Yırtıcı kadınlar, dondurma ve spor
Dondurma yerken kendinden geçen kadınların olduğu reklamları ve bunların ilettikleri sübliminal mesajları çoktandır kanıksadık sanırım. Fakat geçtiğimiz günlerde billboard’larda öyle bir yenisine rastladım ki, sübliminal mesajı bilinç düzeyinde çözümlemekten ve bunu paylaşmaktan kendimi alıkoyamadım.
Basit bir betimlemeyle karşımızda egzotik bir kadının yüzünün dikey yarısı ve bakışı, yanında onun diğer yarısı tamamlayan bir kaplanınkisi ve farklı farklı katmanları yukardan aşağı doğru akan fallik bir dondurma var. Dişiliği yırtıcı bir hayvanla özdeşleştirme konusunda herhangi bir orijinallik ve yaratıcılık belirtisi göstermeyen, ve erkek egemen bakışın favorisi olan seyirlik, edilgen, obje-kadın imgesinin sonsuz örneğinden birisi olmaktan öteye gitmeyen bu kaplan-kadın portresini, hemen altındaki 250-300 kalorilik dondurmayla bağdaştırdığımda, şunu düşünmeye yöneltildiğimizi düşünüyorum: Bu kat kat dondurmayı yiyen kadınların libidosu 10 kaplan gücüne eşdeğer hale gelip, karşı konulmaz cazibesiyle beğendiği (veya ilk gördüğü?) adamın üzerine atlayıp, tüm bu cinsel enerjiyi adamın üzerine salıverecek.
Bu sübliminal vaadin bir erkeğe ne yönde hitap edebileceği aşikarken, kadınların ise karşı konulmaz derecede çekici ve yanıltıcı şekilde kontrolü elinde tutan bir hemcins imgesini içselleştirmek istemeleri (veya özdeşleşmeyi arzulamaları) olası gözüküyor. Yani benim ve hemcinslerimin düşebileceği en büyük ego tuzağı, dondurmayı yiyince reklamdaki kadar çekici ve tüm erkekleri sadece bir bakışla zevkin doruklarına çıkaran bir kadına dönüşme vaadi.
İlgili yazı: Sübliminal mesajların beyin ve zihin üzerindeki etkileri: Reklamcılıkta 25. kare
Reklam toplumun gerçekleriyle örtüşmüyor
Daha mahalle baskısını, nasıl giyinip nasıl görünmemiz veya kaç çocuk yapmamız gerektiğini, hatta yapmazsak “yarım kadın” sayılmayı, gece yarısı eve tek başına yürüyebilme hakkımızı, yürürsek başımıza bir şey gelip gelmeyeceği gibi temel konuları toplum seviyesinde çözememişken, bu “yırtıcı kadın” vaadi hem yaşamakta olduğumuz realiteden son derece uzak, hem de bu şartlar altında beklenenden çok farklı etkilere yol açabilecek bir imge.
Biz en iyisi ya o 250 kaloriyi (karadutlu olanı) yanlış sebeplere yemeyelim ve bu oyuna girmeyelim, ya da yiyip bedelini yaklaşık 30-40 dakika koşu veya başka bir aktivite ile ödeyerek enerjimizi hayırlı bir şeye kanalize edelim.
Bu yazının ortaya çıkma sürecinde yemiş olduğum dondurma ve içimde biriken endişeler aşağıda gördüğünüz şekilde geri döndürülmüştür, bilginize 🙂