X

Yüzleşmekten kaçtığın şey seni iyileştirir: Mutlu ve iyi olmak için yüzleş ve kabul et

Kaygı, korku, acı, utanç, üzüntü veya rahatsızlık hissetmemek için hayattan kaçtığınız oldu mu hiç? Ya da bir şeyleri kaybetmekten korktuğunuz için yerinizde saydığınız? Eğer bu şekilde bazı şeyleri yapmaktan, bazı ortamlardan ve kişilerden kaçınıyorsanız bunun bir adı var: Yaşantısal kaçınma. Yaşantısal kaçınma, belli bir bedensel duyumu, duyguyu, düşünceyi, anıyı, görüntüyü, davranışı deneyimlemek istememeniz durumunda ortaya çıkan olguya verilen isim. Yaşantısal kaçınmada, hayatınızı sınırlandırmasına ve size zarar vermesine rağmen, sırf bu deneyimden kaçınmak, sıklığını veya ortaya çıktığı bağlamı değiştirmek için her şeyi yapabilirsiniz.

Dil ve biliş kuramcıları ile ilişkisel çerçeve kuramcıları yaşantısal kaçınmayı şöyle açıklıyor: Buna göre, insan dilinin iki yönlülüğü, rahatsız edici sıfatlar aralığını büyük ölçüde genişletiyor, çünkü sembolik davranış, özel olayların kategorize edilmesine ve neredeyse her ortamda onlarla temas kurulmasına izin veriyor.

Örneğin, insanlara belli bir durumu, bedensel duyumları, davranışları ve benzerlerini “kaygı” olarak sınıflandırması ve bunları “kötü” olarak değerlendirmesi öğretiliyor. Bu “duygu” daha sonra dil aracılığıyla hatırlanabiliyor veya tahmin edilebiliyor: “Geçen hafta iş yerinde endişeli hissettim” ve “O yere gittiğimde endişeleneceğimden korkuyorum” cümlelerinde olduğu gibi. Ancak bu türden rahatsız edici durumlar dilin kendisi aracılığıyla içsel bir yaşantı haline getirildiği için yalnızca dışsal durumlardan kaçınmak suretiyle psikolojik acıdan kaçınılamıyor. İnsanlar, kaçınmanın odağı olarak olumsuz değerlendirilen içsel olayları, duygu düşünce ve deneyimleri hedeflemeye başlıyorlar.

Örneğin, “kaygı” ile bağlantılı düşünceler aktif olarak önlenmeye veya bastırılmaya çalışıldıkça bunlara daha çok odaklanılıyor. Yaşantısal kaçınma kendini; erteleme, sıkıntıdan kaçınma, dikkat dağıtma, bağımlılıklar, bastırma, davranışsal kaçınma, baskılama, inkar gibi farklı şekillerde gösterebiliyor.

Yaşantısal kaçınma aslında sorunlarla baş etmenin bir yolu. Ancak zorlu durumlara uyum sağlayamamaya, çevrenin değişen taleplerine göre bakış açısını ve davranışını değiştirememeye sebep olarak psikolojik katılığa yol açtığında psikolojik işlevselliği (iyi oluşu) bozuyor. Çünkü sonuçları kesin olmayan çabalara ve işlevsiz amaçlara yönelik kendi kendini tahrip edici davranışlara yol açıyor ve kişiyi istediği yaşamdan alıkoyuyor.

Psikolojik sorunların oluşmasında ve bu sorunların sürdürülmesinde de önemli bir rolü var. Araştırmalar yaşantısal kaçınmanın anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlarla ilişkili olduğunu gösteriyor (Biglan ve diğerleri, 2015). Yani yaşamda anlık olarak rahatsızlık veren bir durumdan kaçındıkça, psikolojik sorunlara davetiye çıkarabiliyoruz. Bu kaçınma durumu psikolojik işlevselliğimizi (iyi oluşumuzu) olumsuz etkiliyor. Bu noktada biraz da iyi oluş (well-being) kavramından bahsetmek istiyorum.

İyi oluş (well-being) nedir?

İyi yaşamın ve gerçek mutluluğun ne olduğu çok eski zamanlardan beri felsefecilerin üzerinde durduğu en temel soru. Yunan felsefesinden bu yana mutluluğa ilişkin iki temel yaklaşım olduğundan söz edebiliriz: Bunlardan ilki, bireyin öznel olarak yaşamdan ne kadar keyif aldığını vurgulayan hazcı yaklaşım. Diğeri ise kişinin gelişerek gerçek benliğini ortaya çıkarmak ve bu benliği ile uyumlu davranmaya dayalı bir iyi yaşamı vurgulayan ödomonik yaklaşım. Hazcı mutluluğa psikolojide “öznel iyi oluş” deniyor. Psikolojide iyi oluş ve mutluluğun sadece öznel iyi oluş (hazcı mutluluk) ile açıklanamayacağını savunan araştırmacılar iyi oluş kavramını açıklamak için iki temel model geliştirmişler.

İyi oluşu açıklayan modellerden ilki Carol Ryff’in (1989) psikolojik iyi oluş modeli. Bu modele göre psikolojik işlevselliğin (iyi oluşun) öz-kabul, diğerleriyle olumlu ilişkiler, özerklik, çevresel hakimiyet, yaşam amacı ve bireysel gelişim olmak üzere altı bileşeni var. Öz-kabul düzeyi yüksek bireyler kendilerine ve geçmişlerine karşı olumlu tutuma sahipler ve olumlu ve olumsuz tüm yönlerini kabul ediyorlar. Öz-kabul konusunda yetersiz kişiler ise olduklarından farklı bir kişi olmayı istiyor, geçmişlerine yönelik tatminsizlik duyuyorlar.

Diğerleriyle olumlu ilişkiler boyutu ise diğerleriyle ve özellikle aile ile sıcak ve güvene dayalı ilişkiler kurma ve başkalarının gelişimini önemseme gibi becerileri içeriyor. Bu özelliği düşük olan bireyler nitelikli ve doyum sağlayıcı ilişkiler kurma ve sürdürme konusunda yetersizler. Özerklik, bireyin içsel standartlarına göre davranış sergilemesi, davranışlarında başkalarının kontrolünden bağımsız olması ve başkalarının onaylarına bağımlı olmaması ile ilgili.

Çevresel hakimiyet özelliği yüksek olan bireyler, kendi değerlerine ve ihtiyaçlarına uygun çevreleri seçme ya da mevcut çevrelerini dönüştürme yeterliğine sahipler ve çevredeki fırsatları etkin bir şekilde değerlendiriyorlar. Yaşam amacı ise bireylerin yaşamlarındaki yön duygusu, belirli amaçlara sahip olma, şimdi ve geçmiş zaman arasında anlamlı ilişkiler kurabilmesi yeteneği. Yaşam amacı olan bireyler yaşamlarının bir anlamı olduğunu düşünüyor ve yaşamlarına anlam veren bir inanç sistemine sahipler.

Olmayan bireyler ise yaşamlarına yön veren bir anlam duygusundan yoksunlar, yaşamlarına anlam verecek inançları geliştirme ile ilgilenmiyorlar, yaşamın anlamsız olduğunu düşünüyorlar. Bireysel gelişim ise kişinin potansiyelini ortaya çıkarmaya ve yeni deneyimlere açık olmaya, kendisini daha etkin hale getirmeye ve kendini tanımaya ilgi duyması olarak tanımlanıyor.

İyi oluşu açıklayan ikinci yaklaşım ise Martin Seligman’ın PERMA Modeli. PERMA iyi oluş modeli hem hedonik hem de ödomonik iyi oluşu ve ilave olarak akış kavramını içeriyor. PERMA iyi oluş modelinin açılımı Positive emotion (olumlu duygu), Engagement (hayata bağlılık), Positive relationships (olumlu ilişkiler), Meaning (anlam) ve Achievement (başarı). Hem Ryff’in hem de Seligman’ın iyi oluş modellerine baktığımızda, ortak noktalarının hayattan kaçmamak olduğunu görüyoruz. Bu da kendini kabul etmekle başlıyor.

Kendini kabul etmek negatif duygu ve yaşantılardan kaçmayarak bunları yaşamaya izin vermek demek. Yazının başında da belirttiğim gibi, kişinin olumsuz duygu, durum ve yaşantıları yaşamamak adına hayatını sınırlandırması yaşantısal kaçınmaya yol açıyor. Olumsuz duygu ve durumları yaşamaktan kaçınan birinin, takdir edersiniz ki, iyi olması pek mümkün görünmüyor.

Sonuç olarak iyi olmak için acıdan kaçmamak, acıyla yüzleşmek ve onu kabul etmek gerekiyor. Çünkü kaçındığınız ve direnç gösterdiğiniz şey büyüyor. Kaçtığınız şeye tamam dediğinizde, onu kabul ettiğinizde paradoksal bir şekilde iyileşiyor ve değişiyorsunuz. Güzel başlayan bir ilişkinin bitmesinden çok korkuyorsanız, bu ilişkinize zarar vermeye başlıyor. Bu korkuyu kabul edip bu olasılığa baştan tamam dediğinizde paradoksal olarak değişim gerçekleşiyor ve ilişkileriniz daha tatmin edici hale geliyor.

Hayattaki en büyük korkunuz ne ise (ilişkinizin bitmesi, başarısız olmak, parasız kalmak, hasta olmak veya bir şeyleri kaybetmek) bunun olma olasılığına tamam demeden, bunu kabul etmeden iyi olmak mümkün değil. Yerinizde saymak ve aynı sorunu sürdürmek istiyorsanız korkunuzdan kaçmaya devam edebilirsiniz. Ancak artık canınıza tak ettiyse ve bir şeylerin değişmesini istiyorsanız yapacağınız şey çok açık.

Bu bir düşünme modeli de değil, aynı bir fizik yasası gibi. Direnç gösterdiğin şey ters yönde kuvvet kazanır ve bu kuvvet artarak sana döner. Kaçmak mümkün değildir. İsteseniz de istemeseniz de ötelediğiniz bu kuvvet bir gün karşınıza çıkar. Bunu değiştirmek için harekete geçilecek zaman tam da şu andır. Bunu yapmak tek başına zordur çünkü tüm direnciniz yüzeye çıkar. Bu konuda bir psikolojik danışmandan online veya yüz yüze profesyonel destek almak isterseniz bilgi için ayselkeskin2004@yahoo.com adresine eposta gönderebilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Kaynaklar:
Biglan, A., Gau, J. M., Jones, L. B., Hinds, E., Rusby, J. C., Cody, C., & Sprague, J. (2015). The role of experiential avoidance in the relationship between family conflict and depression among early adolescents. Journal of Contextual Behavioral Science, 4(1), 30-36.
Kaya, Ç. (2019). Bağlamsal pozitif psikoloji yaklaşımına dayalı grupla psikolojik danışmanın psikolojik işlevsellik göstergeleri üzerindeki etkisi, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bilim Dalı, İstanbul.
Ryff, C. D. (1989). Happiness is everything, or is it? Explorations on the Meaning of Psychological Well-Being. Journal of Personality and Social Psychology, 57, 1069-108.
Seligman, M. E. P. (2011). Flourish: A visionary new understanding of happiness and well-being. New York, NY: Free Press.

İlginizi çekebilir: Hayatın karanlık yanını kucaklamak: İkinci dalga pozitif psikoloji ve iyi oluş (wellbeing) kavramı

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale