X

Yepyeni bir tecrübe: Suyun muhteşem gücüyle AQUAJOG mucizesi

Her ne kadar yazılarımda biraz biraz anlatmaya çalışsam da beni yakından tanıyanların bildiği üzere gerçek bir spor tutkunu olduğum doğrudur. Bugüne kadar profesyonel olarak olmasa da kendimce birçok spor dalını denemişliğim ve farklı spor dallarında ise kendimce bir yere gelmişliğim vardır. Bu yazımda ben sizlerle son dönemde deneme şansına eriştiğim (ve bu şansa giden yolda çok değişik bir akışın beni adeta buraya çektiği) bir tecrübeyi paylaşmak istiyorum: AQUAJOG… Yani benim gibi koşu tutkunları için Türkçe çevirisi ile “suda koşmak”…

Bundan tam 8 hafta önce, yoğun tempomun da bana verdiği yetkiyle (!) üçüncü stres kırığıma merhaba dedim. Sevgili doktorum beni yine güler yüzüyle, bundan önce yaşadığım 2 stres kırığını “unutmamış” olan (ve bunların arasında 2 ay gibi bir süre olması ve ayrıca bunların sonuncusunun üzerinden 6 ay kadar zamanın henüz geçmiş olması detayını ayrıca vurgulamıyorum) karşıladı… Daha önce iki kez deneyimlediğim, tüm ağrılarıma ve ödem yapmış sol ayağıma rağmen toplantılara ve seyahatlere gittiğim üzere, bu kez de aynı şekilde (ilk kez sol ayağımın 3. tarak kemiğinde oluşan sevgili stres kırığım ile) hayatıma devam edebileceğimi düşünmüştüm.

Ne yazık ki yanılmışım, daha iki gün geçmeden araç kullanmaktan ve sol ayağımı günlük tempomda kullanmaya devam etmekten dolayı ciddi bir ağrı ile baş başa kalmıştım. Sevgili doktorum bu fırsatı değerlendirerek bu kez alçıya almayı önerdi, tabii ki tahmin edersiniz kabul etmedim. Hemen alternatif çözümleri sordum. Fakat ayağımda oluşan ciddi ağrı sebebiyle sonunda 3 hafta (evet sadece 3 haftacık) spora ve hayata ara verecektim. Alçı ile geçen günlerimi ayrıca yazacağım, insanın muhteşem potansiyel hareket güdüsü ve kabiliyeti üzerine her gün yeniden bedenimizin olağanüstü tasarımıyla yüzleştim. Tam 3 hafta boyunca sevgili sol ayağımı göremedim (alçı ile kaplanmıştı)…

Ben neredeyse ayağımın şeklini unutmuşken, 3 haftalık yani tamı tamına kocaman 21 günlük değişmez arkadaşım sevgili alçımı açıp çıkartmışlardı. İşte kuşlar kadar özgürdüm. Tabii ki, 21 günün sonunda sol alt bacak kaslarım adeta eriyip gitmişlerdi bile. Gördüğüm değişim karşısında dehşete düşmüştüm. Hikayemiz burada bitmeyecekti. Sevgili doktorum bu sürenin yeterli olmadığını ve bir 3 hafta daha aynı şekilde sol ayağımı kullanamayacağımı, bu sürede alçı uygulamasına benzer olarak özel bir ayakkabı kullanmam gerektiğini söyledi. Evet, tahmin edeceksiniz yeniden antrenmanlara dönebilme “hayallerim” suya düşmüştü… Takip eden 3 hafta boyunca, ayağım çok daha hızlı bir iyileşme süreci gösterdi ve gerçekten hayatımda ilk kez 1,5 ay boyunca toplam 6 hafta boyunca sadece 1 kez ve o da doktora gidebilmek için evden dışarıya çıkabilmiştim. Bu benim gibi yerinde duramayan bir karakter için adeta “yepyeni” bir öğreti gibiydi.

İşte 6. haftanın sonunda, sevgili doktorum o heyecanla beklediğim haberi nihayet vermişti. Evet, bisiklet çalışması yapabilirdim ve evet yüzebilirdim ve evet sadece 10 dakika olacak şekilde yürüyebilirdim (hala koşmak yasak)… İşte bu nokta, hayatımın değiştiği o can-ım 6 haftanın ertesinde bu “yeni başlangıçla” tanışmama sebep olan yol olan andır… Peki ya tüm bu kondisyon kaybına rağmen ve geçen 6 haftaya inat, suda koşmak mümkünse? Ya suda koşmak gerçek bir kara antrenmanından çok daha hızlı bir etki yaratabiliyorsa? Ya gerçekten karada koşmanın yasak olduğu bu dönemde tüm performansımı yeniden geliştirebilmem için gerçek ve muhteşem bir çözüm var ise…

Ben bu noktada, hayatımın bu derece farklılaştığı bu noktada ve dünya üzerinde 34. yılımı yaşamakta olduğum bu zamanda AQUAJOG mucizesi ile buluştum. Bugün beşinci dersimi tamamlamış olduğum AQUAJOG egzersizi, geçtiğimiz 6 haftalık bekleme periodumu antrenman yapamadığım tüm zamanları bana unutturmayı başardı. Her derse heyecanla giderken ve her dersten suyun o eşsiz varlığı ile bana verdiği kuvvet ve bana gösterdiği yol için teşekkür ederken buluyorum kendimi.

Bundan iki hafta önce ilk kez sevgili Gizem Hocam ile telefonda konuştuğumuzda, bana herkesin ve ihtiyacı olan her yaştan öğrencilerinin derslere katılabileceğini açıklamıştı. Daha ilk derse gittiğimde “suda yürümek” akışına başladığımızda, suyun direnç gücüne karşı koymanın tüm bedenimde yarattığı değişimi hissetmiştim. Üçüncü dersin sonunda ise, “suda koşmak” bölümünü içselleştirmek üzere çoktan yol almıştım. Bedenimizin koşmaya olan tutkusu suyun o bitmeyen akışı ve direnci ile birleştiğinde ortaya öyle bir bütünlük ve egzersiz çıkıyordu ki, karada bulabileceğiniz hiçbir ağırlık veya hız çalışması burada harcadığınız eforun eşini oluşturmuyordu.

Ve bugün evet beşinci dersimin bittiği bugün derste “suda koşmak” için son nefesime kadar savaş verdiğim o dakikalarda, ne kadar ama ne kadar şanslı olduğumu yeniden düşündüm. Eğer o can-ım kırık bana ulaşmasa ve çok değerli sevgili antrenörüm bana bu tavsiyede bulunmasaydı ben bugün bu havuzda bu muhteşem derste olamayacaktım… Bugün şu anda bu yazıyı oluştururken özellikle karın kaslarım, omuzlarım, üst bacak kaslarım ve kollarım “gerçek” bir antrenmanın özünü hissetmiş durumdalar. Ve ben evet itiraf ediyorum heyecan ile yarın akşam saat 7’yi, yine havuz ile buluşmayı, su ile birlikte, su kadar hafif, su kadar güçlü, su kadar muhteşem hissederek, “suda koşabilmeyi” bekliyorum.

Sizde bu yazımda bana eşlik ediyor ve hayatınızda muhteşem bir dönüşüm yaşamak istiyorsanız, bedeninizi çalıştırırken eğlenmek ve bu kadar kısa sürede böyle etkili sonuçlar almak istiyorsanız, hemen şimdi AQUAJOG tecrübesini yaşamak üzere bir adım atmanızı dilerim. Kim bilir gelecek ders belki birlikte koşuyor oluruz…

İşte AQUAJJOG mucizesinin o “saymakla bitmeyen” faydaları:

AQUAJOG nedir?

Suda dikey pozisyonda, tüm vücut kaslarını kullandığımız, suya karşı meydan okuduğumuz yürüme ve koşu bazlı bir spordur. Antrenman boyunca çalışmayan bir kas kalmaz, var olduğunu bile bilmediğiniz kaslarınızı keşfedersiniz.

AQUAJOG’un faydaları

  • Saatte 800 kaloriye kadar kalori yakmanızı sağlar.
  • Tamamen total-body (tüm vücut) antrenmanıdır.
  • Kara antrenmanlarından sonra yaşadığınız kas ağrılarını çekmezsiniz. (Bunun nedeni de suyun yer çekiminden arınmış bir ortam sunması ve vücudunuza bir baskı uygulanmıyor olmasıdır)
  • Siz hareket ederken suyun da sürekli olarak vücudunuza yaptığı manipülasyon, masaj etkisi yaratır ve bu da selülitlerin daha kısa sürede yok olmasını sağlar.
  • Kilo vermenizi fakat kilo vermenin ötesinde vücudunuzda kısa sürede gözle görülür bir sıkılaşma ve toparlanma sağlar.
  • Eklem rahatsızlıklarının, fıtıkların ve sporcu sakatlıklarının iyileşme sürecini hızlandırır, problemlerin ortadan kaldırılmasında etkin rol oynar. (Doktorların sürekli yüzün demesinin arkasında tamamen SU antrenmanları yatar)
  • Obeziteyi engeller.
  • Karada yapamadığınız birçok hareketi yapmanızı sağlar.
  • Hamilelik döneminde, daha rahat bir doğum sürecine sizi hazırlar.
  • Doğum sonrası kiloların verilmesinde, vücudun toparlamasında hızlı ve etkili bir antrenmandır.
  • Ruhunuzu dinginleştirir.
  • Stresi azaltır.

 

 

İlginizi çekebilir: Anne olmamış ve olamayacak tüm muhteşem kadınlara: Anneler Gününüz kutlu olsun

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale