Yüksek standartlar: Ya verimli ve üretken olmak için hayatınızdan çalıyorsanız?
Yoğun, farklı alanlarda uzman, aynı zamanda iyi ilişkiler yürütebilen, hayatın pek çok alanında başarılı, iyi görünen, zamanını verimli kullanan ve üretken bir insan olmak pek çoğumuzun hayatta ulaşmak istediği nokta.
Hiç her şeye yetişmeye çalışırken zorlandığınızı hissettiğiniz, mükemmel düzeni sağlamak için fazlaca çaba sarf ettiğiniz, en sonunda istediğiniz gibi gitmeyen bir durumda kendinizi acımasızca eleştirdiğiniz olur mu?
Üstlendiğimiz her rolü (ebeveyn, iş, ilişkiler, hobiler) mükemmel şekilde yaparken, aynı zamanda dengeli ve mutlu olmamız gerekir çünkü verimlilik ve başarı bunları gerektirir diye düşünüyor olabilirsiniz. Columbia Business School’dan S. Bellezza, N. Paharia, A. Keinan ve R. Kivetz, üretkenliğe ve verimliliğe dair yaptıkları araştırmalarda yoğun planlara sahip meşgul bir insan olmak statü göstergesi ve gurur duyulan bir şey olarak algılansa da, üretkenliğe ve verimliliğe takıntılı olan kişilerin uzun vadede pişmanlık hissedip, tatil zamanlarında dahi suçluluk hissettiklerinden rahatlayamadıklarını tespit etmişlerdir. Bu durumun yarattığı psikolojik baskının üretkenliği, verimliliği ve yaratıcılığı düşürerek kişileri kısır bir döngüye soktuğunu ortaya koymuşlardır.
İnsan neden verimlilik ve üretkenlik için üstünde baskı yaratacak derecede çabalar? Bu sorunun cevabı aslında şema terapi dilinde yüksek standartlar dediğimiz bir şemada yatar. Sevgiyi başarılı olmanın karşılığında aldıysak, beklentileri karşılayamadığımızda eleştirildiysek, ebeveynlerimiz yüksek standartları olan bir model oluşturduysa ya da hayatımızdaki yetersizlik, değersizlik, yalnızlık gibi duyguların telafisi olarak “mükemmeli” kendimize hedef belirlemiş olabiliriz. Altında yatan neden ne olursa olsun, kendimize belirlediğimiz yüksek standartlar, verimli olma takıntısı, zamanla bizi duygusal bir baskıyla baş başa bırakarak kronik öfke ve bunalma haline sürükleyebilir. Yoğun stres kaynaklı fiziksel sorunlar baş gösterebilir.
Her şeyi mükemmel yapamıyor olmanın, her şeye yetişemiyor olmanın tek sebebi vardır, çünkü bizler insanız. İnsan olmanın doğasında belirli sınırlılıklar yatar ve en önemlisi insan sadece et ve kemikten oluşan enerjisi sonsuz bir madde değildir. Verimlilik bizi hayatta maddi alanda ilerlemeye zorlarken insan duygularından bağımsız bir canlı olarak var olamaz. Duygusal olarak iyi olmak üzerimizdeki baskıyı azaltmakla ve en temel gerçeği kabul etmekle mümkündür. En temel gerçek ise sizin bir insan olduğunuzdur.
Yüksek standartların baskısından kurtulmak için ilk adım, bu baskıyı kendinize yarattığınız alanları ve bunun kökenlerini keşfetmektir. Verimli ve üretken olmak için harcadığınız zamanı ölçerek daha dengeli bir hale getirmeyi deneyebilirsiniz. Tüm bu harcanan zaman aslında hangi duygunun eksikliğini telafi etmek içinse o duyguyu hayatımıza katmanın yollarını aramaya başlayabiliriz. Hayatınızdaki baskı azaldığında hayatınız nasıl olurdu, hayal edin.
Mükemmeli değil dengeyi aradığımızda, iyi hissetmek ve başarıyı aynı anda yakalamak mümkün olacaktır.
İlginizi çekebilir: Ayrılık psikolojisi ve yasın 5 aşaması