X

Yeni doğmuş bir bebeğe yürüyemediği için “güçsüz” der misin?

Nasıl büyük bir haksızlık olurdu değil mi bir bebeğe yürüyemediği için öfkelenmek, kızmak, aşağılamak hatta hayal kırıklığı yaşamak? 

Çünkü biliyoruz ki yeni doğan bebek yürüyemez. Zaman gerekir. Yürümeye gelene kadar o kadar çok aşama vardır ki atlaması gereken. İlk önce bedenini keşfetmekle başlar bu aşama. Ellerini, ayaklarını, onların hareket kabiliyetlerini gözlemler. Ardından poposunun üzerinde oturabilmesi için en azından 4-5 aya ihtiyacı vardır. Derken popo üzerinde oturmak ve yavaşça dört ayak üzerinde emeklemeye geçiş. Sonrasında bir yerlere tutunarak ayaklarının üzerinde durma çabaları ve birilerinin desteğiyle adımlar atmaya başlamak. Bir bebeğin kendi başına yürümeye başlaması ortalama dünyada 15 ayını geçirdikten sonra gerçekleşir. Kimileri için bu süre için daha azdır, kimileri için ise daha çok.

Sadece bir yürüme aşamasına geçene kadar bizim zaman algımıza göre ne çok süre geçti değil mi? Ama şu da bir gerçek ki yürüme aşamasına da bir anda yatmaktan geçmedi bebek. Arada onu yürümeye yavaşça hazırlayan yukarda konuştuğumuz adımlar oldu. Sadece bir adımı bile eksik olsa yürüme süreci tamamlanamayacaktı muhtemelen. Hepsi gerekliydi süreci için. Bebek, bütün aşamalardan geçmek zorundaydı. 

Ebeveyn olarak bu süreçlere ne yavaş dedik, ne kızdık, ne sabırsız davrandık. Aksine herkes bebeğinin her aşamasını büyük bir zevkle, heyecanla izledi değil mi?

Ebeveyn olarak bu süreçlere ne yavaş dedik, ne kızdık, ne sabırsız davrandık. Aksine herkes bebeğinin her aşamasını büyük bir zevkle, heyecanla izledi değil mi? O gelişime, büyümeye şahit olmak inanılmaz bir his! Bir bebeğin gözlerinin önünde gelişimini izlemek bana göre mucizeden başka bir şey değil zaten. 

Bebek olunca tamam da peki neden kendimize de aynı masumiyette, aynı şefkatle ve sevgiyle yaklaşamıyoruz herhangi yeni bir durum karşısında? Bebeğe böyle bir hak tanırken, süre verirken yürümeye başlaması için; aynı hakkı ve süreyi neden kendimize vermiyoruz daha önce başımıza gelmeyen durumlarla ilk defa karşılaşırken ve ne yapacağımızı bilemezken?

Neden sabrımız yok? Neden tahammülümüz yok? Neden hemen öfkeyi yapıştırıveriyoruz acımasızca?

Hayatta her şey ama her şey zaman alıyor! İstediklerimize ulaşmak için yolumuzdaki her adımı atmak zorundayız. Ne eksik ne fazla. Ve hepsinden geçmek ise ciddi bir zaman alıyor. Bu süre herkes için değişiyor. Net bir süre yok. Bunda problem de yok. Problem herkesin başkalarını kendi zaman çizelgesine göre değerlendirmesi ve yargılaması. Mesela senin başına gelen tatsız bir olayı atlatman altı ayını alıp aynı olay arkadaşlarının üç ayını aldıysa, direk problemli gözüyle bakılıyorsun. Oysa bazı bebek 9 aylık ayağa kalkarken, bazısı 17 aylık ayağa kalkıyordu değil mi? Ve bu hiç problem değildi. Çünkü herkesin yolu, tepkileri, süreci çok başka ve asla aynı olmak zorunda da değildi.

Neden unutuyoruz bunu? Neden yapıyoruz bunu başkalarına? Neden “ama senin bu sürecin de uzadı biraz” diyerek insanlara kendilerini noksan hissettiriyoruz? Neden insanların “kendi” süreçlerine, zamanına, hızına saygı duymuyoruz?

Merkezimde sağlam durmanın gücünü yeniden kendime hatırlattım. Egoyu dinlemekten vazgeçtim.

Peki sonra ne oluyor? Başkalarından gelen yargılarla artık sen oluyorsun kendinin en büyük yargıcı! “Nasıl hala aynı yerde dururum? Nasıl hala yol alamam? Nasıl hala daha başlayamadım? Neden bu kadar yavaşım”?

Bu soruları iyi bilirim. Çok sordum kendime hunharca öfkeyle. Sorumluluk yine bende biliyorum. Kendi merkezimde sağlamca duramamanın dalgalanmalarıydı maruz kaldığım, içinde kaybolduğum. Kendime yeri geldi öfkeden delirdim, yeri geldi kendimi aşağıladım, yeni geldi kendimde hayal kırıklığına uğradım. Yaptığım seanslar, meditasyonlardan sonra bir gün dışarıdan görebildim tüm bu olup biteni. Bana yaklaşımları, kendime yaptıklarımı izledim dışarıdan en objektif üçüncü göz olarak. Sessiz tanıklık ettim kendime. 

Ve durdum. 

İlk önce kendime yaptığıma üzüldüm. Sonra başkalarını bu kadar duyduğum için kendime kızdım. Merkezimde sağlam durmanın gücünü yeniden kendime hatırlattım. Egoyu dinlemekten vazgeçtim. Başkalarının sürecini, süresini kıyası bıraktım. Belki ben yavaş ilerliyordum (kime ve neye göre o da ayrı bir mevzu) ama ben böyleydim. Ben buydum. Ne yapabilirdim. Zaten başkaları gibi hızlanmaya çalıştıkça daha da yavaşladım. Yavaşladıkça daha da öfkelendim; böyle çirkin bir kısır döngüye maruz kaldım. Ama dediğim gibi o kısırdöngüden bir çıkınca, kendimi olduğum gibi kabullenmeye yöneldim. Sürecimi kabule, süremi kabule yöneldim. Bu defa yolun sonunu değil, yolun kendisini gözlemledim. O kadar açıktı ki gözlerim; hedefime giderken aslında milyon şey kendime katarak ilerlediğimi gözlemledim. İşte en güzel yanı da kesinlikle bu oldu.

Nasıl bebekler her düştüğünde kocaman şefkatle sarıp sarmalıyorsanız, kendinizi de her düştüğünüzde daha da büyük şefkatle sarın.

Günün sonunda ben diyorum ki, bir bebeğe doğduğunda yürüyemediği için güçsüz demediğiniz gibi kendinize de hayatınızda yabancısı olduğunuz yeni bir durumla karşılaştığınızda ve o an üstesinden gelemediğinizde güçsüz demeyin. Nasıl bebeklerin yürümek için zamana ihtiyacı olduğunu biliyorsanız, aynı zamanı kendinize de verin. Ve bunu yaparken asla kendinize başkalarıyla kıyaslamayın. Unutmayın ki herkesin yolu, süreci bambaşka ve kendisine özel. Bu sürecin iyisi, kötüsü, doğrusu, yanlışı yok. Nasıl bebekleri yürüyene kadar her aşamasında heyecanlanarak izliyorsanız, kendinizin süreçlerine de aynı heyecanla tanıklık edin. Nasıl bebekler her düştüğünde kocaman şefkatle sarıp sarmalıyorsanız, kendinizi de her düştüğünüzde daha da büyük şefkatle sarın.

Bu hayattaki yolunuzu, geçtiğiniz zorlu durumları, sizi kahreden hisleri, atlattığınız tüm sıkıntıları en iyi bilen sadece sizsiniz. İhtiyacınız olan en büyük üç şey; zaman, sabır ve şefkat. Kendinizi bu üç değerden mahrum etmeyin. Kendiniz için. Lütfen.

Bol şefkatle…

İlginizi çekebilir: Kendine iyi davrandığında hayatın ne kadar kolaylaştığını görmeye hazır mısın? 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale