Psikolojik destek, kendine yardım, kişisel gelişim… Son yılların en gözde, hakkında ne yazılsa su gibi tüketilen kitapları bunlar. Daha mutlu, huzurlu, sağlıklı, kısacası genel olarak daha “iyi” olmak için bir yarış içindeyiz adeta. Olabileceğimiz en iyi versiyon haline gelmeyi amaçlamak elbette doğal, ama bunun yolunu ararken eyleme geçmeyi aksatıyor olabilir miyiz acaba? Diğer bir deyişle, kişisel gelişim kitaplarını beşer onar tüketirken, içindekileri uygulamaya koyabiliyor muyuz gerçekten?
Beş yüzden fazla kitabı hatmettiğini söyleyen ve hayatını yaşam koçu olarak sürdüren Susie Moore, bunun da bir çeşit bağımlılık olduğunu kabul ediyor ve belli başlı tüm tavsiyelerin tekrar edildiği sonucuna ulaşmış. Moore, kendini kişisel gelişime adadığı süreçten son derece basit ama temel 5 öğreti ile çıkmış:
Kendiniz olun.
Susie Moore, dünyanın bir yerinde tanışma fırsatı bulduğu bir keşişin “20 yıl boyunca meditasyon yaparak ancak kendimize, gerçek iç benliğimize ulaşabileceğimizi” öne sürdüğünü söylüyor. Çoğumuz ise dünyada kendimize bir yer bulabilmek için hayatın akışına, etrafımıza ayak uydurarak yaşıyoruz. Bir lise öğrencisinin arkadaşlarına uyum sağlamak için sigaraya başlaması bize zayıflık gibi geliyor, oysa biz de birer yetişkin olarak verdiğimiz çoğu kararı çevremize göre, onlara bakarak veriyoruz. “Elalem ne der”cilikten bağımsız düşünme alışkanlığı kolay olmamakla beraber, değişimin ilk adımı.
Başkalarına hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz.
Değerinizin sahip olduklarınızla, aldığınız maaşla ya da şirketin size verdiği otomobille, tavladığınız kadın ya da adamla ilgili olduğunu düşünüyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz demektir. Herkesi memnun etmek, herkese benzemek, herkesin mutlu olduklarıyla mutlu olmak zorunda değilsiniz. Bırakınız, geçsinler.
Kendileri istemedikçe kimseyi değiştiremezsiniz.
Çok az insan seçimlerinde hatalı olduğunu düşünür. İnsanlar değişmez diye düşünmek yanlış, fakat değişim kolay değildir. İnsanlar, ancak kendileri değişmeleri gerektiğini düşündüklerinde değişebilirler ya da en azından bu fikre açık olurlar. Aksi takdirde, ne kadar uğraşırsanız uğraşın onları kontrol edemezsiniz. Öğreti şu: Fazla uğraşmayın.
Sınırlarınızın %99’u kendi kafanızda.
Yapamayacağımızı, başaramayacağımızı düşündüğümüz şeylerin yüzde 99’u kendi kafamızda, kendimiz için yarattığımız sınırlamalar. Yapamadıklarımızın, yapamayışımızın sebebi büyük çoğunlukla dış dünyaya ait değil, başarısızlık ya da rezil olma korkusu, endişe, kaygı bozukluğu, panik gibi içsel sebepler.
Kendinizi fazla ciddiye almayın.
Özellikle bir hata yaptığınızda, bir şey unuttuğunuzda ve kendinizi çok başarısız hissettiğinizde aklınızda bulundurun: Dünyayı kurtarmıyorsunuz.
İlginizi çekebilir: Her şeyin doğru zamanı vardır: Yanlışların tecrübesinden doğru hikayelere
Kaynaklar:
Greatist
A Course in Miracles