X

Yeme bozukluklarıyla mücadele edenler paylaşıyor: İlham veren TED konuşmaları

Bu sayfayı ve bloğumda paylaştıklarımı okuyanlarınız yazılarımın hemen her zaman bir şekilde yeme bozukluklarına dokunduğunu fark etmiştir. İşin aslı, uzun zamandır anoreksiya nervoza ve sağlıklı beslenme takıntısıyla mücadele eden biri olarak tahammül edemediğim hisleri ve zihnimdeki zehirli sesleri bastırarak değil ama paylaşarak susturmak için blog tutmaya başlamıştım. Yaklaşık bir senedir ise başta yeme bozuklukları yaşayanlar olmak üzere daha fazla insana ulaşmak için uplifers.com’da yazıyorum. Buradaki yazıları okuyup benimle iletişime geçenleriniz oluyor; yazışıyoruz ve paylaşıyoruz. Duygularımızı, yaşadığımız güçlükleri, sıkıntılarımızı ve elbette umutlarımızı. İnanmaktan vazgeçmeyelim diyoruz birbirimize aslında her sözümüzle…

Yazılarımda mutlaka okumuş ya da izlemiş olduğum çoğu yabancı kaynaklara (kitaplar, makaleler ve videolara) atıf yapıyor, bu kaynaklardan derlediğim/hazırladığım içeriklerde yeme bozuklukları üzerine yapılan güncel araştırmaları ele almaya çalışıyorum.
Yeme bozuklukları hakkında okumalar ve araştırmalar yapmaya başlayalı iki seneyi geçiyor. Kendime umut olmak ve hastalığım konusunda bilgilenmek amacıyla giriştiğim bu çaba sırasında inanılmaz blogger’larblogger’, beslenme uzmanları, yeme bozukluklarıyla mücadele edenlere yardımcı internet siteleri ve gerçek anlatılar keşfettim.

Keşiflerimden biri de TEDTalks platformu oldu. Yazıma devam etmeden önce kısa bir parantez açarak duymayanlarınız için bu oluşum hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

“Technology, Entertainment and Design” (Teknoloji, Eğlence ve Tasarım) konularındaki konferanslar dizisi olarak TED Konuşmaları ilk kez 1984 yılında yapılıyor. 1990 yılından beri düzenli olarak dünyanın dört bir yanında yapılan TED Konuşmaları, kapsamını genişleterek aklınıza gelebilecek hemen her konuda bir ideali, paylaşmaya değer bir başarısı ya da hayali olan kişilerin konuşma yaptığı bir alana dönüşüyor.

TED Konuşmalarının mottosu ise, “Ideas Worth Spreading” yani “Paylaşmaya Değer Fikirler”

TED Konuşmaları’ndan üniversite yıllarımdan bu yana haberdardım ama yeme bozuklukları, beden algısı, kaygı bozukluğu gibi konularda yapılan konuşmaları merak edip izlemediğimi yeni fark ettim. Ve bundan yaklaşık iki sene önce TEDTalks’un internet sitesindeki arama butonuna ilk defa “anorexia” kelimesini girdim. Catherine Pawley’nin 2017 yılında yaptığı konuşmayla karşılaştım. Catherine kendini “evlat, kardeş, arkadaş, sevgili ve iyileşmekte olan bir anoreksik,” olarak tanımlıyordu. Benim için bu konuşmayı sonuna kadar izlemek zordu ama yapmam gereken bir şeydi.

Bilgisayarımın ekranını kapadığımda, “Seni çok iyi anlıyorum, Catherine” desem de onun kendisine, hayatına ve sevdiklerine bu kadar zarar verdiğini görünce öfkelenmeden duramamıştım, içten içe aynı öfkeyi kendime yönelttiğimin de farkındaydım elbette.
Catherine’in konuşmasının ve konu hakkındaki diğer konuşmaların Türkçe altyazısı olup olmadığı sorusu aklıma düştü birden.

Öyle ya, bu konuşmaların çoğu İngilizceydi; bazı TED videolarının Türkçe altyazıyla izlenebildiğini biliyordum –bu, çevirmenlerin de işin içine dâhil olduğunu gösteriyordu. (Mütercim Tercümanlık mezunu olarak TED videolarının çeviri sürecini daha önce merak etmemiş olmama hayıflanmadım değil!) Catherine’in konuşması Türkçe altyazıyla izlenemiyordu. O an bunun İngilizce bilmeyen ama bu hastalıkları yaşayan ya da yakın çevresinde yeme bozukluğu olan insanlar için büyük bir engel, bir dil bariyeri oluşturduğunu düşündüm.

TED Talks için kurulmuş gönüllü çevirmenler platformu vardı. Hemen Türkçe çevirmenler arasına katıldım ve o günden beri yeme bozuklukları başta olmak üzere çeşitli konulardaki konuşmaları dilimize çeviriyorum. Müthiş bir deneyim. Bu uzunca parantezi kapatıyor ve TEDTalks’ta yeme bozuklukları üzerine Türkçe altyazılarıyla izleyebileceğiniz bazı videoları paylaşmak istiyorum.

Anoreksinin Ardından – Hayat mısır gevreklerinizi tartmakla harcanmayacak kadar kısa

Catherine Pawley, 2017 yılında düzenlenen bir TEDx konferansında anoreksiya nervozayla olan geçmişini anlatıyor. Pawley’nin yaşadıklarını öğrenince anoreksiya nervozadan iyileşmek için çetin bir mücadele vermek gerektiğini ama bu mücadeleyi kazanmanın imkânsız olmadığını bir kez daha anlıyoruz. Pawley, “Acı, gözyaşı, kabullenme ve keşif dolu bir yolculuk bu,” diyerek başladığı konuşmasında, hapsolduğu kurallar kitabını yırtıp atmaya karar vermesiyle asıl iyileşme yoluna girdiğini söylüyor:
Tam olarak ne zamandı bilmiyorum. Ama sayısız terapiden, ruhsal arayışlarım ve aldığım birkaç kilodan sonra tedavime tam anlamıyla sarıldım. İyileşmeye giden yolda, ben kurallar kitabımı yırtıp attım. Her hareketimi yöneten kurallar kitabını. Kontrolün bende olduğunu, güvende olduğumu hissettiren kurallar. Zayıflamamın, saçlarımın dökülmesinin, kemiklerimin incelmesinin nedeni. Beni yavaş yavaş öldüren kurallar.

Yeme bozukluklarıyla ilgili tüm bildiklerimiz

Dr. Laura Hill’in konuşmasını çoğunlukla bilimsel bulgulardan ve yaptığı araştırmalardan bahsettiği için takip etmek biraz zor olmuştu ve Catherine’i dinlerken hissettiğim yakınlığı yakalayamamıştım ama Hill’in hastaların zihninde duyduğu “anoreksik ses”e yaptığı vurgu ve bunu izleyiciye hissettirmek için dinlettiği karmaşık, boğucu sesler ilgimi çekmişti. Hill, temel olarak, yeme bozukluğu yaşayanların normalde diğer birçok insanın yemek yedikten sonra hissettiği sakinlik, mutluluk ve memnuniyet hislerinden nasıl farklı deneyimler yaşadığını anlatıyor. Korku, panik, kaygı… Hill, anoreksiya nervoza rahatsızlığına hastaların zihnindeki sesten, yani içeriden bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve onlara yardımcı olabilecek bir tedavi şeklini açıklıyor.

Yeme bozukluğu olmayan biri kızarmış ekmeğini ve üzerine sürdüğü reçeli keyifle yer, önündeki yiyeceklerin keyfini çıkarır ve lezzetlerinin farkına varır. Ama yeme bozukluğu olan biri, anoreksiya gibi örneğin, bu kişiler yediğinden inanılmaz bir kaygı duyar, düşünceleri büyük bir rahatsızlık verir ve ses duyarlar.

Acıyla yüzleşin ve özgür kalın

Amy Dalton, uzun yıllar mücadele ettiği yeme bozukluklarından, uyuşturucu ve alkol bağımlılığından nasıl kurtulduğunu, sonrasında kendisi gibi insanlara yardımcı olarak amacını yeniden nasıl keşfettiğini son derece samimi bir dille anlatıyor. Hepimiz acılarımızla farklı yöntemler kullanarak baş etmeye çalışırız, öyle değil mi? Ama muhtemelen en fazla yararı dokunacak yola girmeye çekiniriz: Acılarla yüzleşmek. Bize rahatsızlık veren hisleri bastırmamak ama onları dinlemek, duymak, çözmeye çalışmak ve onlarla birlikte iyileşmek. Dalton da tam olarak bunu yaptığını anlatıyor.
…hiçbirimiz acı veren hislerle yüzleşmek istemeyiz. Büyük üzüntüler, keder, utanç ve korku. Hepsinden kaçarız. …ne zaman ki bu acıyı açık eder ve yüzeye çıkmasına izin veririz, ne zaman ki korkuların üzerine gideriz, ancak o zaman iyileşmeye ve belki hayattan keyif almaya başlarız.

Farkındalık ve iyileşme

Son olarak, doğrudan yeme bozukluğu hakkında olmasa da yaşadığı kaygı bozukluğunu ve depresyonu farkındalıkla ve duygularının serbest kalmasına izin vererek yenen cesaretli bir kadından bahsetmek istiyorum. Shannon Paige.

Paige, rahim ağzı kanseri olduğunu öğreniyor, kanseri yeniyor ama sonrasında kendini derin bir boşluk ve amaçsızlık içinde buluyor.
Depresyon, yeni sabaha uyanma istediğinizi çaldığı gibi başka şeyleri de alıp götürebilir: İçten gülümsemeleriniz, ilişki kurma becerileriniz, geleceğe dair umutlarınız. …depresyon zordur. Depresyon berbattır. Depresyon zalimdir.

Shannon için depresyonla mücadele en az kanserle mücadele kadar çetin geçmiş. Kurtarıcısı ise yoga olmuş. Anlattığına göre, yoga tek başına onu hapsolduğu cendereden çekip çıkaramamış ama farkındalık kazandırarak bedenini yeniden duyumsamasını, böylece düşünüş şeklini değiştirebilmesini ve yaşamında yeniden güç, istikrar ve hafifliğe kavuşmasını sağlamış.

TEDTalks’taki bu konuşmaların hepsi ilham veriyor. İyileşmek için. Umut etmeye, inanmaya devam etmek için. Yeme bozuklukları, depresyon, kaygı, endişe… Bunlar çoğu zaman yaşamımızı elimizden çalan suçlular. Ama bize ait olanı, hayatımızı, onlardan geri almamız mümkün. Hepimizin mücadele şekli farklı olsa da hiç değişmeyen bir şey var: Her zaman mutlu, neşeli olamayız; hüzün, karamsarlık, korku gibi duygular da hayatın gerçekleri. Önemli olan bu hislerin elinde paramparça olmadan, kolumuz kanadımız kırılmadan onlarla yüzleşmek ve şefkatle, anlayışla “artık gitme vaktiniz geldi,” diyebilmek.

Kaynaklar:
TEDTalks konuşmalarını izleyebileceğiniz internet sitesi: https://www.ted.com/talks
Shannon Paige’in internet sitesi: https://www.shannonpaigeyoga.com/home
Dr. Laura Hill’in 2017 yılında kaydettiği bir podcast’i aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz: https://www.edcatalogue.com/episode-52-dr-laura-hill-brain-based-approach-eating-disorders-treatment/

İlginizi çekebilir: Anoreksiya nervozadan tam anlamıyla kurtulmak mümkün mü?

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale