dummy

Yeşil ve mavi bir macera: Datça’yı bisikletle keşif

Yeşil ve mavi bir macera: Datça’yı bisikletle keşif

Bodrum marinadan günde üç sefer kalkan feribotlar Gökova’yı bir buçuk saatte aşıp Datça yarımadasına varıyor. Feribotun yanaştığı Karaköy’den arabayla on dakikada vardığım Olive Farm’ın zeytinlikler içinde bir Guest House’u, odaların içinde haşereden en mantıklı ve estetik koruyucu olan cibinlikli rahat yatakları, keyif yapılacak nefis bir bahçesi ve ekmek dışında her şeyin kendi ürünleri olduğu şahane bir kahvaltısı var.

dummydummy

O kahvaltıya hak ettiği zamanı ayıramadım çünkü Ali Bey’le 8’de kendimizi Datça’nın tepelerine vurmayı kararlaştırmıştık; Ali bey de Alman disipliniyle tam vaktinde Olive Farm’ın kapısındaydı. Bizim küçük grup rengarenk otların, kayaların ve ağaçların meydana getirdiği -insanın hayal gücünün çok ötesinde güzellikteki- manzaralar arasından, bir yanımızda Ege, diğer yanımızda Akdeniz’in sabah güneşiyle parladığı tepelere çıktık, kekik kokan yollarda kimi zaman badem ağaçlarının, kimi zaman bağların içinden geçtik, deniz kenarına geldiğimizde “Bir daha hazırlıklı gelelim de denize girelim” dedik, Hızırşah’ın, Reşadiye’nin minik taş evleri arasındaki daracık yollardan kıvrıldık ve üç saat sonra tekrar Olive Farm’a vardık.

Etrafın güzelliğine hayranlığımdan yorulduğumun hiç farkında değildim ama yorulmuşum. Portakal ağaçları altındaki küçük havuzda -benden başka kimse olmadığı için sessiz ve huzurlu- attım yorgunluğu, böyle güzel topraklarda yaşamanın, onların tadını bisikletle çıkarabilmenin mutluluğu iyice bir yerleşti içime. Eski Datça’nın henüz bozulmamış canlılığında, otantik tatlılığında gezip gerçek Datçalı Can Yücel’i de yadedince bu mutluluk katlandı:

Aşırı sağır az da bunak
Kol saatini bahçede düşürmüş, bulamıyor
Kim bilir ne kadar güzel bir saat çiçeği açacak yerine
Datça toprağı o kadar bereketli ki…*

İnsanın içini, hayatını bereketlendirir bu topraklar. Datça’nın “güneş güneş esen rüzgar”*ını insan bir surf board’un, bir de bisikletin üzerindeyken hakkıyla hissediyor. Teşekkürler Userrides.

*Can Yücel’in “Mekanım Datça Olsun” kitabından

Yazan: İdil Sevil

İlginizi çekebilir: Doğu Anadolu’nun gözdesi: Kars

Ali User: Bundan birkaç sene önce Norveç’te bir arkadaşımı ziyaretteydim. O akşam, gel seni güzel bir restorana götüreyim dedi. Sokağa çıktık, sokağın köşesindeki kiralık bisikletlerden, cebinden çıkarttığı kart ile 2 bisiklet kiraladı ve biz de bisikletlere atlayıp restoranın yolunu tuttuk. Yalnızca 15 dakika sürdü varmamız. Hava, ortam, sokaklar müthişti. Geldiğimiz yerde bisikletlerimizi iade edip girdik içeri. Keyifli bir yemek sonrası, çıkışımızda yine benzeri şekilde bisikletleri kaptık ve eve döndük. O gün çok etkilenmiştim. Bundan sonraki her yurt dışı seyahatimde, şehri gezebilmek için bisikleti kullanmaya ve şehrin tadını çok daha keyifli çıkarmaya başladım. İstanbul’da da arkadaşlarımla  yaptığım Tarihi Yarımada bisiklet gezilerinde, şehrin hiç görmediğim sokaklarını, hiç tatmadığım lezzetlerini deneyimlemeye başladım. Bu sayede başladım bisiklet turizmine, keyifle pedallamaya… 10 senedir bisiklete binmek bir hobiydi benim için. Son 2 senedir ise Bisiklet Turizmi yapmak, işim haline geldi. Şimdi UserRides markasıyla keyifle pedallayacağınız günübirlik veya konaklamalı bisiklet turları organize ediyor ve herkesin keyifle pedallamasına katkı sağlıyorum. Konfüçyüs “Sevdiğiniz bir işi seçin, böylece hayatınız boyunca bir gün bile çalışmak zorunda kalmazsınız” demiş. Ben de öyle yaptım, artık çalışmıyorum. Eşim ve iki oğlum ile zaman zaman beraber bisiklete biniyor ve köpeğimiz Oscar’ı da bu turlarımıza dahil ediyorum.
İlgili Makale
whatsapp