X

Yorgunluğunu bastırmaya çalışmak yerine, onu fark et, onun sana anlatmak istediklerini duy

Yorgunum.

Yıllardır ruh-beden-zihin seviyelerinde, birçok farklı metot aracılığıyla kendimle çalışmaktan.

Bir yandan günlük hayatın koşuşturmacası içinde işlev göstermeye devam ederken, bir yandan da yılların alışkanlıklarını, inançlarını, otomatik davranış kalıplarını dönüştürmeye çalışmaktan. Zamanında halının altına süpürdüklerimi yavaş yavaş ortaya çıkarıp, hepsiyle teker teker yüzleşmekten. İfade edilmemiş duygularımın açığa çıkmasının getirmiş olduğu yoğun hislerden. Üstelik sadece kendi konularımın değil; ebeveynlerimin, onların ebeveynlerinin, atalarımın tutulmamış yaslarının ve çözülmemiş travmalarının üzerimde oluşturduğu yüklerden özgürleşmeye çalışmaktan.

Evet yorgunum ama 5 yıl önce ilk yogaya başladığım döneme tekrar gitme şansım olsa, yine aynılarını yapardım. Aslında hep olmam gereken kişi ile buluşmuş olmaktan ve tüm bu süreçlerin bana kattığı bilgelikten dolayı oldukça mutlu ve tatminim. Sadece yorgunum. Ve son zamanlarda anlıyorum ki tüm bunları sindirebilmek için durup, her şeyden uzaklaşacağım bir “demlenme” dönemine ihtiyacım var.

Yorgunum.

Dünyanın içinde bulunan kaostan. Sanki git gide derinleşen “ayrılık bilincinden”. Sosyal medyanın linç ve nefret kültüründen. İnsanların her geçen gün birbirlerine karşı daha tahammülsüz ve öfkeli olmasından. Devamlı artan fiyatların, sinir sistemimizde yarattığı savaş-kaç tepkisinden. Bir empat ve HSP (Hayli Duyarlı Kişi) olarak, tüm bunları çok derinden hissedip, kendi enerjimi koruyabilmek, sonsuz olasılıklar evreninde kalabilmek ve “birlik” enerjisini güçlendirebilmek için devamlı bilinçli bir çaba içerisinde olmaktan.

Fakat umutsuz ya da karamsar değilim. Bu dönemde burada olmamın ruhsal tekamülümün bir parçası olduğunun farkındayım. Ne olursa olsun, özümüzde “bir” olduğumuza tüm kalbimle inanıyorum. Kendimi gündemden uzaklaştırmanın bencillik olmadığını, aksine sevgide ve birlik enerjisinde kalmanın, dünyaya sunabileceğim en önemli katkı olduğunu idrak ediyorum.

Yorgunum.

Kolektifteki ağır enerjilerin de etkileriyle, kapitalist düzenin bireylere dayattığı, gittikçe artan beklentilerinden. Devamlı daha hızlı ve agresif olmamızı bekleyen bir düzen içerisinde yavaşlamaya çalışmaktan. Yalnızca belirli karakterlerin (yırtıcı, baskın vb.) öne çıkarıldığı iş hayatında, ısrarla “kendim” olmaya çalışmaktan. Bozulan iş yaşam dengesinin normalleştiği bir düzende, her geçen gün daha net sınırlar koymak durumunda olmaktan.

Her ne kadar yıllar içerisinde kendime sahip çıkmayı öğrensem de yorgunum. Yıllardır üzerime aldığım gereksiz yüklerden dolayı bir “tükenmişlik” içindeyim. Çalışan/para kazanan kimliğimden ayrılmak korkutucu gelse de bu kaotik düzene de bir süre ara verip, fabrika ayarlarıma geri dönmeye ihtiyacım var. Ve oluşacak boşluğun içinden, kendi doğama uygun yeni fırsatlar yaratmaya.  

Yorgunum.

Yıllarca “uyumlanma” ihtiyacında yaşayıp, herkesi memnun etmeye çalışmaktan. Çatışma yaşamamak adına, kendi duygularımı bastırıp, ihtiyaçlarımı ikinci plana atmaktan. Yaşadığım her sorunda, hemen kendimde hata aramaktan. Etrafımdakilere anlayış ve hoşgörü ile yaklaşırken, kendime karşı oldukça acımasız olmaktan. Tüm bunların sonucunda sinir sistemime vermiş olduğum hasarlardan.

Kendimle çalışmaya başladığımdan beri önemli bir ilerleme göstermiş olsam da daha gidecek yolum olduğunu biliyorum. Kendi ihtiyaçlarıma daha fazla odaklanmaya çalışıp, daha çok “hayır” demeye başlarken, bir yandan da sevdiklerimi ihmal etmemeye gayret gösterip, yeni bir denge kurmaya çalışıyorum.  

Yorgunum.

Ruhsal yolu birlikte yürüdüğüm küçük topluluğum dışında pek kimsenin anlamadığı; geçirgen bağırsak, histamin intoleransı, huzursuz bacak gibi psikolojik kökenli rahatsızlıklara sahip olmaktan. Zihni ve bedeni iki ayrı sistem olarak ele alan geleneksel tıp ihtiyaçlarıma cevap vermezken, fonksiyonel tıbbın abartı derecede kısıtlayıcı eliminasyon/besin takviyesi yönlendirmelerinden. Beslenme trendlerinin sürekli olarak değişmesiyle birlikte, her uzmanın (çoğu zaman birbirleriyle de çelişen) farklı önerilerde bulunmasından. Tüm bunların sonucunda artık “kendi doktorum” olmak durumunda kalmaktan.   

Hayatımı tehdit eden, ciddi bir sağlık problemine sahip olmadığım için şükretsem de düşük bir hayat kalitesi içinde yaşarken, tüm bunların dışarıdan bir şımarıklık olarak görülüp, küçümsenmesinden. Çok fazla yemek seçen, mızmız, garip, fazla hassas bir insan olarak etiketlenmekten. “Saçmalama bu da dokunmaz artık” ya da “Bak benim de karnım şişiyor hemen, çoğu kişinin sindirimi sorunlu zaten” tarzında yorumlar almaktan.

Yıllar süren çabalarım sonucunda artık kendimi iyileştirmek için neye ihtiyacım olduğunu biliyorum. “Anlaşılma” ihtiyacımdan da gün be gün vazgeçip, öncelikle ben kendimi daha iyi anlamaya çalışıyorum. Önce kendimi iyileştirip, sonrasında benimle benzer yoldan geçenlere ışık olmaya niyet ediyorum.   

Evet epey yorgunum ama artık yorgunluğumun farkındayım. Artık ondan kurtulmaya çalışmıyorum. Devamlı “üretken” olmanın pompalandığı bir düzende, ihtiyacım olan şeyin daha fazla kafein ya da enerji veren vitaminlerden almak değil, yorgunluğumu yaşamaya izin vermek olduğunu biliyorum.  

Ben genelde sorunlarından kaçmayıp, sonuna kadar mücadele eden, kolay kolay pes etmeyen, iradeli biri oldum. Bu özelliğimin bana kattığı hediyeler olsa da bazen yapılacak en doğru şeyin “bırakmak” olduğunu öğreniyorum.

Hassas bir doğam olduğunu kabullenip, bunu değiştirmeye çalışmak yerine, kendime daha yavaş bir hayat oluşturmak adına planlar yapıyorum. İleride bu denli bir tükenmişlik yaşamamak için; ara ara inzivaya çekilmeye, daha fazla yardım istemeye, enerjimi daha dengeli kullanmaya (tükenme noktasına gelmeyecek şekilde) ve Tami Lynn Ken’in Vahşi Dişilik kitabında belirttiği, dişil ve eril enerjilerin dengesini ifade eden “sürdürülebilir üretkenlik” anlayışını hayatıma oturtmaya niyet ediyorum.  

Eğer sen de benzer hislere sahipsen ya da bu yazıda sana tanıdık gelen bölümler olduysa, bil ki yalnız değilsin.

Yorgunluğunu bastırmaya çalışmak yerine, onu fark et. Onun sana anlatmak istediklerini duy. Ona gerekli alanı ve zamanı tanı. 

Yavaşla. Hayatını toplumun beklentilerine göre değil, kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirmeye başla. Limitli zihnin bazen bunun imkansız olduğunu düşünse de inan ki sen yeterince kararlı olduğunda, sonsuz olasılıklar evreninde her şey mümkün.

Ege Soley’in Sakin kitabında ifade ettiği gibi; “Koşmayı bıraktığın gün, vardığın gün.”

İlginizi çekebilir: İçimizdeki acımasız sesi susturarak kendimizi iyileştirebiliriz

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale