X

Yeme bozuklukları ve duygularımız arasındaki ilişki: Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Yeme bozuklukları üzerine yazdığım yazıların hemen hepsinde bunların en ciddi psikolojik rahatsızlıklardan biri olduğunu; cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik farklılıklara aldırmaksızın toplumun neredeyse hemen her kesiminde gittikçe yaygınlaştığını ve temelinde yanlış beden algısının yanı sıra duygusal faktörlerin rol oynadığını vurgulamaya dikkat ediyorum. Bugün de duygularımızdan bahsedecek ve duygusal dengemizi yitirmenin, bedenimizle olan bağı kaybetmenin anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkanırcasına yeme gibi rahatsızlıkların hem nedeni hem de sonucu olduğu üzerinde duracağım. Daha sonra da duygusal dengemize kavuşmamıza yardımcı olacak, hiç olmazsa en zor ve sıkıntılı anlarımızda bize yeniden “nefes” almayı hatırlatacak bir “kriya” yani Kundalini yoga pratiği paylaşacağım.

Yeme bozuklukları ile duygularımız arasında nasıl bir ilişki var?

Öncelikle, yeme bozuklukları arasında en yaygın şekilde görüldükleri tahmin edilen anoreksiya nervoza ve tıkanırcasına yeme bozukluklarının duygularımızla nasıl bir ilişki içinde olduğuna bakalım. Anoreksiya, insanın kendini sevmesini engelleyen, kişi ile bedeni ve duyguları arasında kalın duvarlar ören bir hastalık.  Bu duvarın harcı da yiyecekler. Yiyeceğin bedenlerimiz için en gerekli ve besleyici şeylerden biri olduğunu sanırım kimse yadsıyamaz. Bedenimizi gıdadan mahrum bırakmak aslında onu fiziksel olarak güçsüz bırakmanın yanı sıra sevgiden, ilişki kurmaktan ve şefkatten de alıkoyan ruhsal bir kriz durumu. Anoreksiyayla yaşayan kişiler fiziksel dünyada rahat edemezler yani kendilerini güvende hissedemez ve değerli bulmazlar. Sanki köklerinden koparılmış gibidirler. Zihin şu mesajı verir: Zayıfladıkça ufalıyorum, görünmez oluyorum ve bu sayede güvendeyim. Kişi kendini yiyeceklerden uzaklaştırdıkça maddi dünyadan uzaklaştığı, tinselliğe yaklaştığı yanılgısına kapılır. Fakat fiziksel varlığımızdan kaçamayız, dolayısıyla da bedenimiz bu hastalığın dayattığı yaşam şeklinde bir türlü rahatlık bulamaz.

Hayatının uzun bir dönemini anoreksiyadan bulimiyaya, tıkanırcasına yeme epizotlarından ortoreksiyaya kadar yeme bozukluklarının hemen her türüyle mücadele ederek geçirmiş olan Ramdesh Kaur, şifayı “Kundalini Yoga” sayesinde bulduğunu söylüyor. İyileştiğinden bu yana Kundalini yoga eğitmenliği yapan ve bu konuda benim de yazımda ana kaynak olarak kullandığım bir kitap yazan Kaur’a göre, anoreksiyadan kurtulmanın yolu içinde yaşadığımız dünyayla barışmaktan geçiyor; korku ve endişelerimizin üzerine gitmeli, çakralarımızı dengeye oturtmalı ve bedenimizin her bir noktasını onararak ruhumuzla ve duygularımızla yeniden bağ kurmalıyız. Bu yolculuk hiç kolay değil; ama varış noktasında “hayatımız” bekliyor.

Kaur, tıkanırcasına yeme bozukluğunun da temelde duygularımızla bağlantılı olduğunu vurguluyor. Öfke, endişe, utanç, depresyon. Bu duygulardan kurtulmak istediğimizde çare olarak yiyeceklere başvurabiliyor ve bedenimizin kabul ettiğinin çok üzerinde yiyerek bu duyguları bastırmaya çalışıyoruz. Kompülsif yeme sendromu olarak da bilinen bu durum olumsuz duyguları susturarak kişinin kendini bir anlamda hissiz bırakmak istemesinden kaynaklanıyor ve ruhun kaynağıyla olan bağını zayıflatıyor. Kaur, çarenin kendimizi ve başkalarını affetmekten geçtiğine inanıyor ve “utanmayın” diyor. “Bedeninizin utanılacak bir yanı yok. Yemek yediğiniz için utanmanıza gerek yok. Böyle güzelsiniz, olduğunuz gibi.”

