X

Yetişkinliğin getirdikleri: Seçimlerimiz ve sorumluluklarımız

Çocukken bir an önce büyümeye özenirdim çoğumuz gibi, 20’li yaşların hayalini kurardım. “Ohoo, her şeyi yapabileceğim, her kararı kendim alabileceğim, istediğim zaman kalkıp istediğim zaman yatabileceğim, istediğim her yere gidebileceğim…” Hayat benim ya, dilediğimce özgür olma peşindeydim. Sonra büyüdüm, önce gençlik dönemi sonra 20’li yaşlar- yetişkinlik döneminin başları-, şimdi de 30’lu yaşlar…

Yetişkin olmak tam da hayal ettiğim gibi bir şey miydi peki? Ya da şöyle sorayım yukarıda hayalini kurduğum şeyler bana tahmin ettiğim gibi bir keyif vermiş miydi? Hem evet hem hayır sanırım 🙂

Yetişkinlikle ilgili ilk yüzleşmem, karar alma aşamalarında oldu. Bir anda fark ettim ki evet tüm kararlar bana aitti ama ben ne kadarını almaya hazırdım? Yolculuğumun dönüm noktalarında gideceğim yönü belirleyen önemli seçimlerin hepsi sıra sıra beni bekliyordu.

20’li yaşların başlarında üniversite mezuniyetiyle birlikte ilk yaptığım seçim yaşayacağım şehre karar vermekti mesela. Ee bu da yaptığım iş görüşmeleriyle bağlantılıydı, girip çıktığım mülakatların her biri bana yeteri kadar kafa karışıklığı vermiyormuş gibi… Ankara’da mı kalmaya devam edecektim 12 yıldır tanıdık olduğum düzenin içinde, İzmir’e ailemin yanına giderek nispeten maddi olarak daha rahat bir hayata mı dönecektim yoksa aslında içten içe hep yaşamaktan korktuğum ama bir o kadar da beni heyecanlandıran İstanbul’a mı rotayı çevirecektim? Sonuç belli sanırım 10 yıldır sevgili İstanbul’la baya alıştık birbirimize, kolay kolay bırakmayacağız gibi 🙂

Bu karar ne ilk ne sondu tabi… Yıllar içinde birçok seçim yapmaya devam ettim ve fark ettim ki hayatta adım adım ilerlemek zaten seçimlerden ibaretmiş. İşler değiştirdim, çok sağlam dostluklar kurdum, bazılarını geride bıraktım, ilişkiler başlattım sonra bazılarının devam edemeyeceğini gördüm bitirdim, bazen kendimden bazı parçalarla vedalaştım, daha önce alışkın olmadığım yeni duygularla tanıştım, yoluma ekledim.

Yolculuğumda bu zamana kadar yaptığım tüm seçimlerde hem kendimi alabildiğine özgür hem de bir o kadar da korkarken buldum. Çünkü bu seçimlerin her birinin getirdiği koca koca sorumluluklar vardı. Özgürce seçim yapmadan sonra sırayı bu seçimlerin sorumluluğunu almaya vermek yanlış olmaz sanırım bu noktada. Yaptığım tüm iş değişikliklerinde, 20’lerin ortasında verdiğim evlilik kararında, yıllar içindeki arkadaşlık ve ilişki yol ayrımlarında, ev değişikliklerinde kısacası her seçimimde çok zorlandığım zamanlar oldu ama hepsi bana aitti ve sonuçlarından ben sorumluydum. Sanırım korkutan tarafı da buydu ama bir yandan da garip bir güven veriyordu. Çünkü hepsi benimdi ve arkasında durabilecek güç de sadece benim içimdeydi.

Yaptığımız seçimlerin yanı sıra hayata karşı da sorumluluklarım artmıştı zaman içerisinde. Mesela artık okul zamanındaki gibi “Bugün sabah kalkamıyorum ya canım hiç istemiyor.” diyerek yorganı üstüme çekme lüksüm elimden alınmıştı. Hoş ben hiçbir zaman derse canı istemediği için gitmeyen o öğrencilerden olamamıştım tahmin edersiniz ki 🙂 Ama o opsiyonunuzun olduğunu bilmek sizi ayrı bir rahatlatıyordu, yalan yok. İş hayatında kurumsal bir şirkette çalıştığınızı varsayalım, eğer şanslıysanız ve halden anlayan bir yöneticiniz varsa belki bazı günler kötü hissettiğiniz için çalışmayabilirsiniz ama bir elin parmaklarını geçmez bir yılda baktığınızda.

Hayatın üzerime çok geldiğini düşündüğüm dönemler oldu, hatta şu son 3 yılda “Hakikaten şimdi bu benim başıma niye geldi?” dediğim fazlaca hikaye biriktirdim. Hoş burada da sonradan bu sorunun yanlış olduğunu fark ettim ama bu başka yazının konusu olsun 🙂 İşte tam da buralarda yetişkinliğin getirdiği sorumluluk bilincini iliklerime kadar hissettim diyebilirim. Yetişkin Ecehan’ın yaşaması gereken bir hayat, yol almak istediği hayalleri, bu hayallerini paylaşmaya can attığı sevdikleri vardı. 

Evet üstüme yorganı çekip günlerce yatabilirdim belki ya da sadece televizyon başında saatlerimi öldürüp salonla yatak odam arasında mekik dokuyabilirdim. Ha diyeceksiniz ki bunlara ihtiyaç yok mu? Tabii ki var. Ama bana sorarsanız bunun da bir sınırı var. 1 hafta yaptınız belki 2 hadi bilemediniz 1 ay. Fark ettim ki yetişkin olmak tam da böyle bir şeydi, öyle ya da böyle hayata karışmak gerekiyordu. Belki her gün aynı coşku ve hızda değil ama daha yavaş, günlük akışta ne yapıyorsam onu yapmaya devam ederek. 

Çünkü çocukluğumuzdaki gibi kimse yorganı üstümüzden çekmeye gelmeyecek ya da yaşamaya devam edebilmek için cebimize harçlığımızı koymayacak. Yetişkin olmak çokça sancılı ama bir o kadar da bize ait bir yol. Bu yolda yaptığımız her seçimin büyüsünü yaşadığımız hikayelerde hissettikçe daha da keyifli bir hal alıyor, almaya da devam edecek. 

Sevgiyle kalın.

İlginizi çekebilir: En yakınımda kim var?

Ecehan Kaylan: 1990 Aralık ayında, İzmir’de başladı benim serüvenim. 10 senedir kurumsal hayatta özel şirketlerde çalışan, 33 yaşında beyaz yakalı endüstri mühendisiyim. 30 yaşımla beraber hayatın bana getirdiği değişimlerin, tecrübelerin ve terapi sürecimin de etkisiyle kendimi tanıma yolculuğum başladı. Evet, kendini tanımak konusunda biraz geç kalmış gibiydim ama belki de tam zamanıydı. Görünen toplumsal kimliğimin yanında özellikle son birkaç yıldır gördüm ki ben kendimi en iyi yazarak ve yazdıklarımı paylaşarak ifade edebiliyorum. Bu şekilde ayrı yollarda aynı duygularla yürüyenlerle bağ kurmaktan da çok keyif alıyorum. Kendinize her gün biraz daha yaklaştığınız yolcuklarınızın olması dileğiyle!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale