X

Hayatın ve düşüncelerin başkalaşırken yeni bir ülke bulamaz mısın?

Önümüzde çeşit çeşit meze, kulaklarımızda kadehlerin hafifçe birbirine çarpışının sesleri ve kahkahalar… Masanın bir ucundan öbürüne tatlı tatlı birbirini kızdırıp, yılların tanışıklığıyla bir diğerinin damarına basanlar… Saatler ilerledikçe masa hafifçe sağa sola sallanan bir kayığa dönüşüyor. Boğazın ortasındayız sanki, keskin, mis gibi bir iyot kokusu. Hava püfür püfür esiyor, altımızdan şıkır şıkır balık sürüleri geçiyor ya da biz öyle olduğuna inanmak istiyoruz. Şehir ışık ışık… Keyiflendikçe içiyor, içtikçe keyifleniyoruz. Hemen çaprazında yirmi senelik arkadaşın oturuyor.

Şeyi anlatsana şeyi!” diyorsun.

İkiletmiyor. “Neyi?” diye sormuyor.

Senin ses tonundan ve konunun zamanlamasından aklından geçenin hangi hikaye olduğunu şıp diye anlayıveriyor. Bir plak koleksiyonerinin rafından nostaljik, nadide bir parça seçmesi gibi alıp pikaba koyuyor senin şu meşhur hikayeyi. Plak cızırtılarla dönüyor, odayı ısıtıyor. Arkadaşın hikayeyi her zamanki sadakatiyle, cümleleri yine o bildiğin sıraya dizerek anlatıyor. Daima çok komik. Kahkahalara boğuluyorsun. Artık hikayenin kendisine mi yoksa onun arkadaşının gözünden gördüğün haline mi güldüğünü bilmiyorsun.

Bu sofranın bir mitolojisi var. Belki yüzyıllarca değil ama on yıllarca ağızdan ağza anlatılanlarla bu sofra, “o sofra” olmuş. Kolay iş mi bu? Bir ülkenin “o ülke” olabilmesi için kaç savaş atlatması, kaç diktatör devirmesi, kaç çatışmayı çözmesi gerekiyorsa bu da öyle işte. “O sofra” olmak birikmeyi, serpilmeyi, yeni eklenenlerle uzamayı, esnemeyi gerektiriyor.

Bir zamanlar evim dediğin yere neredeyse iki gün uzaklıktaki bir ülkede, And Dağları’nın eteğinde bunları düşünüyorsun. Çünkü insan yoldayken mantıdan, karnıyarıktan, anne çorbasından çok biriktirdiklerini özlüyor aslında. Birine, “Şeyi anlatsana şeyi!” diyebilmeyi… Tanıdığın iklimden, sosyal kodlardan, alışkanlıklardan, yemeklerden, insanlardan uzaksın. Ciğerini bilmiyorsun artık karşındakilerin, öğrenmeye, el yordamıyla anlamaya çalışıyorsun. Martı sesi, ezan sesi, vapur düdüğü, şoföre çıkışan teyzenin bağırtısı senin dünyanı şekillendiren sesler değil artık.

Kavafıs haklı mıydı?

Çok bilinen şiirinde “Yeni bir ülke bulamazsın” der Konstantinos Kavafis. “Başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın…

Hayatla derdin her ne ise ondan ülke değiştirerek kaçamazsın mı demek ister acaba karşı yakanın şairi? Eğer öyle ise bir yere kadar haklıdır da. Bu yolculuğa çıktığımdan beri hayatı boyunca yaşadığı köyden dışarı adımını atmamış öyle çok bilge ruhla tanıştım ki… Öte yandan neredeyse tüm yaşamını yollarda geçirmiş deneyimli gezginlerin kimi cahilce yaklaşımlarına çok şaşırdığım anlar da oldu. Yeni bir ülke aramak ya da yolda olmak (bence bilinçaltımızda ikisi aynı şey) hayatı daha iyi anlamanın sigortası değil yalnızca çok işlevsel bir araç. Belki de bir ilaç… Ama malum her ilaç herkese iyi gelmez. Aslında belki de insanlar ikiye ayrılıyor: Yaşamla ilgili hakikati öğrenmeye niyeti olanlar ve olmayanlar. Birinci grup hayatı boyunca masa başında da çalışsa, aynı mahallede de yaşasa kendi içinde yolculuklara çıkıp başka perspektifler kazanabiliyor. İkinci gruba ise ne Çin Seddi kar ediyor, ne de Machu Picchu.

Yol insana çok şey söylüyor ama bunları kendi dilimize çevirirken hile yapmamak, kendimize dürüst olmak gerekiyor. Onun sözleri her zaman nazik olmuyor, hırpalıyor, yoğuruyor, can yakıyor, yüzleştiriyor. Direniyor musun? Daha beter üstüne geliyor. “Sen buraya öğrenmek için geldin o zaman anlayana kadar bir yere gitmiyorsun!” diyen katı bir öğretmen gibi.

Patagonya’daki Route 40 adlı otoyolda otostop için dört saat bekletirken ne diyor mesela? “Kontrol edemezsin!” Tam durumu kabullenip çadır kurmak için arkamızı döndüğümüz an yanımızda duran arabanın anlamı ne? “Ancak hayatın akışına teslim olursan onunla uyum içinde akabilirsin.” Rio’da kredi kartımız kopyalandığında, biz panik halde dövünürken ne anlatıyor aslında? “O kadar önemli değilsin! Böyle şeyler herkes gibi senin de başına geliyor. Dövünme, ayağa kalk ve çare bul!” Uruguay’da karşımıza çıkan yetmiş yaşındaki zarif ev sahibimiz Ricardo, Türkiye ziyaretinde onu avlusuna davet eden Anadolu köylüsü aileden bahsedip seni ağlattığında peki? “Seni sen yapan geldiğin yer. Onu kucakla ki dallanıp budaklanabilesin.

Bu ve benzeri pek çok tesadüf, terslik, tanışıklık sonucu doğruya doğru, yanlışa yanlış demeden önce durup bir düşünmeyi, sabah uyanınca hırslarına odaklanmak yerine önce şükretmeyi öğrenmeye başlıyor insan. Milim milim, “o sofra”dan uzak olmanın acısını çeke çeke, bedelini ödeye ödeye genişliyor. Ruhen evrende kapladığın alan büyümeye başlıyor.

Route 40’ta beklemeden, Rio’da hırsızlar paramızı çalmadan, Ricardo gibi gerçek bir beyefendiyle tanışmadan bizi geliştiren bir farkındalık yaşayamaz mıyız? Elbette yaşarız. Yolun bize söylediği bu cümleleri duymaya niyeti olan biri, iş yerinde yaşadığı çatışmadan, annesinin öğüdünden, bir aşk hikayesinden de bunları ve çok daha fazlasını çıkarabilir. Çünkü “Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de” diye devam eder Kavafis.

Yeni bir ülke bulabildim mi?

Yeni bir ülke bulmak için “o sofra”dan ve o sofradakilerden vazgeçmiş biri olarak bu sorunun yanıtını çok düşündüm. İlk birkaç aydan sonra Dünyanın hiçbir yerinde hayatın idealize ettiğimiz kadar iyi gitmeyeceğini, insanı insan yapanın bulunduğu ülke değil vicdanı olduğunu, şikayet ettiğimiz pek çok konunun yaşadığımız yerden çok kendi huzursuzluğumuzdan kaynaklandığını fark ettim.

Kendinize bulunduğunuz ülkedekinden daha iyi bir yaşam standardı arıyor, kariyer fırsatları için göç ediyor ya da daha alternatif bir hayat yaşamak istiyor olabilirsiniz. Ne güzel! Bence de hayat, onu tek bir ülkede geçirmek için çok kısa. Ama önce kendinizde yeni bir ülke keşfetmeden bu değişimi yaparsanız kısa süre sonra yine aynı konulardan şikayet eden ve benzer kalp çarpıntılarını yaşayan biri olmanız çok olası. İnsan kendi içinde tek bir adım atmadan bu gezegende kilometrelerce yol kat edebilir. Daha doğrusu kat ediyor gibi görünebilir.

Sorumuza dönersek, ben yeni bir ülke bulamadım ama onu ararken hayatın beni ve düşüncelerimi hızla başkalaştırdığını keşfettim. Benim ilacım evimi aramakmış. Tıpkı Oz Büyücüsü’ndeki Dorothy gibi… Bildiklerimden uzaklaşıp onu aradıkça kendime yaklaşabiliyorum. Sonunda peşine düştüğüm şeyin aslında yeni bir ülke olmadığını tam da onu ararken anladım.

Bu yüzden eğer Kavafis ile arkadaş olsaydım, onunla Ege’de “o sofra”ya oturmak ve kulağına usulca şu cümleleri fısıldamak isterdim:

Yeni bir ülke bulamazsın, yeni bir ülke olabilirsin ancak. Bu arada… Şeyi anlatsana şeyi!

Yolculuğumuzu Instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Kariyer bir takıntı olmaktan çıktığında: Direktörlükten süper kahramanlığa

Bengisu Gencay: Güney Amerika'da hayatın yalnızca akılla açıklanamayacağını keşfettikten sonra kitabı Zem Sesini Arıyor'u tamamladı. Kitap, Epsilon Yayınları'ndan çıktı ve beğeniyle karşılandı. Hikayeleştirme ve içerik pazarlama konularında kurumsal ve bireysel eğitimler veriyor. Bir yandan oğlunu bir yandan kurmuş olduğu, eğitim, danışmanlık, içerik ve proje geliştirme girişimi B-612 Story Lab'i büyütüyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale