Yoga ve daha fazlası: İçimdeki “ben” ile nasıl tanıştım?
Kısacık bir tatildeyim. Hafta içi iş için hemen bilgisayar başına geçip henüz bedenim ve zihnim uyanmamışken kendimi bir koşuşturma halinde buluyorum. Tatil olduğum zamanlarda uyuyup evde zaman geçirmeyi tercih etmiyorum. Bunun aksine güne erken başlayıp, dışarı çıkıp nefes almak istiyorum. Ayaklarımı toprağa basmak, masmavi gökyüzünde güneş ve bulutların geçişini izlemek, kış mevsimine girmeden sonbaharın serinliğini tenimde hissetmek, ağaçların yeşil, turuncu ve sarı renk geçişlerini izlemek ve bana eşlik eden sıcacık kahvemi yudumlamak beni mutlu ediyor.
Bugün ilk defa tek başıma bilgisayarımı, defter ve kitaplarımı yanıma alarak hiç düşünmeden kahve içmeye geldim. Birçoğumuz için belki ilk değil ama benim için utanmadan ve sıkılmadan oturduğum, kahvemi yudumlarken yüzümdeki tebessümü görebildiğim bir yerdeyim…
Utanmadan, sıkılmadan derken neyi kastediyordum acaba? Bunca zaman kendime tanımladığım, “ben” dediğim sıfatlar yüklemişim, karşımdaki kişiye göre farklı rollere bürünmüşüm, ne kadar yük biriktirmişim kendimde fark etmeden. Son 1 senedir yoganın yoğunlukla hayatımda olduğu, her gün ama her gün mat ile buluşan bedenim, zihnim ve ruhum gerçekten kendimi tanıma yolculuğuna çıkarmıştı beni. Yıllarca kapalı çekmecelere sakladığım duygularımı, hiç tanımadığım bedenimi tanımaya başladığımı, otomatiğe bağlanmış hayatımdan çıkmaya başladığımı ve nefes almaya başladığımı hissediyorum. Yıllarca ayaklarım toprağa basmamış, gözlerim bunca güzelliği görmemiş, mevsimler hızla geçip giderken sevmediğim kış mevsimi bile içinde ne güzellikler barındırıyormuş, yağmur ve kar yağdığında eve yetişmek için koşmadan önce saçlarımın ve avuçlarımın ıslanmasını bekliyorum, her gün duyduğum seslere bakıyorum, aslında sesler hep vardı, sadece ben duymak istediğimi duyuyormuşum, bir yaprağın düşmesini işitebiliyordum. Hayatta bu kadar güzellikler varken, ben de artık hayatın bana sunduğu hediyeyi, yaşamı kabul edip fark ediyordum.
Öncelikle kendimin farkına varmaya başladığımda yaşamın da anlamı değişmeye başladı.Gözlerim artık aynaya baktığımda bedenim dışında kendi içime de bakıp görmeyi deniyor, kulaklarım sadece duymak için değil, başkalarını dinlemek için de varlar, ellerim sadece bir iş yapmak için değil, dokunmak, hissetmek için varlar, ayaklarım sadece yürümek için değil, topraklanıp iyice köklenmek için, burnum sadece koku almak için değil, nefes alıp vermek içinmiş.
Bugün yaşamın verdiği tüm hediyeleri kabul ederek kendimi fark ettiğim bir gün geçiyorum. Etrafımı izliyorum; kahve almak için koşuşturarak maskeli insanlar geliyor, hep bir telaş, bir yere yetişmek için belki de tadını bile hissedemedikleri o kahveleri alırken, gözlerindeki tükenmişliği görüyorum, baristanın sabırla ve güler yüzle yaklaşmasına karşı gülmeyen donuk suratlar, sırada beklerken telefonuyla ilgilenen eller, aynı masada olup birbirine yabancılaşan yüzler, evlere servis götürmek için gelen kuryeler, dağılmış sandalyeler, insanların masalarda bıraktıkları bardak ve çöpleri ve kendine bir koltuk bulup kimseye aldırış etmeden uyuyan bir kedi görüyorum. Kulaklığımdan gelen Evgeny Grinko, verilen kahve siparişleri, en sevdiğim kahve sütünün belli bir sıcaklığa kadar ısıtılma sesi ve sakin bir müzik duyuyorum. Burnuma gelen öncelikle ellerime döktüğüm kolonya kokusu ve ardından etrafı büyüleyen taze çekilmiş kahve kokusu alıyorum.
Bütün bunlar olurken aklıma yoga inzivasında kendim için ekiyorum dediğim o minicik tohum geldi aklıma. İçimdeki beni keşfetmeye başlamıştım, ilk önce asanalarla çıktığım bu yolda kendimi bir bütün olarak görmeye başladığımdan bu yana yoga ile her bir parçamın daha sağlıklı, daha dingin ve daha mutlu olduğunu keşfettim. İnsan daha ne ister ki? Kendimi kapattığım çekmeceden çıkma cesareti ile ruhumun parçalarını sabır ve azimle bulmaya başladım. Kalbime ektiğim o tohumu her gün suladım, iyice köklenip, dallanıp budaklanmak ve tüm dünyaya yoga ile nasıl çiçeklendiğimi haykırmak istiyorum.
Bugün kendini keşfetmeye ne dersin? Her gün öncelikle yaşamın ve kendinin güzelliklerinin farkında olarak ve yogayı hayatına yavaş yavaş ekerek filizlenip büyüyelim mi?
Sevgilerimle…