X

Yolunuza yabancılaşmamak için: İnandığınız şeyin peşinden koşun

Yaşamda en zor şey inandığın şeyin peşinden koşmak. Daha da zor olanı inandığın şeyin ne olduğunu bilmek, bilinç haline taşımak. İnandığın şeyin peşinden koşmak, insana kontrolsüz bir güç verirken aynı zamanda yalnız bırakıyor. İnandığın her ne ise orada teksin çünkü.

Özgürlüğümüzün peşinden koşan bizler için, yalnızlık kaçınılmaz bir sonuç, yine de bunu biraz yanlış anlamış olabiliriz. Buradaki yalnızlık hissi ve durumu, kimsesizlik değil! Bu, onay alacak, fikir soracak kimsenin olmayışı, kalmayışı demek. Çünkü, adı üzerinde içinden, tüm yüreğinle inandığın, sadece sana ait ve senin yaşamın, senin varoluşun için geçerli. Diğerlerinin dünya algısı, yaşam görüşü ve yolları için geçerli değil. Dolayısıyla her sistem dışı, genelleme dışı kararın ve isteğin bir şekilde “iyi niyetle” yargılanacak!

Senin işine gücüne bakış açın, genelinkine uymadığında başarısız olma ihtimalin (neredeyse kesinlik hatta) ile yorumlanacak. Binlerin aynı şekilde denediği ve pek azının mutlu sona ulaştığı yollar üzerine örnekler verilecek. Şaşırtıcı ki, bunlar sana da mantıklı gelecek! Çünkü mutlu sona ulaşan da aynı yoldan gitmiş, ulaşamayan da! Ulaşamayan, elbette birçok eksikliğe sahip! Mi? Ulaşan kadar da yeterlisin, aynı yolu denemekle ilgili bir sıkıntı yok o zaman! Mı?

Bu öyle bir hipnoz ki, bizi inandığımızın gerçekleşme ihtimalinden alıkoyar. Korkuya ve endişeye yol açar. Bizler, başkalarının gerçeklik algısını satın aldığımız anda ve kendi gerçekliğimizi bir kenara koyduğumuzda, endişe ile yürüdüğümüz kendi yolumuzun yabancıları haline geliveririz. Böylelikle bilmediğimiz diyarlarda kaybolur, androjen bir hal sergileriz.

Oysa olan basittir. Kendi hayalimizin, kendi varoluşumuzun arkasında durmamışızdır. Yaptığımızın yanlışlığından, söylenenlerin yanlışlığından değil, sadece kendimize ait olan gerçeklikten uzak kaldığımız için tökezleyip düşmüşüzdür.

Ay’da rahatça yürüyemeyiz, değil mi? Ay’da yürüyebilen de, Dünya’da rahatça yürüyemez. Hangimizin algısı yanlıştır bu bağlamda? Sadece başka bakışlara ve başka yaşam deneyimlerine sahip varlıklarız o kadar. Özgürlük, ne olursa olsun, kendi gerçekliğinin peşinden koşmaya bağlıdır.

Elbette bu her zaman kolay olmaz. İnandığın şeyi bilmeli, bilinç haline taşımaktan ve uygulamaktan korkmamalısın! En basit halleri, ailevi ve yakın çevrenin söylemlerini ipi göğüsleyerek yırtarsınız ama bu sefer, inanç, toplum ve binlerce yıllık bilgiye takılırsınız!

Birçok bilgiyi sorgusuzca kabul eden hallerimiz, bu bilgileri aşmakta, yok saymakta, tecrübe etmediği halde zorlanır. Hamurumuzun içine katılmış karbonat gibidir bunlar! Şiştikçe şişerler. Aslında her şey çok basittir. “İstediğin şeyi yapmalısın.” Ama biz istediğimizi yapacak kadar cesur değiliz.

Önünüzdeki engellerden biri de kendi yargılarınız

Cesaretimizi yeni kıran şeylerden birisi de kişisel gelişim adı altındaki yargılarımız ve yanlış okumalarımız. Kendini sabote mi ediyorsun? Gerçekten istiyor musun? Bu isteğin bütün için hayırlı mı? Yoksa yaşam seni sınıyor mu? Doğru cevabı mı veriyorsun? Her şey bir kafa karışıklığı…

Dışarıdan bize gelen bir etki yoktur. Elbette her zaman kendimizi sabote ederiz. Ama bu sandığımız gibi bir şey değildir, bir şeyi durdurmak, bir şey için direnmek değildir. Kendimize direnmektir. Kim ki, kendine direnir, dış aynalar onun direncinin kaynağına yönelik eleştirilerde bulunur. Kim ki, kendi kararını yargılar, dış aynalar bu kararının yargılanma şekli üzerinden sorgulamaya başlar. Dışarıdan bize doğru gelen hiçbir şey yoktur. Şeytan yoktur!

Bizim kendimizi, öz halimizi algılamaya olan direncimizden başka şeytan yoktur. Kendimizle dost olmadan, dışarıda olan biteni sakinleştirip durduramayız. Kendimizi sabote etme ihtimalimiz de yoktur!

Bu, şu demek: Sen olduğun şeyi yansıtırsın, eğer yeteri kadar olgunlaşmadıysan önündeki konu üzerinde, bir şekilde korkularının üstesinden gelemez ve hareket edemezsin. Durumun ciddiyeti geçtiğinde ise, bunun aslında geçmen gereken bir şey olduğunu düşünür (aslında geçebilecek olgunlukta olduğunu görür) ve kendini “başarısızlık” ile suçlar ya da görünmez travmalar yüzünden kendini “sabote” ettiğin sonucuna varırsın.

Aslında sadece o frekansta henüz titreşmiyorsundur veya basit bir anlatım ile, o olgunlukta değildir o kanunun meyvesi. İyi analiz etmek, iyi okumak gerekir. Kuran bile “oku” diye başlar. Oku dediği, kitap değildir, oku dediği bizzat sensindir, kendinsindir, yaşamdır. Okuma-yazma bilmeyen bir peygambere, ilk emrin oku olması sizce de manidar değil midir?

Oku!

Her şeye ve herkese rağmen kendi kurallarınızı koyun

Hem içerden, hem de dışarıdan oku. Senden başka hiç kimse yok, dışarıda kimse yok. Sadece sen varsın. Senin kendine attığın çelmeler var. Ama yine, bunlar cezalandırmak için değil. Bunlar senin içindeki kayboluşların, fark etmeyişlerin, kararsızlıkların, kendine olan yargın ve anlayışsızlığın.

Sen inanırsan eğer kendine, içinde bir barış hali olursa, kendin ile yürümeye gönlün olursa, dışarıdaki her şey ama her şey, sakin ve pürüzsüz olur. Sen, senden başkasının olmadığını bilirsen eğer, yalnızlıktan korkmaz, zincirleri koparmakta gecikmezsin.

Ve evet, kendi dünyanın kurallarını kendin koyarsın her şeye ve herkese rağmen. Sadece hiç vazgeçmemek gerekir hiç! İnanın ki yaşam değildir burada bizi test eden, içimizdeki şüphedir. Işığın hala orada olup olmadığını merak ettiğimiz hallerimiz. Kendimize olan inançsızlığımız, bizi kendimizi sürekli olarak test etmeye iter. Hem de en bilinçsiz hallerimizle. Kendimize duyduğumuz teslimiyet, sonsuz inanç ise, yaşamı coşku ve sürprizlerle yaşamayı verir bize.

Elbette tüm bunlar için, ruhumuzun en karanlıklarına kadar girip, sürekli dönüp duran duygu hallerini iyileştirmeliyiz. Ve bu konuda da, kendimize çok yardımcıyız. Sarkastik olarak söylemiyorum! Cidden, her şey yardım aslında. Direnmeden bakarsak, karşımıza sürekli olarak çıkan olayları, evet bizler kendi kendimize çıkarıyoruz ortaya. Görmeyi reddetmez ve o duygular ve durumlar ile bir masaya oturursak, elbette çözümlenecek, hiç yoktan iki üç adım ileriye gidecektir. Hareket her zaman vardır.

Geldik mi yine niyetin sağlamlığına! Kendine inanmaya koyduğun niyet bükülmez olmalı kardeşim. Sır bu! Ne olursa olsun, vazgeçmemelisin. Ne kadar korkarsan kork, kaç kere düşmüş olursan ol, tekrar ayağa kalkmalısın. Yola devam. Ama o ipi, kendine bağlı o ipi asla bırakmamalısın.

Oldukça uzun bir metafizik çalşmasında, bir filmi yorumluyorduk. O zaman filmde kendime dair gördüğüm bir olayı anlatırken “Ben de başardım” dedim. Eski kocam yanıma yaklaşıp, neyi başardın ki diye sordu. O gün anlatamadım neyi başardığımı, oldukça karışıktı duygularım. “Neyi başardın?” (Beni başarısız buluyor, onaylanmadım, aşağılandım, acaba başaramadım mı?) Sağ olsun, tek bir soruyla, kendime dair tüm yargı ve korkularımı çıkarmama vesile oldu. 

Dönüp dolaşıp her bir değişimde bunu söylüyorum; İçimdeki ışığa olan inancımı korumayı başardım. Ve siz de, hala devam ediyorsanız, her şeye rağmen, ait olmadığınız yerlerden bir şekilde uzaklaşıyorsanız, atılıyorsanız, kaçıyorsanız, bırakıyorsanız, dönüp dolaşıp yine kendinize sarılıp “Haydi kalk, devam!” diyorsanız, başarmışsınız!

Yoksa başarı, beşeri dünyanın maaşı, statüsü filan değildir. Başarı, oyunu oynamaya devam etmektir, yetişecek bir şey yok, yakalancak bir durum yok. Oyun var. Siz varsınız. Başka da birşey yok. Geri kalan herşey illüzyon, ama siz gerçeksiniz.

Elbette bir şeye yetişme arzusu, yaşlanma ve ölüm korkusu, zaman algısının bize paket olarak sunduğu büyük korku illüzyonlarıdır ve bu korkuların refere ettiği “acelecilik, telaş, geç kalmışlık” hisleri tamamen illüzyondur. Gerektiği zaman her şey olması gerektiği şekilde olur. Sadece olma haline izin vermeliyiz. Kendimizi ifade etme, varlığımızı dışa vurma, olduğumuz saf hali yaşama haline izin vermeliyiz.

Bu hem kolay, hem de zordur, nasıl olduğunu biliyorsunuz! Bir soğan zarı gibi soyunmalıyız, sürekli ve sürekli. Çıplaklık güzeldir!

Ve eğer özgürlük istiyorsanız, hayallerinizi özgür bırakın gerçekleşsinler!

Yolunuz aşk olsun!

Sorularınız, yaklaşan çalışma ve kamplar için @esrauyman ve @magicalchildoftheworld@esrauyman  adreslerini takip edip, bana ulaşabilirsiniz

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale