Zaman neden korkutucudur: Zamanı yavaşlatmak için anda olmak

Instagram arşivleri sağ olsun biliyorsunuz ki ara ara karşınıza seneler öncesinden tam da o gün ne paylaştığınızı gösteriyor. Bir sabah yakın bir kız arkadaş grubumla bir fotoğrafımız çıktı karşıma. Hemen kızlara yolladım. Fotoğraf 2 sene önceye aitti. Ardından sohbet şu şekilde devam etti:
Bir arkadaşım:
Çok hızlı olması korkutucu.
Ben:
Haklısın ama sen böyle söyleyince aklıma bir soru geldi. Neden zamanın hızlı geçmesinden korkuyoruz?

Hepimizin nedenleri farklıdır tabii ama bunu bir düşünmek istedim kendi adıma.
Sonrasında ise daha da ilgimi çekti bu konu. Takip edenleriniz biliyordur Instagram’da gmzbaytan hesabından merak ettiğim konularda anketler yapıyorum. Bu konuyu da sordum: “Zamanın hızlı geçmesi sizi neden korkutuyor?” Cevaplar genelde birbirine çok benziyordu. Sizinle birkaçını paylaşayım:

  • Yaşlanmak.
  • Aslında zamanın kıymetini bilmediğimiz için yaşamadan ölmekten korkmak.
  • Geriye bakınca keşke demekten korkmak.
  • Anın tadını çıkaramadan zamanın geçiyor olması hissi.
  • Yaşlanmak; bir şeyleri kaçırıyor olmak.
  • En güzel yılların bitmiş olduğu sanrısı.
  • Yaşlanacağım; yapabildiklerimi yapamaz olacağım.

Bütüne baktığınızda siz ne gördünüz?

Hem kendimden yola çıkarak hem de bu cevaplardan; ben ne gördüğümü söyleyeyim. Öncelikle birçok kişi yaşlanmaktan korkuyor. Bunun altında da her korkunun çıkış noktası olan ölüm korkusu yatıyor. Birçoğumuz ölümden korkuyor çünkü bilmiyoruz ne olduğunu, ne olacağını. Ve bilinmezlik ise insanoğlunu en çok korkutan şeylerin başında geliyor. Bu noktada bilinmezden korkmaktansa ona yanaşmak, tanımaya çalışmak, barış sağlamak bize fayda sağlayabilir.

Sonrasında ise en genel cevap anı yaşayamamak, istediklerini yapamamak, bir şeyleri kaçırıyor olmak. Anı yaşamak ne demek, oradan başlayalım isterseniz. Her yerde söyleniyor, her yerde yazıyor “anı yaşa, anı yaşa” diye. Bu da ezberlenmiş ve içi boşalmış cümlelerden birine döndü. Peki anı yaşamak ne demek? Aslında çok basit. Beş duyunuzla içinde bulunduğunuz “an” denen zaman diliminde var olmak. Aldığınız koku, duyduğunuz ses, varsa tattığınız yemek, belki üzerine oturduğunuz koltuğun hissi; tüm bunları farkında olarak var olmak. Sürekli olduğu anda durmak yerine ileri, geri koşmaya meyilli zihni tüm bu saydıklarıma odaklayarak var olmak.

Basit dedim ama bazı zamanlar var ki gerçekten insanı zorlayabiliyor, evet, fakat bu da diğer pek çok şey gibi pratik işi. Her fark ettiğinizde kendinizi ana döndürmeyi başarırsanız, zamanla bu anlar çoğalıyor hayatınızda. Çoğaldığında ne oluyor? Aslında tek gerçek olan anı kaçırmadan, gerçekten hayatın kendisini yaşayabiliyorsunuz zihinden geçen, o anın gerçekliği olmayan, binlerce  düşünce yerine.

Peki biliyor musunuz ki anları farkında yaşadığımızda gerçekten bir gün bile aşırı uzun geliyor! Şaka değil! 24 saat ciddi bir süre! Beni okuyanlar bilir, ara ara verdiğim bir örnektir bu çünkü kendi hayatımda da çok kullanıyorum ve hatırlatıyorum: Babaannem zamanında demişti “Hayat çok kısa diyenlere inanma Gamze! Hayat söyledikleri gibi kısa falan değil, aksine hayat çook uzun! Her şeyi yapacak çok vaktin var ve olacak, merak etme!”

O zamanlar pek anlamamıştım fakat üzerinden seneler geçince ne demek istediğini anladım: Babaannem an’da var olmuş bilge bir kadındı! İnsan, anlarını farkında yaşadıktan sonra gerçekten hayata kısa demesinin imkanı yok, anladım.

E anda yaşayabildiğimizde 24 saat bile çok uzun olabiliyorsa, siz bir de bir haftayı, bir yılı, hatta bir ömrü düşünün şimdi. Aslında çok fazla zaman! Bir şeyleri kaçırmamıza, istediklerimizi yapacak vaktimizin kalmamasına imkan yok, siz de gördüyseniz. Bu noktada zaman yönetimi en önemli şeylerin başında geliyor tabi. Günümüzde dikkatimizi dağıtan milyonlarca uyarıcı var ki sosyal medya, televizyon bunların başında geliyor. Bu ikisinden bile kıstığınız taktirde kendinize ne çok zaman kaldığını fark edeceksiniz zaten. Buradaki püf nokta kendimize odaklanmak! Tüm uyaranlardan kaçınarak sadece yaratmak, yaşamak istediklerimize odaklanmak. Dikkat neredeyse, hayatımızda orası büyür unutmayın. Çok basit: Her şey enerji meselesi.

Size kendimce kendimde uyguladığım ve faydasını gördüğüm bir ipucu verebilirim eğer neyi, nasıl yapacağınızı kestiremiyorsanız, belki başlangıç için güzel bir nokta olur.

İlk adım: Hayatta yapmak istediklerini listeleyin. Yargılamadan, küçümsemeden, ne de olsa olmaz diye sınırlandırmadan; içinizden geçen her şeyi lütfen yazın.

Sonrasında ise listelediğiniz her bir noktanın önünde engel var mı, eğer var ise ne gibi engeller var; yanlarına yazın. Gerçekten hayatta sizi kısıtlayan engeller mi, yoksa sadece zihinsel engeller mi, fark edin. Bunu özellikle belirtiyorum ki ben birçoğunun sadece zihinsel engellerden ibaret olduğunu görüyorum! Ki oradan fark ettikten sonra çıkmak çok daha kolay oluyor çünkü fark ettiğimiz an zaten illüzyon yıkılıyor.

Son adım ise çaba. İstediklerine ulaşmak için, önünde gördüğün engelleri kaldırmak için ne yapabilirsin? Elinden ne geliyorsa o yönde adımlar atmak.

Sonunda olur ya da olmaz; fakat kendi yolunuzda, kendi gücünüz elinizde yürüdüğünüzü görmek hayatınızı anlamlandıracaktır.
Nice istediklerimizin peşinden sınırsızca gittiğimiz anlamlı anlara!
Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Koşma, dur, sor: Ben kimim, neredeyim, ne istiyorum?

Gamze Baytan Meditasyon ve Yoga Eğitmeni
Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar ... Devam