Yeni başlangıçlar için korkuyla korkusuzca yüzleşin
Her değişim bir kayıp getirirmiş. O kayıpla yüzleşmemek içinmiş bütün kaçışımız, cesaretimizin olmayışından değilmiş. Tabii nasıl taşıyacağız ki bu kadar kaygıyı ve yetersizliği bu yolculukta?
Yeni başlangıçlar yapmak isteriz, isteriz de tam ileri doğru bir adım atacakken o adımla birlikte korku ve onaylanmama da eşlikçimiz olmuyor mu?
Hayat bir okyanus gibi bir sürü fırsatı, değişimi, farklılığı ve imkânı bize sunar. Tam o sulara dalmak, yeniliklerle hemhal olmak için sabırsızlanırken bir anda okyanusun üstünde gemiler belirir. Gemiler, birçok gemi, ağır külçe gibi; ama güzel olan taşıyabilmek. O gemilerin suyun üstünde gittiği gibi, duygularımız da bizimle birlikte hayatın eşiklerinden geçerken onları taşıyabildiğimizi fark etmek. Reddetmeden, kabul ederek ve hatta kapsayarak.
Bazense o gemilerin bizi taşımasına izin verip o eşiklere hiç gelemiyoruz ve o eşikleri hiç atlayamıyoruz. Bu da mümkün, bu da olabilir, bunu da görmek, fark etmek çok kıymetli. Ve belki de o anda şunu sormalıyız kendimize: Ben bu dünyada neredeyim?
Yakında bir yere odaklanıyorum, sadece kendimi görüyorum ve daha sonra diyorum ki, “Acaba daha uzağa baksam nasıl olurdu?” “Daha uzak bir noktaya baksam ne hissederdim acaba?” dediğimde de bedenimden uzaklaşıyor, kayboluyordum.
İçimin en derininde öfkeyi, korkuyu hissediyor muydum acaba bedenimi taşıyan bacaklarımda? Yoksa her şey, o yakınlaşma ve uzaklaşma arasında esniyor muydu?
“Korkmamalıyım. Korku aklın katilidir. Korku tam bir yok oluş getiren küçük bir ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve benden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde yolunu görmek için iç gözümü çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Sadece ben kalacağım.”
Frank Herbert
İşte sadece ben kaldığında, o yeni başlangıçlara merhaba diyebiliyoruz. Merhaba!
İlginizi çekebilir: Bırak, dağınık kalsın: Hayatta neleri toparlamak zorunda hissediyorsun?