Yoğun gündemlerde en iyi iç denge yöntemi: Kendi kaynaklarımıza dönmek
Gündemin yine hepimiz için yoğun ve yorucu olduğu zamanlardan geçiyoruz! Bir şeyler yapmak isterken çaresiz olarak izleyici kalmanın yorgunluğuna ülke ve kişisel gündemlerimiz eklenince ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız.
Geçen sene Sadhguru’nun ‘Inner Engineering’ ve Shamhavi Mahamudra Kriya eğitimlerini almıştım. Bu sene yeniden ‘İnner Engineering’ eğitimini alıyorum ve sanırım 2 ya da 3. derste ‘responsibility ve action’ hakkında yani sorumluluk ve harekete geçmek ya da eyleme geçmek hakkında konuşmuştu.
Psikolog değilim, lise sıraları dışında da olmayı hiç düşünmedim. Yapmaya çalıştığım tek şey, kendi yolumu bulma şeklimi paylaşmak, çünkü biliyorum orada tanıdığım ya da hiç tanımadığım birilerine ilham olabilir. Çünkü birbirimizden etkilenme halimize insan olma deneyimi deniyor.
Özellikle gündemin bu kadar yoruculuğunda kendi kaynaklarınıza dönmek, en iyi bildiğim iç denge yöntemim. Dürüst olmak gerekirse, Sadhguru da bir süredir o kaynaklarımdan biri…
Şimdi size olabildiğince Sadhguru’nun sorumluluk ve eyleme geçme hakkında yaptığı konuşmasından ve yazılarından çeviri yapmaya çalışacağım:
Tamamen sorumlu olmak, tamamen bilinçli olmaktır. Vücudunuz olduğunu düşündüğünüz şey, yutarak topladığınız şeylerdir. Zihniniz olarak kabul ettiğiniz şey, beş duyu aracılığıyla topladığınız şeylerdir. Bunun ötesinde –toplamadığınız şey– sizin kim olduğunuzdur. Hayatta olmak bilinçli olmaktır. Herkes bir dereceye kadar bilinçlidir ama bedenin ve zihnin ötesindeki boyuta dokunduğunuzda, bilincin asıl kaynağı olan yere dokunmuş olursunuz. O zaman tüm evrenin bilinçli olduğunu anlarsınız. Yaşayan bir kozmosta yaşıyorsunuz.
Bu tek kelimenin olağanüstü dönüştürücü gücünü kendimiz için yeniden talep etmenin zamanı geldi: Sorumluluk.
Başlangıçta kelimeyle ne kastettiğimize karar verelim. ‘Sorumluluk’ çok yanlış anlaşılan bir terimdir. Sorumluluk, dünyanın yükünü üstlenmek anlamına gelmez. Sürekli bir suçluluk duygusu içinde yaşamak anlamına gelmez.
Sorumluluk basitçe yanıt verme yeteneğiniz anlamına gelir. ‘Sorumluyum’ diye karar verirseniz cevap verme yeteneğine sahip olursunuz. ‘Sorumlu değilim’ diye karar verirseniz cevap verme olanağınız olmaz. Bu kadar basit. Bunun için gereken tek şey, olduğunuz ve olmadığınız her şeyden, başınıza gelebilecek ve başınıza gelmeyebilecek her şeyden sorumlu olduğunuzu fark etmenizdir.
Fiziksel varlığınız ancak bedeninizin tüm evrene kusursuz tepki verme yeteneği sayesinde mümkündür. Gerçeğin farkına varmanız gereken yalnızca düşünceleriniz ve duygularınızdır. Sorumluluk almak, duruma bilinçli olarak yanıt vermek anlamına gelir. Sorumluluğu aldıktan sonra çözüm arayacaksınız.
Yalnızca bir duruma kompulsif bir şekilde tepki verdiğinizde öfkelenir veya strese girersiniz. O zaman kimyanız değişir ve sisteminiz toksik hale gelir. Geçmişteki olumsuzluklara dair anılarınız şimdiki zamana dair algınızı bozar ve düşünceleriniz, duygularınız ve eylemleriniz uyaranlarla orantısız hale gelir. Ancak şu anki halinizin sorumluluğunu yüzde yüz alırsanız, en büyük sıkıntıyı kişisel gelişiminiz için bir basamak haline dönüştürmek mümkündür.
Birçoğu sorumluluk almanın özgürlüklerinden ödün verdiğine inanıyor. Mantıksal zihniniz size şunu söyler: “Tüm sorumluluklardan vazgeçin, özgür olacaksınız.” Ancak yaşam deneyiminizde etrafınızdaki her şeye ne kadar çok yanıt verebilirseniz o kadar özgür olursunuz! Yanıt verebilme yeteneği size hareket etme özgürlüğü verir; size eylem seçeneği sunar.
Sorumluluk yapmakla değil, olmakla ilgilidir. Yanıt vermeye gelince, bu sadece bir isteklilik meselesidir. Yanıt vermeye istekliyseniz, çeşitli seçenekleri keşfedeceksiniz. Eylem söz konusu olduğunda yetenek bir rol oynayabilir; ancak sorumluluk, yetenek anlamına gelmez. Hayat, evrenle anbean gerçekleşen bir diyalogdur. Bunu çalışmanıza gerek yoktur.
Sorumluluk gibi sevgi dolu olmak da özgürce ve açıkça karşılık verme isteğidir. Şu anda hayatınızdaki bir veya iki kişiyle sınırlı olabilir. Ancak bu yeteneği tüm dünyayı kapsayacak şekilde genişletmek mümkün. Aşk senin yaptığın bir şey değil; bu sadece senin olduğun şeklin… Aşkın başkasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Diğer kişiyi yalnızca zaten içinizde olanı açmak için bir anahtar olarak kullanıyorsunuz. Sevginin bu içsel özgürlüğünü bir kez deneyimlediğinizde, hayatınızda bir daha asla güvensizliği yaşamazsınız.
Temel bir adım, bilinçli olarak şunun farkına varmaktır: “Karşılık verme yeteneğim sınırsız, ancak eyleme geçme yeteneğim sınırlıdır. Olduğum ve olmadığım her şeyden, kapasitelerimden ve yetersizliklerimden, sevinçlerimden ve mutsuzluklarımdan yüzde yüz sorumluyum. Bu yaşamda ve ötesinde deneyimimin doğasını belirleyen benim. Ben hayatımın yaratıcısıyım.”
“Tanrı”, evrendeki her şeyin sorumlusu olan demektir. Bu nedenle sınırsız sorumluluk almak, kendi tanrısallığınızı ifade etmenin en basit ve en kolay yoludur. Amaç, kendi cehaletinizin sonucu olarak oluşturduğunuz sınırlı kimlikten kendinizi kurtarmaktır.
Sonsuz sorumluluk, orada olanı algılamaya yönelik sonsuz istekliliktir.
Sorumluluk ve eylem farklı boyutlara aittir. Yanıt verebilme yeteneği size hareket etme özgürlüğü verir. Aynı zamanda size hareket etmeme özgürlüğünü de verir. Sizi hayatınızın sürücü koltuğuna oturtur. Üstlenmek istediğiniz eylemin niteliğine ve hacmine karar vermenizi sağlar. Sorumluluk zorlayıcı bir eylem değildir; size eylem seçeneği sunar.
‘Olduğunuz ve olmadığınız her şeyden siz sorumlusunuz.’
İlginizi çekebilir: Nazik bir hatırlatma: Her renge saygın olsun ama kendine asla arkanı dönme!