Yoga, hem zihinsel hem de bedensel olarak rahatlama ve esneklik sağladığı bilinen, etkinliği bilimsel araştırmalarla desteklenmiş, dünyanın bilinen en eski öğretilerinden biri. Günümüzde her ne kadar yoga duruşları (asanalar) nefes ve meditasyon gibi beden odaklı pratikleri ön planda olsa da, Yoga felsefesi dengeli bir yaşam sürdürmek ve yaşam yolculuğunda kendimizi olduğu kadar diğer insanları da aydınlatmak için kullanılabilecek bir dizi prensipten ve kurallardan oluşuyor.
Yoga öğretisinin temel felsefesi oldukça basit: Zihin, beden ve ruh bir bütündür ve varoluşun bu üç öğesini net şekilde ayıran bir çizgi yoktur. Ruh, zihin ve beden bütünlüğünü odağına alan Yoga’da yapılan pratiklerle bedenin, zihnin ve ruhun derinliklerini ayrı ayrı keşfetmek de bu yolculuğun ayrılmaz bir parçasıdır ve yolculukta edinilen deneyimlerden çıkarılan dersleri anlayarak yaşamımıza entegre etmek; kendimizi içinde yaşadığımız evrenden ayrıştırmadan, bütünün ve birliğin bir parçası gibi hissetmemizin temelini oluşturur.
Yoga felsefesi ve Yoga’nın temel öğretileri
Yoga felsefesi, Budizm’e benzer şekilde, yaşamın ıstırap dolu olduğuna ve acıdan kaçınmanın mümkün olmadığına, ancak zihnimizi dönüştürerek kendimizi acıdan özgürleştirebileceğimize işaret eder. Yoga felsefesine göre acı kaçınılmaz olsa da acı çekmek insanın kendi seçimidir. Yoga pratikleri de bu amaca hizmet ederek, insanın acıdan özgürleşmesi yolunda kullanabileceği farklı araçlar ve teknikler sunar. Yoga’nın en temel felsefi öğretileri zihinsel açıklık, düşüncelerden ve duygulardan ayrışma, spiritüel bilgelik ve öz-farkındalık gibi temel pratiklerin çevresinde toplanır.
Yoga felsefesinin merkezinde, karma yasası yer alır. Karma, ıstırabımızı ve ‘maya yanılgısı’ını sürdüren döngüye bizi sıkıca bağlayan bir yapıştırıcı görevi görür. Yoga felsefesinde maya yanılgısı, bizi evrendeki diğer her şeyden ayrıştıran egomuzla, birleştirici ve bütünleştirici evren deneyimi arasındaki sınırı yaratan “illüzyon ya da cehalet” olarak tanımlanır. Yoga felsefesi de karma yasası temelinde, zihinlerimizi evrende var olan her her şeyin birbiriyle olan bağlantısını görebilmek ve deneyimleyebilmek için yeniden yapılandırmaya ve yönlendirmeye yönelik uygulamalar içerir.
Yoga felsefesi karma yasasının yanı sıra, ruhani bedende ve çakralarda dolaşan prana ve kundalini enerjilerini de odağına alır. Enerji bedeninin kapsamlı bir anatomisini bizlere sunan Yoga pratikleri arasında özellikle Hatha Yoga, bedendeki enerji akışının dengelenmesi konusunda sıkça kullanılan yoga çeşitlerinden biridir.
Yoga’nın nihai hedefi, Moksha veya Samadhi adı verilen, sürekli devam eden, rafine bir farkındalık halini sürdürmektir. Yoga, “gerçek benliği” ya da “en yüksek benliği” gerçekleştirmek için gerekli olan zihinsel olgunluğa erişmemizi hedefler. Bu arındırılmış, saf bilinç deneyimi bizim gerçek doğamız olarak tanımlanır. Bilincin saflığına erişerek özgürleşmesi durumunda, tüm zihinsel ve felsefi yapılar, kalıplaşmış inançlar ve egonun savunma mekanizmaları yıkılır. Özünde, Yoga felsefesi, kişinin yoga pratiğini derinleştirmesi ve aydınlanmaya ulaşması için gerekli bir araçtır.
