X

Zaman, her acının ilacı mıdır?

Hepimiz, hayatımızda en az bir kez şu cümleyi duymuşuzdur: “Zaman, her şeyin ilacı.” Öyle midir, gerçekten? Zaman iyileştirir mi bizi, sarar mı tüm yaralarımızı, unutturur mu acılarımızı, sızısı dinmeyen kalplerimize merhem olur mu? Ağıtlarımız, yakarışlarımız dışarıdan duyulmasa da içimizde çığlıklar koparken ‘zaman’, yaralarımıza ne yapar? Zümrüdüanka kuşunun gözyaşları gibi, zaman dokunduğu her yaraya iyi gelir mi? Kim bilir; kiminin acısına derman, kiminin yarasına tuz oluverir belki de zaman…

Peki, biz nereden bileceğiz; zaman acımızı pamuklara sarıp sarmalar gibi iyileştirecek mi yoksa daha da derinlerimize mi işletecek? Bilemeyiz… Her acı farklıdır, kimi çok taze kimi çok eski, kimi geçen zamandan nasibini almış, kimine zaman henüz uğramamış… Ama unutmamız gerekir ki zamanın ‘hiçbir şey yapmama’ yeteneği yoktur; her saniye, her dakika, her gün, geçen her an acılarımıza, kalbimize, ruhumuza, duygularımıza bir yerden dokunur. Bazen gücü yeter büyük bir değişimi yaratmaya bazense yetmez; acılarımızı silmese de şefkatle sarıp sarmalar. Ve biz ne zaman acılarımızın şiddetinden korksak aslında zamana sığınırız… Zaman, güvenli limanımız oluverir; dinmeyeceğini düşünsek bile kocaman acılarımızın, bir yerlerde gizli saklı bekleyen o çekingen umut kırıntısının dostudur zaman, kabul etsek de etmesek de…

“Zaman her yaranın ilacıdır.” demiş Shakespeare, “Her şeyin çaresi olabilir, bir tek ölümün değil.” diye de eklemiş. Ünlü İngiliz yazar Lewis Carroll ise “Zaman, geçmişin yükünü hafifletir ve geleceğe umutla bakmamızı sağlar.” diyerek dikkat çekmiş zamanın gücüne. Oprah ise “Bir yaranın iyileşmesi için zaman gereklidir, zamanla birlikte acılarınızın üzerine bir şeyler inşa edebilirsiniz.” demiş. Dahası da var üstelik; dünyadaki pek çok ünlü isim deneyimlerinden, bilgilerinden yola çıkarak zamanın iyileştirici gücünü anlatmaya çalışmış. Tüm bu alıntılar, aslında zamanın acıların şiddetini azaltabileceğini, geçmişin yükünü hafifletebileceğini ve yeniden bir şeyler inşa etmek için geleceğe umutla bakabileceğimizi gösteriyor; biz, acılarımız taze iken inanmak istemesek de…

Tüm bunları bilsek de inanmak zor, evet, zamanın acılarımıza merhem olacağını kabullenmek belki de imkansız, belki de geçmesin istiyoruz acılarımız, unutmayalım, hep hatırlayalım istiyoruz, biraz iyi hissetmeye başlasak suçluluk duyuyoruz belki de ama insan olmanın, yaşamın, dünyanın düzeni bu, böyle. Biz dirensek de zaman geçmeye devam edecek ve o geçtikçe, dokunduğu her yerde bir şeyleri değiştirecek. Belki işimizi, belki dostumuzu, belki yaşadığımız evi kaybediyoruz; yalnız kalıyoruz, umudumuzu yitiriyor, hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibi hissediyoruz, acılarımız içimizde büyürken kayıplarımızın yokluğunu her an her yerde hissederken ‘zamanla geçer’ diyebilmek imkansız geliyor, evet. Ama ‘zaman’la geçecek. Zamanla geçmese de ‘zaman’ geçecek. Ve bir şeyler değişecek. Acılar tamamen silinmeyecek, izleri kalacak, yaramız ilk günkü kadar sızlamayacak ama kabuk bağlayacak, var olacak; belki görmeyeceğiz eskisi kadar, hissetmeyeceğiz ama var olduğunu bilmeye devam edeceğiz, yok saymayacağız, unutmayacağız ama yaşamaya devam edeceğiz. Zaman, yaralarımızı tamamen silmeyecek, tüm acılarımızı unutturmayacak biliyoruz ama onlara dokunarak akmaya devam edecek.

Bir yerimiz kesildiğinde, kolumuz kırıldığında ya da bir trafik kazası geçirdiğimizde mümkün olan en kısa sürede acil servise koşup tıbbi destek alıyoruz; belki saniyeler belki dakikalar içerisinde. Ama aynı şeyi kalbimiz kırıldığında, büyük bir hüsran yaşadığımızda ya da çok sevdiğimiz birini kaybettiğimizde yapmıyoruz; dakikalar içerisinde acımızı dindirebilecek bir ‘acil müdahale’ olmadığını biliyoruz. Belki haftalara belki de aylara, yıllara ihtiyacımız oluyor kalbimiz sızladığında. İşte, zamanın gücü bir kez daha karşımıza çıkmış oluyor. Acının bir reçetesi, bir son kullanma tarihi olmasa da acılarımızın ihtiyacının ‘zaman’ olduğunu biliyoruz. Belki 1 hafta, belki 3 ay, belki de 5 yıl…

Yaralarımız benzersiz, acı eşiğimiz farklı, duygusal ve psikolojik dayanıklılıklarımızın standart bir barometresi yok; o yüzden yaralarımızın şiddetini, iyileşme süresini, ne kadar zamana ihtiyacımız olduğunu tahmin etmek imkansız; ama zamanın acılarımızın şifası olduğunu söylemek mümkün. Acılarımız zamanla tamamen silinmese de hafifleyebilir, yaralarımız iyileşebilir, duygularımızın yoğunluğu azalabilir ve en önemlisi biz zaman geçtikçe duygularımızla nasıl başa çıkacağımızı keşfedebiliriz.

Zaman, bir bakıma bize acıyı kabullenme, yaşama ve yaşamımızı sürdürmeye devam etme şansı verir. Kendimize dönmemizi, duygularımızı fark etmemizi, neye ihtiyacımız olduğunu görebilmemizi, yaşadıklarımızı sindirmemizi ve doğru an geldiğinde geleceğe dair umutlar beslemeye yeniden devam etmemizi sağlar. Olumsuz duygularımızın şiddetini biraz olsun bastırırken, kanayan yerlerimize pansuman yapar. Acılarımızı tamamen silmese de şiddetini dindirir, izi kalır elbette ama ilk günkü kadar sızlamaması için zaman elinden geleni yapar. Elbette ki biz izin verdiğimiz sürece…Hepimizin zaman çizelgesi, yaralarımızın derinliği farklıyken; acıyı işleme sürecimiz, iyileşme yolumuz da benzersiz olacak. Ama kendimize izin verdiğimiz ve tüm duygularımızı kabul ettiğimiz sürece kendimiz için en iyi yolu bulacağız ve zamanın gücüne olan inancımızı kaybetmeden iyileşmek için uğraşacağız; çünkü yaralarımız ne kadar derin, acılarımız ne kadar taze olursa olsun önce kendimiz, sonra dünya için iyileşmek zorundayız.

İlginizi çekebilir: Yasın ve öfkenin içinden kendi hızınızda geçmek için yapabilecekleriniz

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale