dummy

Yolculuk iyileştirir: Nisan ayının hakkını vermek için yola çıkın

Nisan güzel bir ay, ben doğmuşum bir kere, annem doğmuş. Baharın gerçekten gelişinin resmi gibi bir ay. Erikleri, çağlaları görürüz, alamayız belki ama çok yakında ağaçlardan, tezgahlardan taşacaklarını biliriz, hevesleniriz. “Yılın o zamanları geliyor, ne güzel!” deriz. Cam, balkon açık oturacağımız günleri hissederiz.

dummydummy

Biz de bu ay ara tatilde doğanın kucağında yeşilin maviyle buluştuğu Ekincik Koyu’na gittik. Çok tatlı bir grupla kamp yaptık. Ben hayalini kurduğum doğa yürüyüşlerini yaptım, gözümü kapadığımda mest olduğum kumlarda uzandım. Çocuklar ateş yaktılar, suya girdiler, ağaca tırmandılar, ormanda dolandılar, kaplumbağa sevdiler, kertenkele gördüler, top oynadılar, ukulele çaldılar, şarkı söylediler.

Yara bere aldılar çokça. Diz kapakları taşa çarptı, ellerine kıymık battı, çalı çırpı bacaklarını kesti. Benim telefonum bozuldu, çok sevdiğim bir kitap tatil evinde kaldı. Alalı henüz bir yıl olmamış çay termosum kayboldu.

Kayıplarla keşifler art arda oldu, gelene ve gidene bakakaldık sadece. Kötü mü oldu? Hayır, çok güzel oldu aslında. Yazıya vesile olan da bu karşılama halimiz… Bana yeni ve çok iyi geldi çünkü.

İlkler vardı çokça, ilk tatilimiz değildi anne-çocuk, ama ilk uzun yolumuzdu beraber. Tam sekiz saat, onlar arkada ben önde yol aldık. Ara ara korktum yol bitmeyecek diye, sağa çekmiş arızalı arabaları gördüm, yutkundum, “Şimdi bir ağlama krizi kopacak!” dedim, tıkandım.

Ama yolculuk büyülü, dönüştürüp iyileştiriyor bizi. İki elin parmaklarını geçmeyen yıllardır beraber olsam da çocuklarla, yolculukta yeniden tanıştık. Hem kendimi gördüm, hem onlara baktım. Öfkelendikleri, sevindikleri, şaşırdıkları, bitap düştükleri yeni yerleri fark ettim. Merhabalaştık yeniden. Suyun akışına göre yükseldik, alçaldık, durulduk, tutunduk.

“Kaplumbağa çıkabilir” tabelası gördük ilk defa, heyecanlandık. Camları açtık, dört gözle yola baktık, her kapluş görüşümüzde durup selamlaştık.

Çocukları alıp götürdüler sonra, orman yürüyüşlerine, keşiflere… Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim başta. Bu da yeniydi bana, çocuksuz, tek başına, alabildiğine deniz, kumsal, yeşil. Ama çocuksuz. Tek başına. Nefesim daraldı, çok ama çok eski anılar geldi oturdu göğsüme…

Çok eski bir kampta, hiç arkadaş edinememiş halim geldi aklıma. Otel odasında tuttuğum günlük çıkageldi sonra. “… Yine annemin dediği gibi sünepe gibi yanlarına mı gideceğim acaba?…”

Çocuk içim çok üşüdü o an. O deniz kıyısının o birkaç gün göğsümdeki baskısı geri geldi. “Merhaba” dedim. “Evet ben yine Sibel’im ama şimdi kırk ikiyim, gel bir soluklan” dedim.

“Herkes yalnız biliyor musun?” dedim. “Hepimiz tuhaf bir yalnızlıkta, aslında kendimiz olabilmek için ve belki de bize biraz olsun benzeyenleri bulmak için, kendi yalnızlığımıza saygı duymayı, onu sevmeyi, bizi beslemesine, sarmasına izin vermeyi öğrenmeye çalışıyoruz” dedim. “Hatta inanmazsın o tüm ‘self healing’ külliyatı bunun için bak” dedim.

“Ve hatta evet, belki de en çok bu his azalsın diye yaptım iki çocuk” dedim. “Ama kırk iyim artık be güzelim ve şu deniz çok güzel, görüyor musun?” dedim.

“Şimdi kendine güzel bir kahve söyle, yalın ayak kuma bas, yetmezse yüzü koyun kapan sahile, hatta kelebek yap bacaklarını” dedim. Dedim ve yaptım hepsini birer birer…

Yavruşlarım orman yürüyüşünden yara bere içinde gelene kadar uzandım yerde.

Sonra yara bereleri yıkadık, sardık, sarmaladık. Kucaklaştık. Sonra tekrar çıktılar yürüyüşe, bu sefer tatlı bir kadına “Merhaba” dedim, o da bana “Beraber yürüyelim mi?” dedi, “Olur” dedim…

O tatilde unuttuğum kitabımın adı “Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel bir Hayat”tı. Kitabı ne yapıp edip yeniden edinmek istedim, yayınevi Sinek Sekiz’e ulaştım. “Güzel Bir Hayat stoklarını kontrol ediyorum” dedi güler yüzlü adam, gülümsedim.

Çünkü belirsizlikler güzelliklere çıkıyor, eninde sonunda. Ve her şey her an değişiyor, hepimiz değişiyoruz, akışkan bir suda yol alıyoruz. Her birimiz, tüm çocuklar, büyükler ve hayvanlar ve ağaçlar…

Yolculuk iyileştiriyor. O yüzden ne yapın edin, yola çıkın… Nisan’da…

İlginizi çekebilir: Zor zamanlarda içinizde bir kurtarıcının sesini duyuyor musunuz?

Sibel Ekdemir Kaya: Boğaziçi Üniversitesi’inden 2003’te mezun oldum. Hayatımı, pazarlama alanında çalışarak kazanıyorum. Her daim öğrenmeye, keşfetmeye ve keyif almaya hevesli bir kadınım. Profesyonel Koçluk, Çocuklar için Felsefe (P4C), Çocuklarla Yaratıcı Dans, Masal Anlatıcılığı ve Şiddetsiz İletişime Giriş gibi birçok eğitim aldım. Bazılarına göre “maymun iştahlı”, gönlüme göre ise “şaşırmayı” çok seven bir insanım. İlk çocuğumun 28 haftalık doğumu, hayatımızın en “şaşırtıcı” deneyimlerinden biri sayılabilir. Şimdi iki çocuk annesiyim ve çocuklarla öğrenmekten, keşfetmekten, kendimi anlamaya çalışmaktan büyük keyif alıyorum. Atölyeler düzenleyerek, annelerle ve çocuklarla buluşuyorum. Kendimi yazarak ifade etmeyi çok seviyorum. DIGITURK dergi, BUMED dergi, www.coffeedigital.com, www.blogcuanne.com gibi birçok farklı mecrada, kendime ve okucuya fayda sağlayacağını düşündüğümü konularda yazılar yazıyor ve söyleşiler yapıyorum.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp