X

Yeme bozuklukları ve duygularımız arasındaki ilişki: Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Yeme bozuklukları üzerine yazdığım yazıların hemen hepsinde bunların en ciddi psikolojik rahatsızlıklardan biri olduğunu; cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik farklılıklara aldırmaksızın toplumun neredeyse hemen her kesiminde gittikçe yaygınlaştığını ve temelinde yanlış beden algısının yanı sıra duygusal faktörlerin rol oynadığını vurgulamaya dikkat ediyorum. Bugün de duygularımızdan bahsedecek ve duygusal dengemizi yitirmenin, bedenimizle olan bağı kaybetmenin anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkanırcasına yeme gibi rahatsızlıkların hem nedeni hem de sonucu olduğu üzerinde duracağım. Daha sonra da duygusal dengemize kavuşmamıza yardımcı olacak, hiç olmazsa en zor ve sıkıntılı anlarımızda bize yeniden “nefes” almayı hatırlatacak bir “kriya” yani Kundalini yoga pratiği paylaşacağım.

Yeme bozuklukları ile duygularımız arasında nasıl bir ilişki var?

Öncelikle, yeme bozuklukları arasında en yaygın şekilde görüldükleri tahmin edilen anoreksiya nervoza ve tıkanırcasına yeme bozukluklarının duygularımızla nasıl bir ilişki içinde olduğuna bakalım. Anoreksiya, insanın kendini sevmesini engelleyen, kişi ile bedeni ve duyguları arasında kalın duvarlar ören bir hastalık.  Bu duvarın harcı da yiyecekler. Yiyeceğin bedenlerimiz için en gerekli ve besleyici şeylerden biri olduğunu sanırım kimse yadsıyamaz. Bedenimizi gıdadan mahrum bırakmak aslında onu fiziksel olarak güçsüz bırakmanın yanı sıra sevgiden, ilişki kurmaktan ve şefkatten de alıkoyan ruhsal bir kriz durumu. Anoreksiyayla yaşayan kişiler fiziksel dünyada rahat edemezler yani kendilerini güvende hissedemez ve değerli bulmazlar. Sanki köklerinden koparılmış gibidirler. Zihin şu mesajı verir: Zayıfladıkça ufalıyorum, görünmez oluyorum ve bu sayede güvendeyim. Kişi kendini yiyeceklerden uzaklaştırdıkça maddi dünyadan uzaklaştığı, tinselliğe yaklaştığı yanılgısına kapılır. Fakat fiziksel varlığımızdan kaçamayız, dolayısıyla da bedenimiz bu hastalığın dayattığı yaşam şeklinde bir türlü rahatlık bulamaz.

Hayatının uzun bir dönemini anoreksiyadan bulimiyaya, tıkanırcasına yeme epizotlarından ortoreksiyaya kadar yeme bozukluklarının hemen her türüyle mücadele ederek geçirmiş olan Ramdesh Kaur, şifayı “Kundalini Yoga” sayesinde bulduğunu söylüyor. İyileştiğinden bu yana Kundalini yoga eğitmenliği yapan ve bu konuda benim de yazımda ana kaynak olarak kullandığım bir kitap yazan Kaur’a göre, anoreksiyadan kurtulmanın yolu içinde yaşadığımız dünyayla barışmaktan geçiyor; korku ve endişelerimizin üzerine gitmeli, çakralarımızı dengeye oturtmalı ve bedenimizin her bir noktasını onararak ruhumuzla ve duygularımızla yeniden bağ kurmalıyız. Bu yolculuk hiç kolay değil; ama varış noktasında “hayatımız” bekliyor.

Kaur, tıkanırcasına yeme bozukluğunun da temelde duygularımızla bağlantılı olduğunu vurguluyor. Öfke, endişe, utanç, depresyon. Bu duygulardan kurtulmak istediğimizde çare olarak yiyeceklere başvurabiliyor ve bedenimizin kabul ettiğinin çok üzerinde yiyerek bu duyguları bastırmaya çalışıyoruz. Kompülsif yeme sendromu olarak da bilinen bu durum olumsuz duyguları susturarak kişinin kendini bir anlamda hissiz bırakmak istemesinden kaynaklanıyor ve ruhun kaynağıyla olan bağını zayıflatıyor. Kaur, çarenin kendimizi ve başkalarını affetmekten geçtiğine inanıyor ve “utanmayın” diyor. “Bedeninizin utanılacak bir yanı yok. Yemek yediğiniz için utanmanıza gerek yok. Böyle güzelsiniz, olduğunuz gibi.”

Beden algısıyla ilgili sorunlar yaşayan ve yeme bozukluklarıyla mücadele eden insanların (ki sayıları hiç de azımsanmayacak kadar fazla) olumlu ya da olumsuz olsun duygularıyla sağlıklı bir şekilde iletişim kurması, onları kabullenmesi ve dinlemesi gerekiyor. Yeri geldiğinde onlara tahammül etmeyi yeri geldiğinde sevmeyi öğrenmesi. Fakat bunun yolu yiyeceklere yönelerek ya da onlardan kaçarak olumsuz duyguları itmek ve kendimizi uyuşturmaya çalışmak değil. Endişe ve kaygılarımız olabilir, kendimizi değersiz bulduğumuz ve hayatın kontrolü elimizden tamamen kayıp gitmiş gibi hissettiğimiz dönemler yaşayabiliriz ama bunun için bedenimizi cezalandıramayız. Duygularımıza kulak vermeli, onları yeniden dengeye kavuşturmaya çalışmalıyız.

Duygusal dengenizi bulmaya yardımcı olacak bir kriya pratiği

Ramdesh Kaur, içsel huzur için ve duygularımızla yeniden sağlıklı bağlar kurabilmenin etkili bir yolu olarak Kundalini yogayla tanışmamızı tavsiye ediyor. Duygusal dengeyle ilgili kitabında yer verdiği bir “kriya”yı çok rahatlatıcı bulduğum için sizlerle de paylaşmak istedim. Fakat pratikten önce kısaca Kundalini yogadan bahsedelim.

Yine Ramdesh’in kitabından öğrendiğime göre Kundalini yoganın başlıca pratikleri arasında “kriya” dediğimiz hareketler ve meditasyon yer alıyor. Bunun dışında nefesler, el-kol hareketleri, duruşlar, mantralar da yine Kundalini yoganın en önemli pratiklerinden.

Kriya ise belli bir şeyin ortaya çıkmasıyla sonuçlanan eylemler olarak görülebilir. Ramdesh’in örneğine bakacak olursak, kriya, “sonunda çiçeğe dönüşen bir ayçiçeği tohumu gibidir. Kendine özgü bir enerji akışına sahip, tekrarlandığında belli sonuçlar doğuran bir dizi duruş, nefes ve mantradan (Sanskritçe sözler) oluşur.”

Kriya’larla ilgili dikkat etmemiz gereken en önemli şey ise onları asla değiştirmeye çalışmamak gerektiği, aksine “bırakın kriya’lar sizi değiştirsin.”

Artık Ramdesh’in önerdiği kriya pratiğine geçmek istiyorum ama Kundalini yoga hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz yazının sonundaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz.

Duygusal denge için kriya

(Yogi Bhajan tarafından ilk defa 21 Temmuz 1977’de gösterildi.)

1. Dizleriniz ve topuklarınız birbirine bitişik olacak şekilde dimdik bir duruş yakalamaya çalışın. Dengede kalmak için ayaklarınızı 45 derecelik açıyla dışarı doğru açın. Baş, kollar ve omurga arkaya doğru nazikçe uzarken kollarınızı başınızın üzerinde esnetin ve 20 derecelik açıyla arkaya eğilin. Kollarınızın kulaklarınızla aynı hizada kalmasına izin verin. Avuç içleri ileri bakmalıdır ve kollarınızı yukarıda bu şekilde tutmakta çok zorlanırsanız başparmaklarınızı birbirine geçirerek buradan destek alabilirsiniz. “Mucizevi Esneme” olarak da adlandırılan bu duruşta 2 dakika kalmaya çalışın ve bu sırada uzun, derin nefesler alarak bedeninizi dinleyin, sakinleşin.

Not: Yogi Bhajan, bu pratiğin “olumsuzluğu insandan uzaklaştıracağı” yorumunda bulunmuştur. Mucizevi Esneme hareketi, özellikle öz saygınlık için çok önemli olan göbek deliği noktasını dengeleyerek hislerin ve enerjinin ahenk yakalamasına yardım eder ve içimizdeki öfkeyi huzura çevirir.

2. Acele etmeden belinizden bükülerek aşağı doğru eğilin ve ellerinizi zemine değdirmeye çalışın. Bu sırada kollarınızın kulaklarınızla aynı hizada kaldığından emin olun ve esneyebildiğiniz son noktaya ulaştığınızda kollarınızın zemine doğru rahatça sallanmasına izin verin. Nefes alın ve nefesinizi tutun, bu sırada karnınızı yapabildiğiniz kadar şişirip ardından içinize çekin. Nefesinizi verin, bir süre bu şekilde kalın ve karnınızı yeniden şişirip çekin. Karnınızı şişirip indirmek suretiyle bir süre nefes alıp vermeye devam edin. 2 dakika kadar sürdürün. Bedeninizi saran gerginliği, alışkanlıkları ve negatif düşünceleri omurganızdan aşağı, zemine ittiğinizi hayal edin. Hareketi nefesinizi rahatlatıp yavaşça dikilir konuma gelerek tamamlayın.

3. Dik bir pozisyondayken ayaklarınızı olabildiğince geniş bir şekilde açın. Kollarınızı dirseklerden bükün ve ellerinizin bileklerinizden itibaren rahat bir konumda olmasını sağlayın. Kendinize uygun makul bir hızda kalçalarınızla geniş daireler çizmeye başlayabilirsiniz. Daireler sağa veya sola olabilir. 2 dakika devam edin.

Not: Ramdesh’e göre, korku ve güvensizlik gibi duygular çoğunlukla bedenimizin arka kısımlarında ve kalçalarda birikerek insanların kendini huzursuz ve gergin hissetmesine neden olur. Kalçalarla daireler çizerek gerginliği azaltabilir, bedenimizde hapsolan olumsuz, endişe verici hislerden kurtulabiliriz.

4. Ayaklarınız açık konumdayken dirseklerinizi uzatın ve kollarınızı bedeninizden uzaklaştırarak ileride tutun. Kollarınızı aynı anda ters yönlere çevirmeye başlayın. Kollarınızdan biri saat yönünde, diğeri saat yönünün tersine dönmelidir. Elleriniz ve bedeniniz arasındaki mesafeyi 30 derece açıyla koruyun. Saniyede bir dönüş tamamlayarak hareketi hızlı bir şekilde yapın. Kollarınızla daireler çizerken 45 derecelik açıyla ileri bükülün ve ardından vücudunuzu kaldırın; sonra artarda öne-arkaya olacak şekilde 45 derecelik açıyla arkaya esneyin. Arkaya-öne doğru her esneme yaklaşık 15 saniye sürmelidir. 1,5 dakika kadar devam edin. Sonunda, ayakta dik bir konuma dönün ve rahatlayın.

Not: Ramdesh, bu hareketin sağlıklı bir şekilde düşünmeye ve düşüncelerimize netlik kazandırmaya yardımcı olacağını ifade ediyor. Alışkanlık haline getirdiğimiz düşünce şekillerini fark edip bunların üzerimizdeki etkisini hafifletmek ve bedenimizde daha rahat hissetmek için uygulayabiliriz.

5. Yere sırt üstü uzanın ve gevşeyin. Avuç içleriniz yukarı baksın ve kollarınızı iki yanda rahat bir pozisyonda uzatın. Kriya’nın üzerinizdeki etkilerini özümsemeye çalışırken 10 dakika boyunca bu konumda yatın.

Not: Ramdesh, yatış pozisyonundayken sakin bir mantra dinlemenin rahatlamaya yardımcı olabileceğini ifade ediyor.

 

Kaynaklar:

Yogi Bhajan’ın Kundalini Yogaya dair pratikleri için: Yogi Bhajan, The Aquarian Teacher, Kundalini Research Institute.
Bu yazıda kullandığım ana kaynak: Ramdesh Kaur, The Body Temple: Kundalini Yoga for Body Acceptance, Eating Disorders and Radical Self-love.
Ramdesh Kaur’un rehberliğindeki meditasyonlar için spiritvoyage.com/bodytemple adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kundalini Yoga hakkında göz atabileceğiniz bazı Türkçe kaynaklar:

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale