… Beklentilerimiz, gerçeklerle örtüşmediğinde yaşadığımız hayal kırıklığının etkisinden günlerce, belki de aylarca çıkamayabiliyoruz. Dahası, bu gerçeğe dönüşmemiş beklentilerin ilişkilerimizi, günlük rutinlerimizi, yaşama sevincimizi olumsuz etkilemesine de izin vermiş oluyoruz. Örneğin, partneriniz özel gününüzde beklediğiniz hediyeyi almadı diye içerlemek yerine o gün size gönderdiği içten ve sevgi dolu mesaja odaklanıp bunun için minnettar olsaydınız, o gün çok daha iyi geçmez miydi? Zamanın değerini bilmek, sevdiklerimize minnettarlıkla yaklaşmak ve küçük anların içindeki büyük anlamları görmek, yaşamdan elde edilecek en değerli derslerden biri. Zamanı da en güzel harcamanın yolu…

İlginizi çekebilir: Mutluluğun formülü çok açık: Sıfır beklenti, maksimum mutluluk

Şükretmeyi bilmemek

Şükretmek, anın ve sahip olduklarımızın değerini fark etmek için en güzel fırsatlardan biri. Şükretmeyi bilmemek ise, sürekli bir beklenti modunda olmak ve var olanla yetinememek yüzünden doğan kocaman bir zaman kaybı. Şükretmemek, sürekli başka şeylerin peşinde koşmayı ve elimizde olmayanlara odaklanmayı da beraberinden getiriyor, bu da zamanımızı işlevsiz düşüncelere harcamamıza neden oluyor. Ancak şükretmek, yaşanan anların değerini anlamamızı ve anın tadını çıkarmamızı sağladığı için zamanımızı da daha bilinçli ve anlamlı şekilde geçirmemize yardımcı olabilir. Dolayısıyla, şükretmeyi alışkanlık haline getirmek, kendimiz ve hayatımız için atabileceğimiz en güzel adımlardan biri.

İlginizi çekebilir: Şükretmenin hiç beklenmedik faydaları

Mantıksız tüketim çılgınlığına kapılmak

Hayatlarımızı dört bir yandan çevreleyen reklamlar, sosyal medyadaki iş birlikleri, fenomenler, ardı arkası kesilmeyen indirim bildirimleri, pazarlama stratejileri ve daha nice faktör ne yazık ki bizlere sürekli daha fazlasını edinmenin, daha yeni, daha iyi ürünlere sahip olmanın mutluluğu getireceğini öğütlüyor. Oysa ki, gerçek mutluluk ne yeni ürünlerle ne bir şeyler satın almakta. Ancak, tüm bunların etkisi altında kapılıp gittiğimiz tüketim çılgınlığı hem bütçemize hem çevreye zarar veriyor hem de zamanımızı boş yere harcamamıza neden oluyor. Bir düşünsenize indirim bildirimlerine bakarken, hangi influencer hangi linki vermiş diye ekran kaydırırken geçen zamanda başka neler yapabilirdiniz?

İlginizi çekebilir: De-influencing nedir: Tüketim çılgınlığının içerisinde bilinçli tüketici olmak

Olmayanı oldurmaya çalışmak

Ve son olarak zamanımızı çalan en gizli tuzaklardan biri; olmayanı oldurmaya çalışmak. Ama bunu, zor görünen hayalleri, hedefleri başarmak için uğraşmak olarak algılamayın, doğrusu; özü ‘o’ olmayan her şeyi ‘o’ oldurmaya çalışmakla ilgili. Mesela olmadığımız biri gibi davranmak, olmadığımız biri gibi konuşmak, giyinmek, yaşamak… Neden tüm bunlar için zamanınızı tüketesiniz ki?

Bu nedenle, olmayanı oldurmaya çalışmak, gereksiz ve gerçekçi olmayan beklentilere girmek, kendimizi olmadığımız bir kalıba sokmak, yalnızca büyük bir zaman kaybı. Bunun yerine, ne isek öyle yaşayabilir, kendimize uyan bir yaşamı benimseyebilir ve sadece kendi gelişimimize odaklanarak zamanımızı çok daha iyi harcayabiliriz.

İlginizi çekebilir: Bakış açınızı sıfırlayıp yönünüzü olumluya çevirecek ipuçları

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!