Çok yakın bir arkadaşımla bir kahve sohbetinde ortaya çıkan anlık bir fikirle beraber şu an harika bir projeyi gerçekleştirmek üzere hayatın içine su gibi ferah ferah akmaya başladık. Heyecan, istek, heves, gurur, coşku, hafiflik; bu ara bu durumla beraber etrafımızda uçuş uçuş dans ediyor gibiler. Nasıl mutluyuz hem de nasıl!
Yazıyoruz, çiziyoruz, gidiyoruz, geliyoruz, kafa patlatıyoruz, yoruluyoruz ama hiç önemli değil çünkü çok keyifliyiz derken, birbirimize çalıştığımız konunun bir kolu için iki gün zaman verip evlerimize dağıldık. İki gün kendi içimizde, kendi sessizliğimizde gezinip ortaya çıkanları paylaşacaktık.
Bunu dediğimizin ertesi günü ikimiz de kendi hayatlarımızda son günlerde olduğumuz hallerin tam tersi yönüne sürüklendik. Ben sabah kalkıp çalışırım heyecanla derken sabah uyandığım an öğrendiğim ve hiç beklemediğim bir durumdan dolayı kıyameti koparıp öfkeden kudurup bağıra çağıra, ağlayarak isyana geçtim. Aynı zamanlarda Başak da kendi hayatında karşılaştığı bir durumdan dolayı öfkelenmiş, incinmiş ve insanları kırmak zorunda kaldığı şeyler yaşamış.
Ben, “hayat işte; içinde hem coşku hem de hayal kırıklığı var ve ikisi de aynı değerde aslında hayatın kendisi için” gibi yerlerde gezinirken ve kendimi sakinleştirmeye çalışırken, Başak ise bana şöyle dedi: “Bugün gerçekten çok zor bir gün geçirdik kendi hayatlarımızda. İkimiz için de ağırdı. Yeni bir şeye adım atarken sen de görüyor musun eskiye dair şeylerin kendilerini temizlemeye aldığını? ‘Yeni’ resmen şu an kendisine yer açıyor. Demek ki ne kadar ağırlık varmış taşıdığımız. İşte şimdi gidiyorlar.”
Ah doğru! Böyle bakmamıştım! Bunları söylediği an içimi bir mutluluk kapladı. Temizlenmek! Yeniye yer açmak için, yeniyi hayatımızda var etmek için eskiden, yüklerden arınmak! Masadan yere bir şey fırlatır gibi hızlı ve basit olmuyor tabi o süreç. İçinizden ‘bak ben gidiyorum ve gidiyorsam da öyle sessiz sakin gitmem’ der gibi basa basa geçiyor o öfke, acı, hayal kırıklığı, isyan. Sonra gelen kabul ile beraber de kendisini sakinliğe bırakıyor.
Şükrediyorum ki kalbimizdekinin dünyaya akma fikri bile bizi şifalandırmaya başladı. O acı, hayal kırıklığı kötü bir şey gibi görünüyor ya dışarıdan; hiç öyle değil aslında. Geçmişten kalan tortu ağırlıklar gidiyor. Ne güzel gitsin de temizlensin, hafiflesin hayat! Ama işte giderken de bağırış çağırış, maalesef. Huyu kurusun!
Yani ben diyorum ki, hayatlarımızda yeniyi var etmek için geçmişten kalan tüm o yüklerden arınalım ki yer açılsın, gerçek olsun tüm hayallerimiz! Ağırlıkların üzerimizden, hayatımızdan akmasına izin verelim ki hafif hafif uçuşalım hayatta. Öylece uçuşurken hayatın içinde daha rahat ilerleyelim, daha rahat konalım dileklerimizin çiçeklerine.
Kabul, temizlenme süreci öyle rahat ve basit olmuyor. Acı, hayal kırıklığı, hüzün de o noktada hemen başrole çıkmayı ihmal etmiyorlar. Ama siz siz olun ‘neden’ gibi sorulara bulaşmayın hiç çünkü çoğu zaman cevap da yok. Siz siz olun geçeceğini bilin. O ağırlıkların dışarı çıkmasının aslında şifalanmak, iyileşmek olduğunu bilin. Nasıl zehirlendiğinizde kusmak zorunda kalırsınız o zehri akıtıp sağlığıza kavuşmak için, öyle düşünün. Kötüye işaret sanmayın ya da bu sizi yolunuzdan alıkoymasın. Alın gücü elinize. İyileştikçe hafifleyeceğinizi, hayatınızı istediğiniz gibi daha mutlu ve huzurlu yaşayacağınızı bilin. Bilin ki bu noktada pes etmeyin. Bilin ki hayallerinizi ertelemeyin. Bilin ki vazgeçmeyin.
Sizi seviyorum. Her şey güzel ve daha da güzel olacak…
İlginizi çekebilir: Kalp dediğin atıyor, hüner ritmi değiştirende