Yıllardır dinlediğimiz “Yunanistan şöyle güzel, böyle ucuz” sohbetlerinde edecek 2 kelamımız olsun, dünya gözüyle bir de biz görelim diyerek Nice tatili sonrasında eşimle bir Halkidiki tatili planladık.
Schgen vizelerimizin bitmesine çok az zaman kalmıştı ve bir miktar da paramız vardı. Yunanistan’a daha önce gitmemiştik ve açıkçası hem Schengen avantajı, hem de elimizdeki parayı en efektif kullanabileceğimiz tatil planı burası gibi görünüyordu.
Nasıl gidilir?
Biz İstanbul’dan otobüsle Selanik’e, Selanik’ten de yine otobüsle Halkidiki’ye gittik. Dönüşü ise Selanik’ten İstanbul’a uçakla yaptık. Türkiye’den Yunanistan’ın pek çok şehrine seferleri var.
Not: Otobüsler Esenler Otogarı’ndan kalkıyor. Evinize en yakın otogar servisini öğrenip servise binebilir, Esenler’e gidebilirsiniz.
Bilet ne kadar?
Kişi başı 35 Euro gibi bir ücret söz konusu. Bizim gittiğimiz dönem “high season”olduğu için uçak ücretleri çok pahalıydı. 2 kişi yaklaşık 600 TL gibi bir tutara geliyordu. Otobüs bu anlamda çok daha ekonomik oldu.
Güzergah
Tekirdağ-Keşan-İpsala üzerinden gidiliyor.
Hangi belgeler gerekiyor?
Pasaportunuz ve Schengen vizesi gerekiyor. Yeşil pasaportlular için vize gerekmiyor. 18 yaşından küçüklerin anne ve babadan ayrı olacak şekilde noter onaylı muvafakatname almaları isteniyor.
Not: Pasaportunuz hem Esenler’de biletinizi alırken (biz online bilet almıştık, basılı bileti Esenler’de aldık), hem de sınırda sizden istenecek.
Kaç saat sürüyor?
Ortalama 7 saat sürüyor.
Hangi mevsimde gitmeli?
Yaz, yaz, yaz!
İpsala sınır kapısı
- İpsala’da otobüsten iniyorsunuz ve köpeklerle otobüste arama yapıyorlar. Standart prosedür, korkmayın.
- İpsala’da yazın ve gündüz saatlerinde uzun araç kuyrukları oluyor ve kuyruk km’lerce devam ediyor. Gece yolculuğu bu anlamda daha verimli, daha az araç sırada oluyor (Sadece Yunanistan’a gidenler değil, Avrupa’ya araçla giden herkes bu kapıdan geçiyor malum).
- İpsala’da pasaportlarınızı alıp kuyruğa giriyorsunuz. Burada sizden yurt dışı çıkış pulu isteniyor. Çıkış pulunu orada gişeden alabiliyorsunuz. Ama burada her şey çok yavaş işliyor, Yunanlılar bizim kadar tez canlı değil. Biz çıkış pulu için o kadar bekledik ki, pasaport kontrolü yapan görevli memurlar beklemekten usanıp çıkış pulu almadan geçmemize izin verdi.
Nerede iniliyor, Halkidiki’ye nereden gidiliyor?
- Otobüslerin şehir içine giriş izinleri yok. Bu nedenle şehre (Selanik’e) yaklaşık 15 dakikalık bir mesafede indiriyorlar ve servislerine biniyorsunuz. Servisler şehre gidiyor. Otobüs garı ve tren garında duruyor bu servisler. Nerede ineceğinizi iyi takip edin ve doğru yerde inin.
- Otobüs garında indikten sonra “information desk”lerden hangi yöne hangi otobüsün gittiğine dair bilgi alabilirsiniz. Maalesef indiğiniz yerde durakta herhangi bir yönlendirme yok, biz başı kesik tavuk gibi 15-20 dakika aradık ve sonra pes edip danışma masalarına sormaya karar verdik.
- İçeride, yani ana terminal kısmında otobüslerin hangi yönlere gittikleri yazıyor. Bize doğrudan Halkidiki’ye giden bir araç olmadığı, belediye otobüsüyle bir noktaya kadar gidip, sonra ara terminal gibi bir noktada aktarma yaparak Halkidiki’ye giden asıl otobüse bineceğimiz söylendi. Bu talimatı takip ettik.
- Özetle Halkidiki’ye 2 otobüsle gidiyorsunuz. Biri belediye otobüsü, diğeri ise Halkidiki tur otobüsü.
Bilet alımı
Aktarma noktasına gideceğiniz belediye otobüsünün içinde bilet satın alabileceğiniz bir makine var. 1.5 Euro gibi bir ücret söz konusu.
Aktarma yapacağınız alana geldiğinizde, Halkidiki’ye giden ana otobüse binmek için bilet alıyorsunuz. Burada nakit çalışıyorlar, kredi kartı kabul edilmiyor. Yanınızda mutlaka Euro nakit olsun. Bu biletler de kişi başı 8 Euro.
Selanik’ten Halkidiki’ye gitmek ne kadar sürüyor?
- Aktarma yapacağınız noktaya gitmek, yaklaşık yarım saat sürüyor (İndi- bindi süreçleri nedeniyle).
- Aktarma alanından, Halkidiki’ye varış ise yaklaşık 1 saat sürüyor (Biz Halkidiki’de Afitos’ta kaldık ve buraya göre bir saat sürüyor diyebiliriz). Halkidiki 3 adadan oluşuyor ve gideceğiniz noktanın uzaklığına göre bu süre değişebilir.
- Otobüs sizi bir terminalde bırakmıyor. Terminali olan ilçeler de var, ama Afitos gibi noktaların bir terminali yok. Otelinizin olduğu yeri haritada takip edip, doğru durakta inmeniz gerekiyor. Biraz köy dolmuşu usulü.
Halkidiki
Yunanistan’ın 3 parmaklı bir el görünümündeki adalar topluluğuna verilen genel isim Halkidiki. Bu adaların isimleri ise Kassandra, Sithonia ve Athos.
Athos adası bir keşiş adası (2000’e yakın papaz yaşıyor). Özel izin alınarak tekne ile erişilebiliyor. Yalnızca erkek ziyaretçiler alınıyor bu adaya. Kadınlar giremiyor. “Aynoroz Özerk Bölgesi” olarak da geçiyor.
Kassandra ise Selanik’e en yakın olan bölge. Bu bölge daha eğlenceli imkanlar ve güzel plajlar sunuyor.
Sithonia ise kamp alanları, saklı mağaraları olan, daha sakin bir tatil geçirmek isteyenler için bir cennet.
Halkidiki’yi Yunanlılar’ın sayfiye yerleri olarak düşünebilirsiniz. Türkiye’den farkı, bizdeki sayfiye yerlerinin çoğunun betonlaşmış, tek tipleşmiş ve kirlenmişken Halkidiki’nin devasa turizm potansiyeline rağmen bakir kalabilmiş olması.
Biz Kassandra Bölgesi’ndeki Afitos’ta kaldık ve bu tercihimizden dolayı da çok mutlu olduk.
Kaç gün kalmalı?
Eğer sadece bir ilçede/kasabada kalacaksanız 3 gün yeterli. Biz 5 gün kaldık ve Afitos’taydık. Sadece yarım günlüğüne Kalithea’ya uğradık. Bu nedenle 5 gün biraz fazla geldi açıkçası.
Nerde kalmalı?
Yaz dönemi “high season” olduğu için otelinizi mutlaka önden ayarlayın. Gittiğinizde gezerek bulmanız çok zor bir ihtimal olabilir.
Halkidiki’de özellikle Kassandra’nın diğer şehirlerinde çok lüks oteller bulmanız mümkün. Ama bu otellerin ücretleri de oldukça yüksek. Bu nedenle biz konaklamaya çok para ayırmadan, keyifli bir tatil geçirmeye odaklandık ve orta seviye bir aile işletmesi olan Stratos Otel’de kalmaya karar verdik.
Halkidiki’de bu lüks otelleri dışarıda bırakırsak, genel olarak oteller aile işletmesi ve evden otele dönüştürülmüş gibi. Tasarım, mobilyalar, ya da sunulan olanaklar açısından Türkiye’nin 80’lerdeki hali gibi düşünebilirsiniz.
Bizim otelimiz 3’er katlı 2 binadan oluşuyordu, her katta da 2 daire vardı. Havuza bakan odalardan, geniş balkonu olan birinde kaldık. Yatak, bir mini buzdolabı, konsollar ve gömme dolap dışında bir malzeme yoktu. Banyo ufaktı. Ama bizim için oldukça yeterli oldu.
Afitos Çarşı’ya yürüyerek 2 dakika, otobüs durağına yürüyerek 5 dakika, denize ise yürüyerek 15 dakika mesafede.
Ayrıca otelin kahvaltı servisi olması bizim için artı oldu. Kafe/yemekhane tarzı bir alanı var, açık büfe kahvaltı servisi oluyor sabah 8.00-11.00 arası, bu saatler sonrası kahvaltı yok. İçecek, içki alabileceğiniz bir de mini bar alanı var.
Afitos
Halkidiki’nin en güzel yeri burası.Küçük bir kasaba aslında. Küçük bir çarşısı, bolca aile işletmesi olan oteli, restoranları, kafeleri, kilisesi, döviz bozdurmak için dükkanları, tekne turu- motor ya da araba kiralamak için kiralama dükkanları, hediyelik eşyalar alabileceğiniz mağazaları bulunuyor. Bir de bol bol sunak… Neredeyse her evin önünde, hatta otellerin önünde görebileceğiniz küçük sunaklarda mumunuzu yakıp, dileğinizi dileyebilirsiniz.
Afitos, deniz seviyesine göre biraz tepede kalıyor. Sahile bakan restoranlardan birinde yemek yerken, kumsalı, mavi-yeşil denizi izleyebiliyorsunuz.
Eğer amacınız sabahlara kadar dans etmek, kendinizi kaybetmekse burası öyle bir yer değil. Afitos güzel, gerçekten güzel yemekler yiyebileceğiniz, muhteşem deniz ve kumsallar vadeden, güzel şarap/bira/uzo içip sevgilinizle, ailenizle keyifli sohbet edebileceğiniz bir yer. Çok fazla çocuklu turist, ya da yaşlı insanın gelmesinin nedeni bu rahatlığı ve sakinliği. Tabi huzur evi gibi de değil. Rus turistler, dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da oldukça fazlalar. Sonunda sıcak denizlere inebilmişler… Ama onlar daha “her şey dahil” otelleri tercih ediyorlar. Yemeye, içmeye çok fazla harcayamıyorlar.
Çarşısı akşam saatlerinde oldukça hareketli oluyor. İnsanlar saat 18.00 civarı denizden çıkıp, otellerine gidiyor. Duşunu alıyor, dinleniyor ve tazelenip yemeğe çıkıyor. Yemek için bir başlangıç saati yok. 19.00 civarı restoranlara insanlar gelmeye başlıyor. Yemek sonrası kafelerde kahve içebilir, ya da tatlı yiyebilirsiniz.
Hediyelik eşya dükkanları, hatta eczaneler gece çok geç saatlere kadar açık. Hatta kilise bile. Bu arada kilisenin içi oldukça güzel ve gece geç saatlere kadar kalabalık. Küçük bir kasaba olmasına rağmen, esnaf yazın para kazandığı için yazı dolu dolu yaşıyorlar.
Kumsallar tertemiz, bir pet şişe bile göremeyeceksiniz. Deniz de aynı şekilde. Bakir, işletmeler çevreye son derece saygılı. Sahilde sizden şezlong, şemsiye parası istemeyen, sadece yediğinizi içtiğinizi ödeyerek saatlerce denize girebileceğiniz işletmeler var. Bazı işletmeler ücretli, ama bunları daha lüks gibi düşünebilirsiniz. Yataklı, tenteli, minderli, fonda hafif bir müziğin çaldığı (asla Bodrum’daki gibi dımtıs dımtıs değil), görgüsüzlüğün olmadığı nezih işletmeler bunlar. Şezlong, şemsiye için asla fahiş ücretler söz konusu değil. Nice’te şezlonga 20’şer Euro ödemişken (üstelik içinde şemsiye yok, şemsiye ekstra ücretli), burada kişi başı 5’er Euro ödedik bu işletmelerde oturup denize girmek için. Üstelik çok daha iyi hizmet aldık. Bu işletmeleri tercih etmek zorunda değilsiniz tabi, biz bir de “Buranın denizi nasılmış?” diyerek denedik açıkçası.
Upuzun bir sahil şeridi var. Bu sahil şeridinde hiç bir işletmenin olmadığı yerlerden de denize girebilirsiniz. Ancak biz taş olduğu için tercih etmedik. Hep girişinden itibaren kum olan yerleri tercih ettik.
Deniz ılık. Sıcak değil, ama soğuk da değil. Derinlik korkusu olanlar için söyleyelim, oldukça uzaklaşmanız lazım derinleşmesi için. Hatta oldukça açıldıktan sonra birden ayağınızın yere değdiğini bile görebilirsiniz. Minik balıklar bacaklarınızın arasından geçecek. Denizden küçük midyeler toplayabilirsiniz. Ben hayatımızda görmediğim deniz canlılarını burada gördüm. Deniz kestanesi konusuna dikkat, eğer işletmesi olan bir yerden denize girmiyorsanız kestaneye basabilirsiniz. İşletmeler topladıkları için bir sıkıntı yok. Deniz anası yok. Rahat rahat yüzebilirsiniz. Biz parmaklarımız büzüşene kadar yüzdük ve güneşi depoladık. Şnorkele ihtiyacınız yok, denizin dibini zaten çıplak gözle görebiliyorsunuz. İddia ediyoruz, hayatınızın en iyi tatilini burada yaşayabilirsiniz!
Ne yemeli?
5 gün kaldık ve tatlılar dışında 1 tane kötü bir şey yemedik. Her şey mi güzel olur, her şey mi lezzetli olur diye kafamızı taşlara vurduk!
Porsiyonlar inanılmaz doyurucu. Her şeyi paylaşmalık söyleyebilirsiniz. 1 kişi için oldukça fazla kalabilir.
Menüler Türkçe, İngilizce ve Yunanca. Garsonların çoğu sizden sipariş alabilecek, ya da ayaküstü muhabbet edebilecek kadar Türkçe biliyor. Menüdeki her şeyi Türkçe olarak sorabilirsiniz.
- Greek salad: Mutlaka yemeniz gereken bir salata. Domates, salatalık, soğan, peynir demeyin, yiyin. Salata yemeyi gereksiz bulan eşim bile tabaklar dolusu bu salatadan yedi. Güzelliği malzemelerinin iri iri doğranması ve malzemelerinin kalitesi. Bir domates nasıl bu kadar lezzetli olabilir, kokusu daha garson masaya koymadan burnumuza ulaşır anlayamadık.
- Deniz ürünleri: Hayatımızın sonuna kadar yetecek Omega’yı depolamış olabiliriz. Izgara sardalya muhteşem. Kalamar, karides, ahtapot yığın masanıza. Denizden günlük olarak çıkıyor, tazecik pişiyor ve önünüze geliyor. Kalamarı kızartılmış, ahtapotu ızgara isteyin. Bu arada günlük balıklar değişiyor, restorana geldiğiniz gün hangi balığın olduğunu sorabilirsiniz.
- Mezeler: Caciki, bizim cacığın süzme yoğurtla yapılan daha kıvamlı hali. Ama bizce bir kere tadına baksanız yeterli. Dolma, sarma, patlıcan salatası vs gibi bizim mutfak kültürümüzde olan her şey karşı komşuda da var. Bizce bizdeki versiyonları daha lezzetli. Ama yine de komşu nasıl yapmış diye deneyebilirsiniz.
- Tatlı: Yunanlıların bu konuda bizden öğrenecek çok şeyleri var. Maalesef bir tatlı kültürleri yok. Bizim mutfağımızda da olan irmik helvası, müşebbek tatlısı gibi tatlılar onlarda da var ama oldukça kötü versiyonları. Hayatımızda yediğimiz en kötü irmik helvasını yemiş olabiliriz. Fakat Afitos’un çarşısında muhteşem bir krepçi keşfederek kendimize geldik. Yemeğinizi yiyip, şarabınızı içtikten sonra üstüne bir krep yiyerek cennete gitmek isteyebilirsiniz.
- Kahve: Yok, yok, yok. Bizim damak tadımıza uygun, klasik bir kahve yok. Frappe içiyorlar sürekli. Gece, gündüz fark etmeden, herkesin elinde bunu görebilirsiniz. Kafein oranı çok düşük, bol sütlü-kremalı bir kahve bu. Otelde bulabildiğimiz filtre kahveye sarıldık ama o da kötünün iyisiydi. Yemek sonrası kahve siparişi vermeyin, biz içtiklerimizin hepsinde ilk yudumda pes ettik.
- İçki: Yunan biralarını deneyin. Mythos favorim. Üstelik işletmeye göre farklılık gösterse de 2- 4 Euro civarında. Halkidiki bölgesinde üretilen üzümlerden elde edilen yerel şarapları mutlaka deneyin. Şişesi 10 Euro civarında ve Türkiye’deki pek çok şaraptan çok daha lezzetli.
Özellikle öğlen saatlerinde denizden acıkmış bir şekilde çıkıp, Greek salad, kalamar & patates kızartması & ahtapot ızgaradan oluşan bir menüyü, buz gibi bir Mythos’la taçlandırmanız lazım. Günün en keyifli zamanı bu olabilir.
Özellikle tavsiye edebileceğim mekanlar:
- Thea Thalassa
- Taverna to Steki
Adaları nasıl gezmeli?
Afitos’ta araba, motor, ATV ve tekne kiralayan işletmeler var. Araba için mutlaka yurt dışında da geçerli ehliyetinizin olması gerekiyor. Motor kiralamak için mutlaka B tipi ehliyet istiyorlar. Yani “Sen araba kullanabiliyorsun, ehliyetin var, buyur sana motor var” gibi bir durum yok.
Tekne turları, hatta diğer şehirlerin turistik bölgeleri, ya da ilginç yerleri için (dünya mirasında yer alan bir kilise var mesela) turlar da düzenleniyor. Fakat bunların hepsini bizim gibi son dakika değil, önceden planlamanız gerekiyor. Yani eğer böyle bir niyetiniz varsa, geldiğiniz ilk gün bu kiralama yerlerine gidin ve teklifinizi alın. (turlar için otellerde detaylı broşürler oluyor ve oteller yardımcı olabiliyorlar) Motor, ATV, araba ellerinde her an bulunmuyor, bulunanlarda da teknik sıkıntılar olabiliyor.
Toplu taşıma ve toplu taşıma ağları maalesef gelişmemiş. Kassandra’nın diğer ucundaki Nikki Beach’e gitmek istediğimiz gün, Selanik’ten bir otobüs olduğunu ve o otobüsün de sabah 10.00’da kalkıp 11.00 civarı Afitos’ta olduğunu öğrendik. Bu otobüs saat 13.00 civarı Nikki Beach’te oluyordu ve bir sonraki en erken sefer 14.00’teydi. Yani Nikki Beach’e sadece 2 otobüs seferi vardı ve dönüşü de hesaba katarak orada sadece 3 saat zaman geçirebilecektik. Otobüs dışında dolmuş gibi bir seçenek de yok. Otobüs duraklarında saati, seferleri gösteren bir tablo, ya da ekran bile yok.
Ne almalı?
- Bu bölge ballarıyla meşhur. Pek çok dükkanda hediyelik bal satıldığını görebilirsiniz. Biz o bölgedeki çiçeklerden elde edilen yerel üretim ballardan 1 kavanoz aldık ama çok lezzetli diyemeyiz.
- Eşek sütünden sabunları da eşe dosta hediye etmeye değer.
İlginizi çekebilir: Dışı Fransız içi İtalyan bir kent: Nice