X

Yeni sosyal ortamlarda başarının sırrı: Alan bırakmak

Herkese yeniden merhaba. Bir süredir sevgili Uplifers köşemden uzak kaldım, fakat bugün sizler için hayat kurtarıcı bir yazıyla geri dönüyorum: Alan bırakmak.

Yazıya geçmeden önce sizi Instagram hesabıma da davet ediyorum… Orada da buluşalım isterim.

Zaman zaman yeni girilen sosyal ortamlarda (yeni iş yeri, yeni bir aile ortamı, yeni bir arkadaş ortamı, yeni girilen topluluklar vs.) bazı kaygılar yaşıyoruz: Kabul edilmeme, anlaşılmama, yeterli olamama, irdelenme veya eleştirilme korkusu ile yeni girdiğimiz ortamlarda kendimizi yeterince huzurlu hissetmiyoruz. Bu huzursuzluk ve mutsuzluk hali ise bizleri anlamsız bir samimiyet çabasının içinde bırakabiliyor ve böylece döngü başlıyor.

Gözlemlemek ve akışa bırakmayı bir çok şeyde ertelediğimiz gibi yeni girdiğimiz ortamlarda da bir telaşla erteliyoruz. Tüm bu çekincelerimizi bir kenara bırakıp hem kendimize, hem de bizim onlara alışmaya çabaladığımız gibi bize alışmaya çalışan insanlara “alan bırakmayı” unutuyoruz.

Peki nedir bu alan bırakmak? Uzak durmak mı? Tepkisiz kalmak mı? Soğuk bir tavır içine girmek mi yoksa? D) Hiçbiri.

Benliğimizle orada olmak, müdahaleci değil, katılımcı bir tavırla, net sınırların olduğu ve kibarca “Ben de böyle biriyim, memnun oldum” diyebileceğiniz ve cevap alabileceğiniz düzeyde adım adım daha samimi bir ilişki formuna dönüştürmek demek alan bırakmak. Ayrıca her iki tarafı, akışa bırakıp, ılımlı ve uyumlu bir tavrın huzuruna teslim etmeyi başarabilmektir. Böylece herkes bu “yeni ve bozulan” rutinin yenilenen dengesindeki yerini daha kolay bulacaktır. Meslektaşım Dion Fortune’nun da dediği gibi: “Nazik, hoş, ılımlı bir tavır etkin bir kaynaştırıcı unsurdur ve sürtünmeyi azaltarak gücü artırır.” (Fortune, D. (1976). Practical Occultism in Daily Life)

Kendini anlatmak yerine, merak yaratan, etkilenen değil, bir etki unsuru olan kişiler olmanın ilk aşaması da alan yaratmak, uzak durmak değil, doğru şekilde uzaklaşmayı bilmekten geçiyor.

Madde madde sıralarsak, alan bırakmak:

  • Hızlı ilişki kurmaktan kaçınmak
  • Bir adım gitmek ve beklemek
  • Geri bildirimleri nazikçe karşılamak
  • Sorun değil, “soru” unsuru olabilmek
  • Merak uyandırmak
  • Akışa ve zamanın devinimine güvenmek
  • Çabalamak, fakat zorlamamak olarak sıralayabiliriz.

Sizin en son alan bırakarak işleri yoluna koyduğunuz/uzlaştığınız yer ve kişiler neresiydi/kimlerdi?

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Virüssüz iletişim: İkili ilişkilerinizi sağlıklı yürütebilmeniz için 8 öneri

Ezgi Aslantas: Psikolog Ezgi Aslantaş istanbul Bilgi Üniversitesi İngilizce Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Lisans hayatı boyunca Kanada Okulları, Humanite Psikiyatri Hastanesi, Çocuk Aile Danışmanlığı merkezi gibi birçok kurumda staj yapmıştır. 2014 yılında Beşiktaş Gençlik Meclisi ile beraber "İstanbul'dan Çorum'a Dostluk Köprüsü" projesini gerçekleştirmiştir. 2016 yılında "Radyo Vesaire" isimli radyo kanalında "Şiirin Ezgisi" isimli psiko-sosyal bir radyo programı hazırlayıp sunmuştur ve yine 2017-2018 yılları arasında Doç. Dr Ayten Zara süpervizyonluğunda "Çocuğa Şiddete Dur De" ve "Van Başkale Okul Yapımı" projelerinde gönüllü olarak yer almıştır. 2019 yılında ise "Bulut Hareketi" isimli şiddete karşı bir sosyal sorumluluk projesi başlatmıştır ve proje kapsamında özel ve kamu kurumlarına seminerler vermiştir. Bilişsel Davranışçı Terapi, Çözüm Odaklı Terapi, Bilişsel Beceri Eğitimi, Adli Görüşme Teknikleri, Objektif Testler, Psikofarmakoloji, Denver II gibi birçok mesleki eğitim ve atölyeye katılmıştır. Mesleki ilgileri arasında; depresyon, anksiyete bozukluğu, yas, ayrılık, obsesif-kompülsif bozukluk, ilişki sorunları, stres yönetimi, duygu yönetimi, motivasyon gibi konular yer almaktadır. Psikolog Ezgi Aslantaş, şu anda ergen ve yetişkin bireylerle yüz yüze ve online olarak çalışmalarına devam etmektedir.
İlgili Makale