Beden algısıyla ilgili sorunlar yaşayan ve yeme bozukluklarıyla mücadele eden insanların (ki sayıları hiç de azımsanmayacak kadar fazla) olumlu ya da olumsuz olsun duygularıyla sağlıklı bir şekilde iletişim kurması, onları kabullenmesi ve dinlemesi gerekiyor. Yeri geldiğinde onlara tahammül etmeyi yeri geldiğinde sevmeyi öğrenmesi. Fakat bunun yolu yiyeceklere yönelerek ya da onlardan kaçarak olumsuz duyguları itmek ve kendimizi uyuşturmaya çalışmak değil. Endişe ve kaygılarımız olabilir, kendimizi değersiz bulduğumuz ve hayatın kontrolü elimizden tamamen kayıp gitmiş gibi hissettiğimiz dönemler yaşayabiliriz ama bunun için bedenimizi cezalandıramayız. Duygularımıza kulak vermeli, onları yeniden dengeye kavuşturmaya çalışmalıyız.

Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Ramdesh Kaur, içsel huzur için ve duygularımızla yeniden sağlıklı bağlar kurabilmenin etkili bir yolu olarak Kundalini yogayla tanışmamızı tavsiye ediyor. Duygusal dengeyle ilgili kitabında yer verdiği bir “kriya”yı çok rahatlatıcı bulduğum için sizlerle de paylaşmak istedim. Fakat pratikten önce kısaca Kundalini yogadan bahsedelim.

Yine Ramdesh’in kitabından öğrendiğime göre Kundalini yoganın başlıca pratikleri arasında “kriya” dediğimiz hareketler ve meditasyon yer alıyor. Bunun dışında nefesler, el-kol hareketleri, duruşlar, mantralar da yine Kundalini yoganın en önemli pratiklerinden.

Kriya ise belli bir şeyin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan eylemler olarak görülebilir. Ramdesh’in örneğine bakacak olursak, kriya, “sonunda çiçeğe dönüşen bir ayçiçeği tohumu gibidir. Kendine özgü bir enerji akışına sahip, tekrarlandığında belli sonuçlar doğuran bir dizi duruş, nefes ve mantradan (Sanskritçe sözler) oluşur.”

Kriya’larla ilgili dikkat etmemiz gereken en önemli şey ise onları asla değiştirmeye çalışmamak gerektiği, aksine “bırakın kriya’lar sizi değiştirsin.”

Artık Ramdesh’in önerdiği kriya pratiğine geçmek istiyorum ama Kundalini yoga hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz yazının sonundaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz.

Duygusal denge için kriya

(Yogi Bhajan tarafından ilk defa 21 Temmuz 1977’de gösterildi.)

1. Dizleriniz ve topuklarınız birbirine bitişik olacak şekilde dimdik bir duruş yakalamaya çalışın. Dengede kalmak için ayaklarınızı 45 derecelik açıyla dışarı doğru açın. Baş, kollar ve omurga arkaya doğru nazikçe uzarken kollarınızı başınızın üzerinde esnetin ve 20 derecelik açıyla arkaya eğilin. Kollarınızın kulaklarınızla aynı hizada kalmasına izin verin. Avuç içleri ileri bakmalıdır ve kollarınızı yukarıda bu şekilde tutmakta çok zorlanırsanız başparmaklarınızı birbirine geçirerek buradan destek alabilirsiniz. “Mucizevi Esneme” olarak da adlandırılan bu duruşta 2 dakika kalmaya çalışın ve bu sırada uzun, derin nefesler alarak bedeninizi dinleyin, sakinleşin.

Not: Yogi Bhajan, bu pratiğin “olumsuzluğu insandan uzaklaştıracağı” yorumunda bulunmuştur. Mucizevi Esneme hareketi, özellikle öz saygınlık için çok önemli olan göbek deliği noktasını dengeleyerek hislerin ve enerjinin ahenk yakalamasına yardım eder ve içimizdeki öfkeyi huzura çevirir.

2. Acele etmeden belinizden bükülerek aşağı doğru eğilin ve ellerinizi zemine değdirmeye çalışın. Bu sırada kollarınızın kulaklarınızla aynı hizada kaldığından emin olun ve esneyebildiğiniz son noktaya ulaştığınızda kollarınızın zemine doğru rahatça sallanmasına izin verin. Nefes alın ve nefesinizi tutun, bu sırada karnınızı yapabildiğiniz kadar şişirip ardından içinize çekin. Nefesinizi verin, bir süre bu şekilde kalın ve karnınızı yeniden şişirip çekin. Karnınızı şişirip indirmek suretiyle bir süre nefes alıp vermeye devam edin. 2 dakika kadar sürdürün. Bedeninizi saran gerginliği, alışkanlıkları ve negatif düşünceleri omurganızdan aşağı, zemine ittiğinizi hayal edin. Hareketi nefesinizi rahatlatıp yavaşça dikilir konuma gelerek tamamlayın.

3. Dik bir pozisyondayken ayaklarınızı olabildiğince geniş bir şekilde açın. Kollarınızı dirseklerden bükün ve ellerinizin bileklerinizden itibaren rahat bir konumda olmasını sağlayın. Kendinize uygun makul bir hızda kalçalarınızla geniş daireler çizmeye başlayabilirsiniz. Daireler sağa veya sola olabilir. 2 dakika devam edin.

Not: Ramdesh’e göre, korku ve güvensizlik gibi duygular çoğunlukla bedenimizin arka kısımlarında ve kalçalarda birikerek insanların kendini huzursuz ve gergin hissetmesine neden olur. Kalçalarla daireler çizerek gerginliği azaltabilir, bedenimizde hapsolan olumsuz, endişe verici hislerden kurtulabiliriz.

4. Ayaklarınız açık konumdayken dirseklerinizi uzatın ve kollarınızı bedeninizden uzaklaştırarak ileride tutun. Kollarınızı aynı anda ters yönlere çevirmeye başlayın. Kollarınızdan biri saat yönünde, diğeri saat yönünün tersine dönmelidir. Elleriniz ve bedeniniz arasındaki mesafeyi 30 derece açıyla koruyun. Saniyede bir dönüş tamamlayarak hareketi hızlı bir şekilde yapın. Kollarınızla daireler çizerken 45 derecelik açıyla ileri bükülün ve ardından vücudunuzu kaldırın; sonra artarda öne-arkaya olacak şekilde 45 derecelik açıyla arkaya esneyin. Arkaya-öne doğru her esneme yaklaşık 15 saniye sürmelidir. 1,5 dakika kadar devam edin. Sonunda, ayakta dik bir konuma dönün ve rahatlayın.

Not: Ramdesh, bu hareketin sağlıklı bir şekilde düşünmeye ve düşüncelerimize netlik kazandırmaya yardımcı olacağını ifade ediyor. Alışkanlık haline getirdiğimiz düşünce şekillerini fark edip bunların üzerimizdeki etkisini hafifletmek ve bedenimizde daha rahat hissetmek için uygulayabiliriz.

5. Yere sırt üstü uzanın ve gevşeyin. Avuç içleriniz yukarı baksın ve kollarınızı iki yanda rahat bir pozisyonda uzatın. Kriya’nın üzerinizdeki etkilerini özümsemeye çalışırken 10 dakika boyunca bu konumda yatın.

Not: Ramdesh, yatış pozisyonundayken sakin bir mantra dinlemenin rahatlamaya yardımcı olabileceğini ifade ediyor.

 

Kaynaklar:

Yogi Bhajan’ın Kundalini Yogaya dair pratikleri için: Yogi Bhajan, The Aquarian Teacher, Kundalini Research Institute.
Bu yazıda kullandığım ana kaynak: Ramdesh Kaur, The Body Temple: Kundalini Yoga for Body Acceptance, Eating Disorders and Radical Self-love.
Ramdesh Kaur’un rehberliğindeki meditasyonlar için spiritvoyage.com/bodytemple adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kundalini Yoga hakkında göz atabileceğiniz bazı Türkçe kaynaklar:

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale