X

Yeniden yaşamak mümkün olsaydı hakkımızı nasıl kullanırdık?

“Unutmayalım, bugünü tekrar yaşamak şansı bize tekrar geri verilmeyecektir.” Louise Hay

Başlıktan pişmanlık kokusu almış olabilirsiniz. Hatta “Olur mu canım öyle şey, yaşadık bitti” de diyebilirsiniz. Ama ben bugün sizlerle birlikte bu yazımda, geçmişe bir şans daha verelim istiyorum. Hangi anlamda bir şans daha? Bunu birazdan okurken göreceksiniz (ve ben de tam şu anda bu yazı oluşurken bunu öğreneceğim)…

Bir şans daha… Bir kez daha yaşamak hakkı… Anı geriye çevirebilmek… Ah keşke dediğimiz o “anlarımızı” hatırlayalım şimdi birlikte… Belki olaylar geliştiğinde çok ama çok sinirlendik ve ne yaptığımızı bile göremedik… Belki tamam olur bitsin gittik dedik, her şeye sünger çektik fakat sonra keşkelere düştük… Belki o an al senin olsun dedik verdik ama ertesinde neden verdim diye düşünmekten kendimizi alamadık… İşte biraz bu anlara değinelim istiyorum sizlerle birlikte ki daha sonra (yani bu yazıdan sonra siz ve ben) tekrar böyle anlarla karşılaştığımızda düşüncelerimizi ve hislerimizi “keşke” diyemeyecek şekilde yönlendirebilelim.

Nedir “tekrar” yaşayabilmek? Bu sabah işe gitmek üzere yola çıktığımda anında aklımdan iki farklı düşünce geçti… Aynı şekilde sabah evden çıkmış olduğum belki binlerce gün… Peki ya nasıl yaşardım diye sordum kendi kendime. Şu an basacak olduğum 34 yaşım geldi sonra aklıma ve şunu anladım ben 24 yaşımdayken sabahları aynı şekilde çıkıyordum evden… Önümde yaşar mıyım yaşayamaz mıyım diye bilemediğim koskocaman upuzun 10 yılım varmış meğer… O an bana dışarıdan biri gelip Pınar daha 10 yılın var ve sen 10 yıl sonra yine aynı şekilde sabahlara sahip olacaksın deseydi bunu kaldırabilir miydim?

İşte saniyeler içerisinde geçen bu sorgulamanın ertesinde geldi bu soru aklıma… Şimdi bu yazımda bana eşlik eden herkes için soruyorum, bugün o ana dönmüş olsaydık neleri değiştirirdik? Bir düşünelim, ben 10 yıllık zamanımda sabahlarımı çok güzel değerlendirdim birçok sabah işe gelmeden spor yapmaktaydım, daha da fazla spor yapardım fakat bir salon yerine şansım olsaydı bir ormanı ve bir havuz yerine bir denizi seçebilmeyi isterdim örneğin… Sonra akşamları var, hafta içi geçen günlerde rutini bozmak (ve hatta rutinin “r” harfine bile razı olmamak için elimden geleni yaptım) fakat daha da fazla uğraş verebilirdim… Bir dil öğrenmek gibi, bu dönemlerde şehre yakın noktalara gitmek ve bundan yorulmamak gibi, yorulsam da akşamlarımı daha fazla arkadaşlarımla, bana bir şeyler katmış o can-ım insanlarla daha yakın ve daha çok geçirmek gibi…

Sonra daha başka keşkelerim de var tabi… “Her şey zaten aynı” diyerek (buradan her ne kadar tam tersini anlata anlata bitiremiyor olsam da) uyandığım veya günü sonlandırdığım olmadı mı? Tabii ki oldu, işte o zamanları daha da azaltabilmeyi dilerdim örneğin, “para” ile yapılabileceğine ve sadece para ile olunabileceğine inandığım (ki 10 yıl önce görüşüm buydu) şeyleri değiştirirdim… Dünyanın parasını da vermiş olsanız bir insan “mutlu” değilse sizi de asla mutlu edemeyecektir (ki kendi kendini mutlu etmek bir yana dursun), bunu çok daha önce öğrenmiş olmayı dilerdim örneğin…

Sonra kapıldığım yargılardan, sorgulardan, görüşlerden veya insanlar hakkında vermiş olduğum (çok eski zamanlar) bazı kararlardan arınmak isterdim… Daha az yapmayı isterdim bunları hayata “akış” olarak bakabilmeyi, daha az kızmayı ve tabii ki daha az kırılmayı, daha az suçlamayı, daha az kendi kendimi kurban yerine koymayı ve çok daha az sevginin (ama gerçek sevginin) olmadığı yerlerde bulunmayı…

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sevgili sen, keşke dediğinde geçen 10 yıla keşke dediğinde belki geçen 20 yıla şöyle bir geri dönüp de baktığında nedir en büyük keşkelerin? Nedir sana böyle yapmasaydım şöyle yapsaydım dedirtenler? Onlara yakın yakın bak şu anda… Bak ki yarın aynısını söyleme, bak ki karşına çıktığında aynı şekilde davranma, bak ki bir gerçek şansın daha olduğunda bunu anlayabil…

Gelin bugün bir değişiklik yapalım, kendimize, içimize, varlığımıza, gönlümüze daha yakından bakalım, keşkelerimizi kucaklayalım ve en önemlisi seçimlerimizi yeniden değerlendirebilelim… Geçtiğimiz 10 yılı “yeniden” yaşamak şansımız olsaydı, bugün ve şu anda neyi değiştirirdik?

 

İlginizi çekebilir: Hayatı yavaşlatmak: Koşturmadan yetebilmek mümkün mü?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale