X

Yineleme zorlantısı ve devam eden ilişki döngüleri

Hep aynı insanları hayatıma çekiyorum diye yakınıyorsanız yineleme zorlantısı içinde olabilirsiniz. Romantik ilişkilerde birçok insan, benzer sorunları tekrar tekrar yaşadığını fark eder. Bir ilişkide yaşanan sorunlar, başka bir ilişkide neredeyse aynı şekilde yeniden ortaya çıkabilir. Bu tür döngülerin altında yatan nedenleri anlamak, sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurabilmenin anahtarıdır. Yineleme ya da tekrarlama zorlantısı (repetition compulsion), bireyin geçmişte yaşadığı travmatik ya da olumsuz olayları, farkında olmadan tekrar etme eğiliminde olmasını ifade eden bir kavramdır. Bu kavram, özellikle psikanalitik kuramda derinlemesine ele alınmış ve farklı kuramcılar tarafından farklı açılardan incelenmiştir.

Sigmund Freud ve yineleme zorlantısı

Yineleme zorlantısı kavramı, ilk olarak Sigmund Freud tarafından 1920 yılında yayımlanan “Beyond the Pleasure Principle” (Haz İlkesinin Ötesinde) adlı eserinde ortaya atılmıştır. Freud, bu kavramı açıklarken bireylerin haz ilkesine aykırı bir şekilde, acı verici deneyimleri yeniden yaşama eğiliminde olduklarını belirtir. Freud’a göre, bu durum bilinçdışında işleyen bir mekanizmanın sonucudur. Travmatik bir deneyimden sonra birey, bu deneyimi tekrar ederek onu kontrol altına almaya çalışır. Freud, bunu ölüm dürtüsüyle de ilişkilendirir ve bireylerin bilinçsizce ölüm dürtüsüne (thanatos) yöneldiklerini öne sürer.

Bir savaş gazisinin, savaş sırasında yaşadığı şiddetli anksiyete ve korku dolu anları tekrar eden kabuslar görmesi ya da savaş sonrası hayatında benzer tehlikeli durumları arama eğiliminde olması, Freud’un tanımladığı yineleme zorlantısına örnek olarak verilebilir. Yani kişi, bu deneyimleri tekrar ederek onları anlamlandırmaya ve üzerinde bir tür kontrol sağlamaya çalışır.

Jacques Lacan ve tekrar

Fransız psikanalist Jacques Lacan, Freud’un çalışmalarını geliştirerek tekrarlama zorlantısını “yeniden anlamlandırma” arayışı olarak yorumlamıştır. Lacan, bireyin geçmişte yaşadığı travmaları yeniden canlandırmasının, o travmanın bilinçdışındaki izlerini silme ya da onu anlamlandırma çabası olduğunu ileri sürer. Bu tekrarlamalar, aynı zamanda bireyin bilinçdışındaki arzularını ifade etme yollarından biri olarak görülür. Lacan’a göre, tekrar, dil ve sembolizasyon süreçleriyle yakından ilişkilidir.

Bir kişinin çocukluğunda yaşadığı reddedilme duygusunu yetişkinlik döneminde de romantik ilişkilerinde sürekli olarak tekrar etmesi, Lacan’ın perspektifinden bakıldığında bu reddedilme duygusunu yeniden anlamlandırma ve onunla başa çıkma çabası olarak yorumlanabilir. Yani kişi, bu duyguyu tekrar ederek, aslında bilinçdışındaki arzularını ifade etmeye çalışır.

Melanie Klein ve tekrar

Melanie Klein ise yineleme zorlantısını, çocukluk dönemine dayandırır ve bireyin erken dönemde yaşadığı nesne ilişkilerinin tekrarını arama eğiliminde olduğunu savunur. Klein’a göre, çocuklukta yaşanan ayrılık ve kayıplar, bireyin yaşamı boyunca tekrar eden bir arayışa dönüşebilir. Bu arayış, bir yandan kaybedilen nesneyi yeniden bulma, diğer yandan ise o nesneyle ilgili duygusal çatışmaları çözme çabasıdır.

Küçük yaşta annesini kaybeden bir bireyin, yetişkinlikte yaşadığı ilişkilerde sürekli olarak annesi gibi bir figür araması, Klein’ın teorisine göre, kaybedilen nesneyi (anne figürünü) yeniden bulma ve onunla ilgili çözümlenmemiş duygusal çatışmaları çözme çabası olarak görülebilir.

John Bowlby ve Bağlanma Teorisi

John Bowlby’nin Bağlanma Teorisi, yineleme zorlantısı kavramına farklı bir perspektiften yaklaşır. Bowlby, bireyin erken dönem bağlanma deneyimlerinin yaşam boyu ilişkilerini etkilediğini savunur. Güvensiz bağlanma stiline sahip bireyler, çocuklukta yaşadıkları güvensiz ve istikrarsız ilişkileri, yetişkinlikte tekrar etme eğiliminde olabilirler. Bu bağlamda yineleme zorlantısı, bireyin çocuklukta yaşadığı bağlanma travmalarını yeniden yaşama ve onları anlamlandırma çabası olarak görülebilir.

Çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından ihmal edilen bir bireyin, yetişkinlikte sürekli olarak mesafeli ve duygusal olarak erişilemeyen partnerler seçmesi, Bowlby’nin Bağlanma Teorisi bağlamında yineleme zorlantısının bir örneği olarak yorumlanabilir.

Freudyen tekrarlama zorlantısı ve romantik ilişkiler

Freudyen tekrarlama zorlantısı, bireylerin geçmişte yaşadıkları travmatik ya da çözülmemiş duygusal deneyimleri bilinçsizce tekrar etmeye yönelik bir eğilim olarak tanımlanır. Romantik ilişkilerde bu kavram, bireylerin çocukluk dönemlerinde yaşadıkları duygusal yaraların ve travmaların yetişkinlik dönemindeki ilişkilerinde yeniden canlandırılması olarak yorumlanır. Freud’a göre, bilinçdışı zihnin etkisi altında olan bireyler, çocuklukta yaşadıkları ilişkisel dinamikleri tekrar eden bir şekilde yetişkinlik ilişkilerinde canlandırır. Bu döngüde, bireyler, çocuklukta karşılaştıkları hayal kırıklıkları, ihmal, reddedilme veya diğer duygusal travmaları, yetişkinlikte kurdukları romantik ilişkilerde tekrar yaşamaya eğilimlidir. Yani bir kişi, çocuklukta bir ebeveyni tarafından ihmal edildiğini veya duygusal olarak terk edildiğini hissetmişse yetişkinlik döneminde de duygusal olarak mesafeli veya istikrarsız partnerler seçme eğiliminde olabilir. Romantik ilişkilerde, bu durum bireyin çocuklukta ebeveyninden alamadığı sevgi ve onayı yetişkinlikte partnerinden almaya çalışması şeklinde kendini gösterebilir. Bu çaba, çoğu zaman bilinçdışı bir şekilde, bireyin ilişki içinde yaşadığı tekrar eden çatışmalarla sonuçlanır.

Bilinçdışı düzeltme arayışı

Tekrarlayan toksik ilişkiler, bireyin çocuklukta yaşadığı travmayı yeniden yaşamasına neden olur, ancak bu kez bilinçdışı bir şekilde bu travmayı “çözme” çabası içinde olabilir. Freud’un teorisine göre, yineleme zorlantısı, haz ilkesine aykırı gibi görünse de bireylerin acı verici deneyimleri tekrar ederek bu acıları anlamlandırmaya ve onları kontrol altına almaya çalışmasıyla bağlantılıdır. Romantik ilişkilerde, bu durum, bireyin sürekli olarak mutsuz veya toksik ilişkiler içinde kendini bulmasıyla ortaya çıkabilir. Bu ilişkilerdeki acı, bilinçdışında tanıdık bir duygudur ve birey, acı verici olsa bile bu duruma çekilir.

Örneğin bir kişi çocukluk döneminde ebeveyni tarafından sürekli eleştirilen ve sevgi görmeyen biri olarak yetişmişse yetişkinlikte de eleştirel ve mesafeli partnerler seçme eğiliminde olabilir. Bu seçim, bireyin çocuklukta aldığı yaraları bilinçdışında tekrar canlandırma ve bu kez o yaraları “iyileştirme” arzusundan kaynaklanabilir. Ancak, bu tür ilişkiler genellikle aynı travmatik döngünün tekrarına yol açar ve birey kendini sürekli aynı acı verici durumlarda bulur.

Eğer aynı ilişki döngülerini tekrar tekrar yaşıyorsanız alanında uzman birinden bu konuyla ilgili yardım alabilir, önce kendinizle ve ebeveynlerinizle ilişkinizi çalışabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Fedakârlık ve bencillik dengesi: Partner ilişkilerinde sağlıklı bir denge nasıl kurulur?

Aslı Yirsutimur: Merhaba ben Aslı! 1988’de İstanbul’da doğdum. Lisans hayatımı Ankara ve Almanya’da tamamladım. Ankara Üniversitesi Sosyal Antropoloji ve İletişim çift anadal mezunuyum. Almanya’da Avrupa Etnolojisi okudum. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Gazetecilik alanında yüksek lisans derslerimi tamamladım. Şu anda Marmara Üniversitesi Kişilerarası İletişim Bölümü’nde yüksek lisans tezimi yazıyor ve eril dişil arketipler üstüne araştırmalar yapıyorum. Üniversitede aldığım kuramsal alt yapı ve iletişim tekniklerini çeşitli sitelerde yazarak pekiştirmeye ve fikirlerimi herkesle paylaşmaya başladım. Bir yandan içerik üretirken bir yandan da öğretmenlik yaptım. Öğrencilerime daha faydalı nasıl olabilirim ve kariyerimde nasıl fark yaratabilirim diye düşünürken yolum koçluk ve psikoloji eğitimleri ile kesişti. 2011’den beri psikoloji eğitimleri ve iletişim bilgimi referans alarak yol arkadaşlığı yaptığım koçluk sistemimle yetişkinlerin ve öğrencilerin hayatına dokunurken kurumsal alanda da danışmanlık veriyorum. Kurumsal/bireysel eğitimler ve düzenlediğim atölyelerle de evrendeki iyi yaşam çemberinde yeni nesil rehber olma görevime devam etmekteyim. Çeşitli site, e-dergilerde ve kendi sosyal medya hesabımda içerik üretip yazmaya devam ediyorum. Aynı zamanda freelance editörlük yapıyorum. Tanıştığımıza çok memnun oldum!

Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş

Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale