X

New York’un göbeğinde Çin deneyimi: Chinatown

New York’un göbeğinde Çin deneyimi

Sabahın 6’sında New York’a gelip ilk ayak bastığım yer oldu Chinatown. Henüz restoran ve dükkanlardan ses yok. Sadece yolun bir tarafında, hala akşamlarını devam ettiren, tehlikeli olabileceğine inandığımız ama varlığımızla hiç ilgilenmemiş olan bir grup kendi aralarında konuşuyorlar. Biz de Boston’da yoğun bir gün ve devamında akşam geçirip, uyumadan gece 2 otobüsüne yetişmişiz; yolda uyukladıklarımızla yetiniyoruz. Otobüsten iner inmez de soluğu bir ‘donat’çıda alıyoruz, kahve içip ayılmak adına. Sonra da bahsettiğim boş sokaklardan şehir merkezine doğru ilerlemeye başlıyoruz büyük bir merakla.

Bölge, bizim de ilk başlangıç noktamız olan Manhattan Köprüsü‘yle başlayıp Little Italy bölgesine kadar devam ediyor. Her yer kapalı ve o saatlerde ortalarda pek insan görünmediğinden , alandan pek verim alamadan şehrin merkezine ilerliyoruz ilk gün. Alanı, ertesi gün Boston’a dönmek üzere aynı noktaya geri döndüğümüzde daha net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Fotoğraflarda tam yakalayamamış olsam da, tam bir curcuna hakim etrafa. Adım başı seyyar tezgahlar, tatlarını sevmeme rağmen bir türlü alışamadığım yiyecek kokuları, standları kaldırımlara taşmış dükkanlar…

Tabi muhitte kargaşa ve köhneliğin barınması,  limuzinleri, Lincoln’ları ve bilimum başka güzel arabaları görmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Her an önünüzden, yanınızdan, sağınızdan ve hatta solunuzdan gözlerinizi esir alan güzellikler geçmesi ve başınızı döndürmesi olası.

Çok açız, yola çıkmadan Chinatown’un meşhur ‘Pekin Ördeği’nden yemek istiyoruz. Asıl aradığımız yeri bulamayıp, zamanın daralması ile rastgele gözümüze kestirdiğimiz bir restorana giriyoruz. Henüz yemeğinizi sipariş etmeden, masaya hemen yeşil çay ve fıstıklar geliyor. Önce Pekin Ördeklerimizi sipariş edip yemeye koyuluyoruz. En ‘farklı olan her yemek güzeldir’ felsefesine sahip benim olmamdan mıdır bilinmez, bir tek pes etmeden bitiren ben oluyorum yemeği 🙂

Hemen ardından şansımızı bir de dumpling olarak da bilinen, birazı buharda pişmiş, birazı da kızartılmış Çin mantısında deneniyoruz. Kızartılmış olan biraz ağır ama yine de lezzetli. Nihayetinde, çok da doğru bir restoran seçimi yapmadığımızda hepimiz hemfikir olarak ayrılıyoruz mekandan. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken husus; Çin yemeği için Chinatown’da bile olsanız doğru mekan tercihi yapmanızın gerekliliği. Zira sonrasında tatmin olmamış arkadaşlarım gibi soluğu Burger King’de almanız mümkün =)

Yemekler de yendikten sonra şehre varış noktamız olan Manhattan Köprüsü’nün başında bulunan otobüs yazıhanemize gidiyoruz ve kalkış saatinden biraz geç gelen Asyalı çılgın şoförümüze teslim olarak Boston’a dönüş yollarına giriyoruz.

Yazımı bitirirken, size Chinatown’dan bir kaç fotoğrafla veda ediyorum. Önümüzdeki haftalarda Amerika maceralarıma dair yeni yazılarda buluşmak dileğiyle.

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

Gökçen Gökyer: Gökçen Gökyer - Gündüzleri bir Yüksek Şehir Plancısı, geceleri ise bir blogger, bir köşe yazarı. İYTE'de lisans, ODTÜ'de master, HafenCity Universitat'da Erasmus yaptı. Birçok ülke, birden fazla kıta gördü. Hayatta tat alınması gereken her şeyi itinayla araştırır, bulur, bulduğunu da duyurur; yazar.. Network kurmak ise temel hayat duruşudur. Senin de gelmen o yüzden önemlidir, beklerim: gokcengokyer.blogspot.com ;)
İlgili Makale