Zaman hiç mi yok, yoksa bize mi kalmadı?
‘Zaman’la olan derdi hiç bitmemiş bir insanım, bunu biliyorum. Ama sanki zamanın da benimle derdi asla bitmiyor gibi… Anlamadan geçen günler, haftalar, aylar derken koca koca yıllar devriliyor ve benim o içimdeki bir yerlere yetişme hissinin sonu gelmiyor. Hatta öylesine kaptırıyorum ki kendimi bazen o yetişme çabasına, nereye gittiğimi de unutuveriyorum. Sonra bir durup düşündüğümde ‘bir yere mi gitmeliydim ki’ diye sorarken buluyorum kendimi.
Sanki biri, mütemadiyen zihnime girip ne olduğunu bilmediğim, somut olarak ifade edilemeyen, elle tutulamayan, tanımı olmayan görevler yüklüyor bana ve ben bir anda ‘bir şeyler yapmalıyım’ kaygısının içinde buluveriyorum kendimi. Ya iyi de ‘ne yapayım’, ne olduğunu bilsem yapayım, yapayım da bitsin bu benlik kavgası. Ama yok. En ufak bir ipucu bile yok. Hayır zihnime giriyorsan bari biraz yol göster, ne yapayım, ne yöne gideyim, ne istiyorsun, o to do listte üzerine bir türlü çarpı atamadığım şey ne!
Hani o hepimizin içinde olan -her şeyi çözmüş şanslı azınlıktan biri değilsen- boşluk hissi var ya, nasıl dolacak o? Zaman her şeyin ilacı değil belli ki, çünkü o eksik şey her ne ise, yerine konulmadan geçen her an, acıya tuz basar gibi. Sonra düşünmeden edemiyor insan, ‘Zaman aslında hiç mi yoktu yoksa bir bana mı kalmadı?’ İçine her şeyi sığdıran koca dünya, bir benim zamanımı mı sığdıramadı?
Derman, derdin içinde gizliymiş ya; ‘şifayı kaptım’ dediğimizde biz hasta olduğumuzu kastederken aslında bunun anlamı iyileşmekmiş ya, o zaman umuyorum ki geçen her zaman da o zamansızlık hissinin şifasıdır. Umuyorum ki ‘zaman kalmadı, zaman yok, zaman yetmiyor, zaman bitti’ diye dertlendiğim her şey, bu geçen zamanın içinde ben fark etmeden kendiliğinden gerçekleşiyordur ya da uygun koşullar yaratılıyordur ve ben bir sabah uyandığımda içimde bir boşluk kalmadığını fark ederek, bir yere yetişmem gerektiği hissinden kurtularak ‘işte şimdi her şey tamam’ diyebilirim. Umarım sen de diyebilirsin. Sen de zihnine girip ne olduğunu anlayamadığın görevler yükleyen o sessiz cini azat edebilirsin. Umalım, hepimiz…
‘In Time’ filmini izleyenler belki bu anlatmaya çalıştığım zamana karşı savaşma hissini daha iyi anlayabilirler. Ah Justin, sen gönülleri fethetmiş olsan ve filminin üzerinden 10 küsür sene geçmiş olsa da sanki günümüzün özetini izletmişsin bize… İzlemeyenler içinse hafta sonu önerisi olabilir; ama to do listlere değil bu kez what to watch listelerine 😊.
İlginizi çekebilir: Eski dostum İstanbul, yeniden kavuşur muyuz?