X

Yüzleşmekten kaçtığınız konular bedeninizi etkiliyor: Grip salgını bize ne anlatmaya çalışıyor?

Bütün fiziksel hastalıkların arkasında içsel dünyamızda henüz dönüştüremediğimiz veya yüzleşmekten kaçındığımız konular vardır, dikkatimizi çekmek için son aşama olarak bedenimizde ortaya çıkarlar. Hayatımın bu döneminde şükürler olsun ki pek hastalanmıyorum, bu nedenle de ağır bir gribe yakalanınca bende kendi içime dönüp bana ne anlatmak istediğine derinlemesine bakarak bunu bir iyileşme fırsatı olarak gördüm. Son yıllarda grip ve enfeksiyonlar bir hayli yaygın ve salgın olarak yaşanmaktaydı ama benim gerçekliğime girmediği için sebebine derinlemesine bakma ihtiyacı hissetmemiştim. Kendi üzerimde çalışmak için gribin ruhsal ve zihinsel sebeplerini incelerken aslında kolektif olarak da bize bir mesaj vermeye çalıştığını hissettim. Toplumsal olarak geçmekte olduğumuz süreçte henüz iyileştirmediğimiz konular, domuz, gergedan gibi isimler verdiğimiz mutasyona uğramış ve güçlenen virüsler olarak ortaya çıkmaktaydı.

Ben kişisel sürecimde fark ettiklerimi takip ettim. Tam dağa kaymaya gitmeden önce yakalandım bu virüse, doğum günü hediyesi gibi tam doğum günü akşamının sonuna doğru ilk belirtilerini hissettirdi ve tatil tarihim yaklaştıkça güçlendi. Birden fark ettim ki en son kaymaya annemin vefatından önce gitmiştim, sorunlu bir seyahat olmuş gruba sonradan dahil olabilmiş ve her yıl kaymaya gitmeme rağmen yıllardır bir daha gidememiştim. İşaret gelmişti, o yıllara dönüp, henüz o dönemden taşıdığım gölgelere bakmalıydım; annemi akciğer kanserinden kaybetmiştim, virüs de benim akciğerlerime yerleşmişti, ipuçlarını takip ettikçe annemin vefatından, o dönemden hala iyileşmesi gereken konuları keşfettim hatta çok derinlere inip birçok farkındalık daha yaşadım. İçsel farkındalıklarım ve doktorum güçlü tedavisi ile ayaklandım, kaymaya gittim, orada mis gibi dağ havası ile tamamen iyileşip, yıllar sonra yeniden kayarak geri döndüm. Kayağı neden bu kadar sevdiğimi de hatırladım, benim için özgürlüğe, uçmaya en yakın hissettiğim spordu. Gölgelerimi biraz daha iyileştirerek özgürlüğüme daha da güçlü adım atmış oldum. Kendimizi iyileştirdiğimiz üzerinde çalıştığım konular başkalarına da şifa sunabildiğimiz alanlardır ve kolektif olarak gribin bize ne anlatmaya çalıştığını bu haftaki Uplifers yazımın konusu yapmaya karar verdim. Eğer grip bana bulaşmış olmasaydı bu kadar derinlemesine bakmaya ihtiyaç duymayacak ve bu yazıyı da kaleme almayacaktım.

Grip, soğuk algınlığı, hastalıklarına baktığımızda enfeksiyon, ateşlenme, solunum, bağışıklık sistemi ve özellikle de domuz gribi alerjik yapıya sahip bir virüs olduğundan (benim de doktorumdan öğrendiğim bir bilgi) bu sebeple de alerjik hastalıkların içsel sebeplerine bakmalıyız.

Öncelikle grip ve soğuk algınlığı; artık bir şeylere tahammül edemediğimiz noktada devreye girer ve artık durmak, içinde bulunduğum duruma bakmak için aslında bir fırsat yaratmış oluruz.

“Hastalık iyileşmeye giden yoldur” adlı harika bir kitabı ve Louis Hay’ın hastalıkların zihinsel nedenlerini referans alarak toplumsal ve bireysel olarak bize ne anlatmak istediğine bakalım.

Enfeksiyon çatışmadır, beden virüslerle bir savaşa girer, burada bakmamız gereken hangi içsel çatışmamız ile yüzleşemediğimizdir. Bedende meydana gelen iltihaplanma savaşı temsil eder, ateşlenme de savaş içindeki bedenin tepkisidir. İltihabın yerleştiği organ neresi ise konu o organın temsil ettiği konularla ilgilidir. Çatışmamızı göz ardı etmemize hangi korkumuz sebep olmaktadır? Virüsün varlığından değil onun bedene girmesine izin verdiğimiz için hastalanırız ve bu da bağışıklık sistemi ile ilgilidir, zayıf bağışıklık deriz. Bağışıklık sistemi savunma hattımızdır, bilincimizde kurduğumuz savunma mekanizmaları ile bilince girip farkındalık yaratamayan konular bedene iner. Bağışıklığın fazla çalışması da alerji yaratır, zararsız maddeleri de tehdit olarak algılar. Burada bastırılmış bir saldırganlık vardır ve saldırganlık korku ile bağlantılıdır. Zarar görme korkusu saldırganlığa, savunmaya ve savaşa sürükler, çatışma doğar. Düşman olarak görülen her ne ise uzlaşmalı, affetmeli ve sevmeyi öğrenmeliyiz.  Öksürmek de bastırılan saldırganlık, bağırma çağırma isteğidir. Solunum nefestir, nefes ise yaşam. Bütünle olan bağımızdır. Nefes alıp veririz, burada alma verme dengemize bakmalıyız. Nefes özgürlüktür, oh diye derin bir nefes alır, yaşamı içimize çekeriz. Astım olan kişilerde nefes alıp vermede dengesizlik vardır, alırlar ama vermek istemezler.

Bütün bunları değerlendirdiğimde geçmekte olduğumuz süreçte toplumsal olarak aslında kaygı ve endişe içindeyiz, korkuyoruz ve bu korkudan yaşadığımız çatışmaları ve hatta belki saldırganlığımızı öfke ve kızgınlıkları derinlere itip normal hayata devam etme çabasındayız. Yüzeyde her şey normalmiş gibi davranırken içimizde yüzleşmediğimiz bu konular hastalık olarak karşımıza çıkıyor. “Mış” gibi yapmayı bırakmalıyız! İçimize bakıp dönüşmedikçe her yıl yine yeniden grip salgını ile karşı karşıya kalıyoruz.

Kendimize sormamız gereken sorular şunlardır:

  • Hayatımda hangi çatışmayı göremiyorum?
  • Hangi alanlarda korku yaşıyorum?
  • Bastırdığın öfke ve kızgınlıklar nedir, nerede ve nasıl saldırganlığını bastırıyorsun?
  • Nerelerde savunmaya ihtiyaç duyuyorsun?
  • Sevgiyi nerede içeri alamıyorsun?
  • Alma – verme dengen nasıl? Hangi alanlarda sadece almak istiyorsun?
  • Hangi konulara artık tahammülün kalmadı?

Louis Hay’e göre de ilgili organ ve hastalıkların sebepleri de şunlardır; bunları da derinlemesine inceleyerek eğer bu yıl sizde grip veya benzeri bir enfeksiyon geçirdiyseniz size neler anlatmak istediğine bakabilirsiniz. Bahara ve yaza girerken bütün bu etkilerden arınarak seneye hastalıksız ve gripsiz bir kış yaratabiliriz kendimize.

  • Akciğer sorunları: Hayatı kabul etmemek. Depresyon. Üzüntü. Dolu dolu bir yaşama kendini layık görmeme. (Hayatım mükemmel bir denge içinde. Hayatı dolu dolu yaşamaya hakkım ve kapasitem var.)
  • Alerjiler: Kime alerji duyuyorsunuz? Kendi gücünü reddetmek
  • Anjin –Boğaz ağrısı. Bademcik iltihabı : Kendi adına çekinmeden konuşamayacağı ve ihtiyaçlarını talep edemeyeceği konusunda güçlü bir inanç.  (İhtiyaçlarımın karşılanması benim doğuştan sahip olduğum bir haktır. İsteklerimi sevgiyle ve rahatça talep ediyorum,  güvenli ve dostça. Güvencedeyim. Hayatla barış içindeyim.)
  • Bademcik intihabı:  Korku. Bastırılmış duygular. Tıkanmış yaratıcılık (Benim hayrıma olan şey artık rahatça akıyor. Tanrısal fikirler benim vasıtamla ifade buluyorlar. Huzur içindeyim.)
  • Enfeksiyon – Viral enfeksiyon: Sinirlenme, öfke, sıkıntı (Rahat, uyumlu olmayı seçiyorum)
  • Grip:  Kitlesel karamsarlık ve inançlara uyum. Korku. İstatistiklere inanmak. (Toplum inançlarının ötesindeyim. Toplumsal etkilerden özgürüm.)
  • Nefes: Hayatı içimizde hissetme yeteneği. (Hayatı seviyorum.)
  • Soğuk algınlığı, Nezle : Aynı anda çok fazla şeyin olup bitmesi.zihinsel karmaşa, düzensizlik. Küçük incinmeler. ‘’her kış üç kez nezle olurum’’ türü inançlar.( Zihnimin gevşeyip rahatlamasına izin veriyorum. İçimde ve çevremde berraklık ve uyum var. Her şey yolunda.)
  • Öksürükler :Dünyaya bağırma arzusu.’’Beni görün! Beni dinleyin!’’ (Ben en olumlu biçimde önemseniyor ve takdir ediliyorum. Seviliyorum.)
  • Viral enfeksiyonlar – virüslerin sebep oldukları : Hayatında mutluluk ve neşeden yoksunluk. Acılık duygusu. (Mutluluğun hayatımda rahatça akmasına sevgiyle izin veriyorum. Kendimi seviyorum.)
  • Zatürree: Umutsuz. Hayattan bıkkınlık. Duygusal yaraların iyileşmesine izin verilmemesi. (Yeni düşünceleri kabul ediyorum. Bu an, yeni bir an.)

 

İlginizi çekebilir: Yaşamak istediğin deneyimi yarat: Yaratımın gücünü nasıl kullanıyoruz?

Zekiye Olgaçay: “Ruhsal Rönesans” kitabının yazarıdır. Babasının büyükelçi olması nedeni ile çocukluğunu Brezilya, Mısır, Kuwait, Çekoslovakya, İngiltere gibi dünyanın birçok farklı ülkesinde, 5 farklı kıtada geçirdi. Lise yıllarından itibaren İstanbul’da yaşamaya başladı ve iletişim fakültesinden mezun olduktan sonra pazarlama ve iletişim sektöründe on beş yıllık profesyonel iş hayatı süresince birçok farklı şirkette yöneticilik pozisyonlarında çalıştı. Kalbini ve iç sesini dinleyerek 2000 yılında başladığı dönüşüm yolculuğunda öncelikle kişisel gelişim alanında dünyanın değişik yerlerinden çeşitli eğitmenlerin Türkiye'deki organizasyonlarını gerçekleştirdi. Bu süreçte, dönüşüm alanında dünyanın önde gelen eğitmenleri ile birebir çalışma fırsatı oldu, birçok eğitim aldı, seminerlerine katıldı. Kendini keşfetme yolculuğunda yaşam amacının; “başka insanların hayatlarına olumlu yönde katkıda bulunmak ve bu dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek” olduğunu keşfederek yeni hayatının her adımını buna göre yaratmaktadır. Dönüşümsel yaşam koçu, regresyon terapisti ve şamanik çalışmalarla, kendi bireysel deneyimlerini katıldığı çalışmaların öğretileri ile birleştirerek seansları ve seminerleri ile kişilerin hayatlarını dönüştürmeleri için rehberlik ederken kendi yolculuğuna ve gelişimine devam etmektedir.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale