Bitiş çizgisi geçildi. Bir anda zaman duruyor. Vücut titremeye başlıyor. Kafa hafif ve boş. Bir sarılma. Bir mutluluktan zıplama. Bir saniyede tüm zorluklar unutuluyor. Hemen sonra her şey hızlanıyor. Bir resim. Bir tane daha. Akıllı telefon ve saat senkronize ediliyor. Ve paylaşılıyor. Hemen. Duş almadan önce. Eski zamanlarda ulakların mektupları atlarının üzerinde getirdiği gibi; modern zamanların kahramanları başarılarını soysal medya üzerinden paylaşıyor.
2017 yılının sporcusu hala fiziksel eforda bir kahraman mıdır? Yoksa dijital bir kahramana mı döndü? Artık sahne önünde olmak ya da fotoğraflarda yer almak için kürsüye çıkmak gerekmiyor. Ünlü bir alıntıyla süslenmiş birkaç selfie ve fotoğraf karesi doğru etiketler ile paylaşılınca, takipçi ve “like“ sayıları havada uçuyor.
Ve bu durum sadece spor müsabakalarıyla sınırlı değil. En basit antrenman bile, seyircilerin “takipçiler” olduğu bir gösteriye dönüşüyor. #gününkaresi ve #runningselfie fotoğrafları çoğunlukla anonim sosyal medya kullanıcıları tarafından beğenilecek. Koşu ayakkabısının giyilmesi, kulaklığın takılması, koşmak, zorlanmak, terlemek, bırakmayı düşünmek, paylaşılacak fotoğrafı düşünmek; bunların hepsi sosyal medyada paylaşılacak, beğenilecek ve hakkında yorum yapılacak. Ve bir anda motivasyon geri geliyor.
Sosyal medyanın motivasyon üzerindeki etkisi
Ne kadar kötülenirse kötülensin, sosyal medya fiziksel efora yeni bir amaç kattı. Sadece sporcuların değil, insanların genel olarak kendilerini geliştirmek için içsel ve dışsal motivasyona ihtiyacı var. Bu açıdan sosyal medya, sporcular için ücretsiz bir motivasyon kaynağı oldu. Doksanlı yıllarda sporcular motivasyon yakalayabilmek için ailesine ve arkadaşlarına güvenmek durumundaydı. 2017 yılına gelindiğinde ise, dünyanın dört bir yanından anonim sosyal medya kullanıcıları birçok sporcunun başarı için motivasyonu haline geldi.
Evet, sosyal medya üzerinden spor hayatımızı paylaşmak bir motivasyon kaynağı olabilir ancak takipçi sayısı birkaç bini aştığında kaçınılmaz bir farkındalık durumu işin içine giriyor. Eskiden bir “influencer” olan anonim kişiler, bir anda kendisini takip eden ve paylaşımlarını beğenen takipçiler için bir modele, bir ilham kaynağına dönüşüyor. Artık yarış bitişlerinde diğer katılımcıların veya izleyicilerin bu kişilerin yanına gidip, “Beni tanımıyorsunuz ama sizi Instagram’da takip ediyorum. Motivasyonuzu bizimle paylaştığınız için teşekkürler” demesi alışıldık bir durum.
Dolayısıyla sosyal medyada kahraman olan bir sporcu için derin bir düşünmenin yanı sıra kendini dinleme ve sorgulama süreci beraberinde geliyor. Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf, artık bir fotoğraftan daha fazlasını temsil ediyor çünkü verilen mesajın anonim takipçilerin hayatında gerçek bir etkisi var. Bir ilham kaynağı olmak, galibiyet esnasında duyguları doğru bir şekilde yönetmeyi gerekli kılıyor. Sosyal medyada 3-4 gün art arda sessiz kalmak imkansız, yoksa takipçiler sporcuyu takibi bırakıyor. Sporcular özel hayatlarındaki zorluklardan ya da sakatlık dönemlerinden bahsetmekte tereddüt etseler de, bu anları sosyal medyada paylaşmak onları ulaşılabilir bir kahraman yapma açısından harika bir fırsat.