Modern zamanlarda en çok şikayet ettiğimiz şeylerden biri de zaman kısıtlılığı. Hepimiz gündelik hayatta işle ev arasında bir koşuşturmaca içindeyiz ve bu yüzden yapmak istediğimiz pek çok şeye vakit bulamıyoruz. Hele bir de hayatımızda kendimiz haricinde vakit ayırmamız gereken kişiler varsa; yani bir sevgili, eş, çocuk ya da başka herhangi biriyle ilgilenmemiz gerekiyorsa zaman sorunu daha da büyüyebiliyor.
İlginizi çekebilir: İlişkilerde zaman dengesini kurabilmek
Bu yüzden artık pek çok yerde zamanı etkili kullanmak için yapabileceklerimizle ilgili önerilerle karşılaşıyoruz. Örneğin; televizyon izlerken egzersiz yapmak ya da sevdiğimiz dizileri kaydedip izleyerek reklamlardan kurtulmak gibi… Zaman yönetimi hakkında kitaplar yazan Laura Vanderkam da bize zaman yönetimiyle ilgili tavsiyelerde bulunan uzmanlar arasında. Ancak Vanderkam’ın önerileri yukarıda yazılanlardan çok daha farklı. Çünkü ona göre; istediğimiz hayatı zaman ayırarak kuramayız. İstediğimiz hayatı kurarız ve daha sonra zaman kendi kendine artar.
Vanderkam, bu savını desteklemek adına şöyle bir örnek veriyor: Evimizdeki su tesisatının bozulduğunu ya da su borularından birinin patladığını düşünelim. Yapacağımız şey basit olurdu, önce tamircileri çağırır ve daha sonra da arızanın neden olduğu sorunları temizlemeye çalışırdık. Evi su bastıysa bunu halleder, halılarımız kirlenmişse onları temizlemeye koyulurduk. Bu şekilde saatlerimizi vereceğimiz bir iş çıkmış olurdu karşımıza. Bunun bize 7 saate mal olduğunu düşünelim. Yani her gün fazladan 1 saatimizi programımızda olmayan bir işe ayırmış olduk. Bunun ardından Vanderkam’ın sorduğu diğer soru ise şu: Eğer kendi kendimize bu hafta her gün 1 saatimizi spora ya da almak istediğimiz bir eğitime ayırıp ayıramayacağımızı sorsaydık, muhtemelen cevabımız olumsuz olurdu. Ancak görüldüğü üzere fazladan çıkan işlere vakit ayırabiliyoruz.
Zaman yönetimi aslında bir öncelik sorunu
Bu örnekten hareketle zaman yönetiminin aslında bir öncelik sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Evimizi su basmışken birinci önceliğimizin bu olması ve buna vakit ayırmamız son derece doğal. Bir başka ifadeyle programımızda fazladan 7 saate ihtiyaç duyduğumuzda bunu bulabilmemiz mümkün. Vanderkam’a göre; bu bize zamanın çok esnek olduğunu gösteriyor: “Fazladan zaman yapamayız ama seçtiğimiz şeyi yapmak için zamanı esnetebiliriz.”
Bu açıdan düşündüğümüzde ise sıklıkla kullandığımız “zamanım yok” cümlesinin de çoğunlukla “önceliğim değil” anlamına geldiğini anlıyoruz. Yani bir şey için zaman bulamıyorsak, aslında onu yapmayı istemiyoruz demektir.
Peki zaman yönetimi aslında bir öncelik meselesiyse, önceliklerimizi nasıl belirleyeceğiz? Vanderkam, bununla ilgili, yetişkin insanlar olarak uzun vadede hayatımızı hak eden şeylerle dolduracak güce sahip olduğumuzu belirtiyor. Bunun için ilk yapmamız gereken şey, hayattan beklentilerimizin ve yapmak istediklerimizin neler olduğunu çözmek. Vanderkam, bunu iş dünyasından bir yöntemle çözebileceğimizi ifade ediyor. Buna göre; şirketlerin yıl sonu yaptıkları değerlendirme raporlarını kendimiz için yapabiliriz. Geride bıraktığımız yılı değerlendirerek gelecek yılda neler yapmak istediğimizi ve nasıl daha verimli bir yıl geçirebileceğimizi tıpkı şirket raporu yazar gibi bir kağıda yazabiliriz. Yazının gücünü kullanarak yaptığımız planlar için ayırmamız gereken zamanı da bu şekilde programlayabiliriz.
Zaman yönetimi uzmanı yazar Laura Vanderkam’ın zamanı etkin kullanmayla ilgili görüşlerine aşağıdaki videoda ulaşabilirsiniz:
İlginizi çekebilir: Kriz zamanlarında iş yönetimi nasıl yapılır?