Yemek ve duygular çok benzer: Doğru duygularla beslenin
Duygu ruhun gıdasıdır. Bedenin de. Yemekle duygu çok benzer. Öyle ki eski Türkçede kaygılanmaya “kaygı yutmak”, pişman olmaya “pişmanlık yemek”, sevinmeye “sevinç yemek” denirmiş.
İkisi de hayatı sürdürmeye yarar. Korkulacak yerde korkmamak da gıdasız kalmak gibi ölümcül sonuçlara yol açabilir. Utanç topluma uymayı, sevgi yardımlaşmayı, aşk üremeyi, üzüntü tamir ve tedavi etmeyi, kaygı olası tehlikelere karşı prova yapmayı sağlar ve hepsi de hayatın devamlılığı için gereklidir.
İkisi de hayatı yaşamaya yarar. Keyifli bir huzur, tehlikeli bir heyecan ya da taşkın bir coşku arayabilirsiniz; bu arayış, bu yolculuktur insana “Yaşıyorum” dedirten. Chateau Margaux, fırında kuzu incik ya da hafifçe yanmış fırın sütlaç sevebilirsiniz; bu tatlardır yemeği beslenmenin ötesinde bir zevke dönüştüren.
İkisi de yaşandıkları, tüketildikleri kültüre göre evrilir. Bir toplum işine yarayan, devamlılığını sağlayan duyguyu isimlendirir, yaşatır ve parlatır; bizim “vefa”mız, Alman “Freizetstress”i, Japon “amae”si, Portekiz “saudade”si gibi… Aynı şey duygu yerine mesela inek sütü için de geçerli; İsveçli sütü öylece içer, Japon hiç içmez, Amerikalı milk shake yapar, Fransız Camambert yapıp şarap eşliğinde yer, biz cacık olarak içeriz.
Ağır yemekler gibi ağır duygular da ağırlaştırır. Acı, keskin tatlar gibi acı, keskin hisler de insanın içini yakar. Özlem, ümit, nostalji gibi hisler de aynı biberli çikolata ya da tatlı-ekşi tavuk gibi iki zıt tadı içinde barındırır. Bazı şeyler (“şey” gıda ya da duygu) vıcık vıcıktır, insanın içi almaz. Bazısı öyle tatlıdır ki tadı damağında kalır.
Yemek ve duygu çok benzer. Onlara benzer davranın…
Terbiyeye yatırın. Uygun bir şeylere yatırıp bekletin tavuğunuzu/duygularınızı, bakın sonuç daha lezzetli ve sofistike olacak.
Abartmayın. Fazlası ağır gelir, hazmedemezsiniz: şerbetli tatlıların da, yağlı mantıların da, ağdalı sıkıntıların da, şiddetli öfkenin de, kapkara hüznün de, şeker pembe iyimserliğin de… Dengeli beslenin, sofranızda farklı renkten sebzeler, gönlünüzde farklı demler ve tatlı inişler-çıkışlar bulunsun. Çeşitlilik önemli.
Ne yersek oyuz. Ne olmak istiyorsanız o duygularla besleyin kendinizi.
İlginizi çekebilir: Hayatı mı kendinize uydurmaya çalışıyorsunuz, kendinizi mi hayata?