Anladım ki koyduğumuz bütün sınırlar, kendi kafamızdaki gölgelerden ibaretmiş. Farklı dil, din, ırk ve coğrafyalarda olsak bile, çaresizlik aynı çaresizlikmiş. Korkuyoruz, çünkü daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir dönemden geçiyoruz. Kendimiz için, sevdiklerimiz için, ama en çok da gelecek için… Endişeleniyoruz. Oysa bilmiyoruz ki tam olarak böyle durumlar açığa çıkarır içimizdeki aydınlanmayı ve dünyaya yeni bir gözle bakmayı.
Söyle bana, 2 ay önceki düşüncelerinle şimdikiler aynı mı hala? Ağaçtaki çiçek ve aldığın nefes gözünde eski değerinde mi duruyorlar? Her gün sokakta özgürce attığın adım ya da sevdiklerinle yüz yüze edebildiğin sohbetler tütmüyor mu burnunda?
Ne yalan söyleyeyim, yeni bir dünya inşa ettim aklımda. Elimdeki yeni gerçeklikleri baz alarak ortasına bolca umut koyarak. Her şeye rağmen, bütün bilinmezliklerle birlikte. Yeni bir ben yaratarak. Sabah kalktığımda sağlıkla uyanabilmenin, sevdiklerimi dokunmadan da sevebilmenin şükründeyim… Kontrolümde olmadan yavaşlayarak yaşamanın, kendi öz sesimi daha çok duymanın, “çevremdekilere daha fazla nasıl faydalı olabilirim”in derdindeyim.
Peki sen neyin derdindesin? Kendini, değerini, gerçeğini bilmek istemez misin? Kendine çare olamadığını düşündüğün anlarda bile, belki başkalarına deva olabilirsin. Hayatı, böyle dönemlerde anlamlı kılmanın yegane yolu, elinde olanı vererek, kendinde olanı keşfederek çoğalmaktan geçer. Bu yolculuk öyle bir yolculuktur ki, her bir durağında ayrı bir kimlikle karşılaşır, hepsinde ayrı bir hayat yaşarsın. En önemlisi “kendini” tanırsın.
Bu pencereden bakarsan diyebilirim ki, zaman, üzerimizde yük olarak tuttuğumuz endişelerimizden kurtulup, şimdiye ve içimize odaklanma zamanı. Esiri olduğumuz tutkularımızdan, etkisinden kurtulamadığımız geçmişimizden ayrılma zamanı geldi de geçiyor. Yolun başındayken bıraktığımız, geleceğe umutla bakan halimizle tekrar kavuşma zamanı. Onu şefkatla sarmalayarak, bizi bugüne getirdiği için kendisine bol bol sarılarak. Eskiye veda ederek. Işığa, huzura ve yeni bir dünyaya merhaba diyerek. Adımımızı yeni bir hayata atma zamanı.
Umut ederek, kendimizi yeniden keşfederek geçirelim bu dönemi. Yüksek bir sağduyuyla. Bol bol okuyarak, yazarak, kendi yetkinliklerimizi çoğaltarak, vakit bulamadığımız ne varsa yapmaya başlayarak. Sevdiklerimizin sesini daha çok duyarak, hayatımızdaki sayıları değil, anlamları çoğaltarak… İçimizdeki sınırsız sevgiye teslim olarak…
Çok sevdiğim bir mana büyüğünün dediği gibi “Önce Bil’erek, Sonra Bul’arak, Daha Sonra Bildiğinle Ol’arak…”
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: Duygusal denge: Duygu dalgalanmalarını kontrol etmek elimizde mi?