Patanjali’nin 8 Yoga Sutrası
Yoga felsefesine dair kapsamlı bir çerçeve sunan en eski kaynak, Patanjali’nin Yoga Sutraları olarak biliniyor. Yoga Sutralar, yaşamın her anında ve her alanında dengeli ve etik bir hayatın nasıl yaşanması gerektiği konusunda çağdaş Yoga pratiklerinin neredeyse tamamının rehber olarak gördüğü ve ilham aldığı kaynaklardan biri. MS 400 yılında Patanjali tarafından yazıldığı düşünülen Yoga Sutralar, modern Yoga bilgini David Gordon White’ın ‘A Theory of Everything’ (Her Şeyin Teorisi) olarak adlandırdığı 195 maddeden oluşsa da; modern Yoga pratikleri genelde Yoga’nın 8 basamağını oluşturan 31 temel prensibe odaklanıyor.
Yoga Sutraları’nın tarihi üzerine yapılan araştırmalar, Patanjili’nin bu eski eseri hakkındaki anlayışımızın çoğunun, orijinal prensipler üzerindeki sayısız yorumdan süzüldüğünü ortaya koyuyor. Yoga felsefesiyle ve pratikleriyle ilgili güvenilir kaynaklar ve bilimsel çalışmalar da Yoga’yı bu 8 temel basamak (yama, niyama, asana, pranayama, pratyahara, dharana, dhyana, samadi ) ve bu basamakları oluşturan temel prensipler üzerinden inceliyor. Gelin bu basamakları ve temel prensipleri biraz daha yakından inceleyelim:
1. Yama: Olumsuzluklardan / kötü olandan arınma
Yamalar, çevremizdeki dünyayla etkileşime girerken uyulması gereken kuralları özetleyen beş etik ilkeden oluşur: Zarar vermemek, doğruluk, çalmamak, bedensel zevkleri kontrol etmek ve kıskanç olmamak.
Ahimsa: Zarar vermemek
Adından da anlaşılabileceği üzere çevremizde etkileşim halinde olduğumuz hiçbir canlıya ya da nesneye zarar vermemeyi öğütleyen bu prensip, nezaketi ve şefkati odağına alıyor. Hiçbir canlının zarar görmemesini öğütleyen bu kural, modern yoga uygulamalarında vegan beslenmeye yönelik bir yönerge olarak da yorumlanıyor.
Satya: Doğruluk
Yalan söylememek ve yaşamın her alanında dürüst olmak muhtemelen hepimizin sınıfta kalabileceği etik prensiplerden biri. Toplumsal yaşamda artık normal olarak kabul edilen, “alternatif gerçeklerin” (yalanların) gerekli olduğunu savunan bir toplumsal düzende şartlar ne durumda olursa olsun gerçeği söylemek, dürüst olmak ve dürüst olma cesareti gösteren diğerlerini desteklemek bu prensibin uygulanması için gerekli olan davranışları oluşturuyor.
Asteya: Çalmamak
Patanjali’nin yaşadığı zamanlarda bu prensip, başka birine ait bir malı bir başkasının habersiz ve rızasız almasına karşın bir tedbir niteliğindeydi. Ancak günümüzde fikri mülkiyetten diğer insanların sosyal medyada paylaştığı gerçekçi olmayan yaşamlara kadar, bize ait olmayan her şeyden uzaklaşmamızı temsil eden bu prensip; özgün ve otantik bir yaşam sürdürmenin acıdan özgürleşme yolunda atılabilecek en önemli adımlardan biri olduğunu söylüyor.
Brahmacharya: Bedensel zevkleri kontrol etmek
Brahmacharya, günümüzde uygulaması belki de en zor olan ve yaşam tarzına dönüştürülmesi için en çok pratiğe ihtiyaç duyulan prensiplerden biri. Pek çok kişi tarafından cinsel ilişkiden ve cinsellikten uzaklaşmak gibi yorumlansa da, brahmacharya aslında sadece cinsellikten ya da seksten değil, bedensel tüm zevklerden uzaklaşmayı öğütleyen bir prensip. Günümüzde partnerimize sadık olmak, yaşam yolculuğunda birlikte ilerlediğimiz kişilerle dürüst ve açık ilişkilere sahip olmak gibi pek çok anlamı içinde barındırıyor.
Aparigraha: Kıskanmamak
Başkalarının sahip olduklarına göz dikmek, kıskançlık, haset ve açgözlülük gibi bizi kendimiz olmaktan ve özgünlüğümüzden alıkoyan tüm davranışlardan uzaklaşmayı öğütlüyor. Modern yaşamda uygulaması son derece zor olan diğer prensiplerden olan aparigraha, yukarıda saydığımız olumsuz durumlardan herhangi biri ortaya çıktığında bunu fark edebilmeyi, fark ettiğimiz şeyin yaşamımıza bir faydasının olup olmadığını değerlendirmeyi ve bu düşünceye/hisse takılı kalmanın gerekli olup olmadığını anlamamızı içeriyor.
2. Niyama: Olumlu / iyi olanı güçlendirme
Dış dünyayla olan iletişimimizi belirleyen yamaların aksine niyamalar, benliğimizi ve kendimizle kurduğumuz ilişkiyi dönüştürmeyi ve benliği geliştirmeyi odağına alan beş uygulamayı içeriyor: Saflık/arınmışlık, elinde olana şükretmek, çaba sarf etmek, kişisel gelişim, adanmışlık.
Saucha: Saflık / arınmışlık
Bedenin ve zihnin arındırılması, Yoga sutralarda meditasyona hazırlanmak için fiziksel dünyadan ayrılmanın en önemli ön koşulu olarak belirtiliyor. Bizi yaşamdaki amacımızdan uzaklaştıran düşünce kalıplarını önce tanımlamak sonra da bu kalıplardan uzaklaşmak bu prensibin uygulanması için gereklidir. Kendimize ya da diğerlerine karşı olumsuzluk içeren düşünceleri temizleyebilmek, daha arı ve temiz bir zihinle gerçek benliğimize odaklanmamıza olanak tanır.
Santosa: Elinde olana şükretmek
Yaşam ne getirirse getirsin memnun olabilmek, elimizde olanla yetinebilmek ve şükretmek, olduğumuz halimizle kendimizi kabul edebilmenin ve mutlu olmanın gerekliliği olarak biliniyor. Daima daha fazlasını istemek, statü endişesi taşımak ve başarı odaklı bir kültürün içinde varlığımızı sürdürmek, ve daha da önemlisi aslında tüm bunların mutlu ve acıdan özgür bir yaşam için gerekli olmadığını anlayabilmek çaba gerektiren bir tutum. Var olmanın tek yolunun sürekli bir memnuniyetsizlik, eleştiri ve bardağın boş kısmını görmek olmadığını öğütleyen santosa, hayatımızda hali hazırda var olan şeylere şükrederek yaşamı sürdürmenin daha iyi hissetmemize yardımcı olabileceğini söylüyor.
Tapas: Çaba sarf etmek
Tapas sözcüğü ‘ısı’ anlamına da geldiği için, genelde içimizdeki ateşi körükleyen, teşvik edici ve çaba sarf etmemize olanak veren uygulamalar olarak yorumlanıyor. Miller, çaba sarf etmenin, yani tapasın, hedeflerimize ulaşmak ve daha anlamlı bir yaşam inşa etmek konusunda bizi ateşleyen, itici güç olduğunu söylüyor. Öz disiplin yoluyla arınma, Patanjali’nin yazıtlarında da kapsamlı şekilde anlatılıyor. Çağdaş Yoga uygulamalarında tapas, Yoga’nın tüm prensiplerini disiplinli şekilde sürdürmek için kendi kendimizi kontrol etmeyi gerektiren günlük beden pratikleri (asanalar ya da yoga duruşları) veya meditasyon uygulamaları yoluyla gözlemlenebiliyor.
Svadhyaya: Kişisel gelişim
Svadhyaya bazen kendi kendine çalışmak ve içsel gözlem yapmak olarak tercüme edilse de, Hinduizm’de yaygın bir uygulama olan ve hala da devam eden kutsal duaların ve mantraların incelenmesi, ezberlenmesi ve tekrarı anlamına geliyordu. Modern Yoga uygulamalarındaysa bu prensip, yaşamımız boyunca kendimizi geliştirmek adına yaptığımız her şeyi, tüm öğrenimlerimizi ve kişisel gelişim yolculuğumuzu kapsıyor.
Ishvara Pranidhana: Adanmışlık
Bir ustaya, bir öğretmene ya da birliğe adanmışlığı temsil eden bu prensip, Hindistan’da Yoga okulları içinde yerleşik bir gelenek olan guru-öğrenci ilişkisini temsil ediyor. Yoga’nın prensiplerini uygulamaya ve benliğe doğru bir yolculuğa çıkmaya kararlı olmayı temsil eden bu prensip; aynı zamanda zihin, beden ve ruhun bir bütün olduğunu kabul etmeyi de içeriyor.
3. Asana: Yoga duruşları
Fiziksel bedenin enerji bedeniyle olan ilişkisini güçlendirmeye yönelik bedensel hareketler ve duruşlar, Yoga felsefesinde asana olarak adlandırılıyor. Günümüzde pek çok farklı yoga pratiğinin temelinde olan yoga duruşlarını temsil eden asanalar, Patanjali’nin yazıtlarında pranayama (nefes) ve meditasyon uygulamalarını gerçekleştirmek için bedeni kontrol etmeyi ve bir araç olarak kullanmayı odağına alıyor. Yoga’nın 8 temel basamağını dikkate aldığımızda, dış dünyayla ve kendimizle olan ilişkimizi içeren ilk iki basamaktan sonra asanalar, zihni sakinleştirmeye ve odağımızı kontrol etmeye yönelik pratikleri uygulamamıza olanak sağlıyor.
4. Pranayama: Nefes (kontrolü)
Nefes kontrolü konusunda Patanjali, Yoga prensiplerini uygulayan kişinin nefes alışverişlerini ve nefes tutmayı döngüsel bir şekilde düzenlemesi gerektiğini söyler. Nefes tekniklerinin ve farklı nefes uygulamalarının tamamının temelinde, odağı zihne ve bedene getirmeye yardımcı olan bu nefes döngüsünü istikrarlı şekilde sürdürebilmek yer alır. Bilinçli nefes döngülerinin asanalar sırasında sürdürülebilmesi, yaşam enerjisinin (prana) enerji bedeninin tüm noktalarına dengeli şekilde ulaştırılabilmesi için gereklidir.
5. Pratyahara: Duyuların denetimi
Bilinci duyusal uyarılmalar aracılığıyla meşgul eden dikkat dağıtıcılardan arındırmak, yukarıdaki üç basamakta özetlenen meditasyon ve farkındalık uygulamaları için yapılan son fiziksel hazırlıktır. Çevredeki sesler, görüntüler ve kokular gibi duyusal girdilerin fark edilmesini ve sonrasında dikkati bilinçli olarak bu uyarıcılardan uzaklaştırmayı hedefleyen pratyahara, Yoga felsefesinde duyusal farkındalık olarak tanımlanır.
6. Dharana: Odaklanma
Dharana, acıdan özgürleşmeye doğru yapılan içsel yolculuğun ilk aşamasıdır. Meditasyon pratiğinin başlangıcı için son derece önemli olan bu basamak, uygulayıcıların tüm dikkatlerini nefes, bedenin bir uzvu ya da zihindeki bir görüntü gibi tek bir odak noktasına getirmelerine olanak sağlar.
7. Dhyana: Meditasyon
Bu basamakta uygulayıcı, çevresel tüm diğer uyaranları geride bırakarak, dikkatinin tek bir şey üstüne odaklayarak meditasyon yapar. Zihni tüm düşünce ve imgelerden arındırmaya çalışan meditasyon türleri bu anlamda odağımızı bilinçli şekilde kontrol etmemize katkı sağlasa da Patanjali’nin tarif ettiği meditatif yöntemlerde dikkat bilinçli olarak kontrol edilebildiği sürece odaklanılması gereken herhangi bir objeye gerek yok.
8. Samadhi: Evrenle bütünleşme
Patanjiri, yukarıdaki ilk 6 basamağın kat edilmesinden sonra, dhyana’ya yani meditatif duruma geçildiğinde, meditasyon sırasında odaklanılan nesneyle, ‘şimdi ve buradayla’ ve evrenle bir bütünlük ve birlik hissiyatının oluşabileceğini söyler. Bazı kaynaklarda Nirvana olarak da adlandırılan bu durum evrendeki tüm nesnelerle, canlılarla ve durumlarla birmiş gibi hissetmeyi ve egonun çözünmesini temsil eder.
Özet olarak, Yoga’nın özünde sadece beden, nefes ya da meditasyon gibi modern uygulamaları değil, beden-zihin-ruh bütünlüğünü odağına alan birbirinden farklı pratiklere odaklandığını ve nihai hedefinin kolektif bilince ulaşmak olduğunu söyleyebiliriz.
İlginizi çekebilir: Öfkeyi yönetmek için yoga felsefesinin önerdiği 5 yöntem