Affetmek… Söylemesi ne kolay, yapması ise bir o kadar zor. Hayatımız boyunca pek çok şey yaşıyoruz ve ne yazık ki her deneyimimiz güzel, mutluluk verici, pozitif olmuyor. İyi yaşanmışlıklar kadar kötüler de oldukça fazla. Seviyoruz, seviliyoruz, güzel haberler alıyoruz, bir şeyleri müjdeliyoruz, sevdiklerimizle buluşuyor, başarılara ulaşıyor, o çok istediğimiz tatillere çıkıyoruz… Çok çok güzel şeyler sığdırıyoruz yaşantılarımıza. Ama bir yandan da kırılıyor, inciniyor, üzülüyor, haksızlığa uğruyor, terk ediliyor, hayal kırıklıkları yaşıyor, yaralanıyoruz… Kısacası, canımızı sıkan, yüreğimizi yakan, kendimizi çok kötü hissetmemize neden olan, üstelik bir gün de değil, bazen haftalarca, bazen aylarca, hatta yıllarca etkisi geçmeyen olumsuz deneyimler biriktiriyoruz. Çünkü, insan olmak böyle bir şey. ‘Gerçekten’ yaşamak böyle bir şey. Her duyguya, her deneyime yer var hayatta. Bazı deneyimlerin etkisi çok yıkıcı olsa da, üstesinden gelmemiz, dahası bize o deneyimleri yaşatanları da affetmemiz gerekiyor. Öznesi kendimiz olsak da.
Bazen, bazı acı yaşanmışlıkları atlatabilmek oldukça zorken, bir de onu yaşatanı affetmeyi aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz –hele ki zar zor kendimize gelebilmişken- ama her insanın affetmeyi bilmesi, bağışlayıcı olmanın o ‘dayanılmaz hafifliğini’ yaşaması gerekiyor. Evet, sizin de…
Çünkü, affetmek özgürlüğün anahtarıdır. İçinizde biriken kızgınlık, öfke ya da kin, bir zincir gibi sizi geçmişe hapseder. Affetmek ise, bu zincirleri kırmanıza yardımcı olur ve sizi geleceğe doğru ilerlemeniz için yüreklendirir. Affetme, bir iyileşme yolculuğudur; içsel barışınızı ve huzurunuzu yeniden bulmanın yolculuğu. Bu yolculuğa çıkmayı, yaralarınızdan özgürleşmeyi, içinizdeki gücü yeniden keşfetmeyi ve yaşama daha umutlu, mutlu gözlerle bakmayı istemez misiniz? Sanıyoruz ki hepimiz isteriz. Öyleyse gelin, bunu ‘bir mektupla’ başaralım: Affetme mektubu.
Affetme mektubu nasıl yazılır?
Daha önce pek çok yazımızda affetmenin neden önemli olduğuna, kendi iyiliğimiz için neden affetmemiz gerektiğine, nasıl affedebileceğimize dair farklı bakış açılarıyla affetme konusunu ele almıştık. Bu kez ise çok pratik, yalnızca bir kağıt ve kalemle kendinizi içinizde biriken kinden, öfkeden, kırgınlık ve kızgınlıklardan arındırabileceğiniz bir mektup yazmanın inceliklerini paylaşacağız. Bu affetme mektubu ile hem geçmişin yaralarından özgürleşebilecek hem de kendinizle daha barışçıl bir ilişki kurabileceksiniz. Ve dediğimiz gibi ihtiyacınız olan yalnızca bir kağıt ve kalem… Sonrası zaten kalbinizden, zihninizden akıp gidecek.
1. Affetmenin ne denli önemli olduğunu fark edin
İlk önce şunun farkına varın; başkası için değil, kendiniz için affedeceksiniz. Kendi yüklerinizden kurtulmak, hafiflemiş bir şekilde yaşamınıza devam etmek ve kalbinizde daha fazla kin, öfke barındırmamak için affedeceksiniz. Olumsuz duygulara değil, güzel duygulara, deneyimlere hayatınızda daha fazla yer açmak, iyileşme yolculuğunuzu başlatmak için bu mektubu yazacaksınız. Affetmek, sizi, aslında size ait olmasını istemediğiniz o kin ve nefretten, öfke ve kızgınlıktan kurtaracak ve bunların yerine huzur, yaşama sevgisi, umut koyacak. Affetmenin önemini fark ettiğinizde, bu mektubu yazmak için ihtiyacınız olan içsel motivasyonu da kazanmış olacaksınız.
2. Hazır ve istekli olun
Henüz çok taze şeyler yaşadıysanız, yani birtakım yaralarınızın üzeri daha kabuk bağlamadıysa, kalbinizdeki o yükü bırakmak için erken olabilir. Sizi daha dün incitmiş birini bugün bir çırpıda affetmeniz kolay değil. O yüzden affetmenin önemini fark etmiş olmanız kadar, affetmek için doğru zamanda olup olmadığınız da önemli. Gerçekten hazır olduğunuzda ve artık affedip kalbinizdeki, zihninizdeki yüklerden kurtulmaya istekli olduğunuzda mektubunuzun başına geçin.
3. Korkusuzca geçmişe dönün
Hazırsınız ve artık geçmişin o yüklerini taşımamaya kararlısınız. Öyleyse, affetme mektubunu yazmak için kaleminizi kağıdınızı alabilirsiniz. İlk başta ne yazacağınız konusunda bocalayabilirsiniz, ancak hemen pes etmeyin. Geçmişe, iç dünyanıza, kalbinizin ve zihninizin köşelerine doğru bir yolculuğa çıkın ve içinizi sızlatan zamanları anımsayın. Ne olmuştu, kim, size ne demişti, kendinizi nasıl hissetmiştiniz, kimler sizi hayal kırıklığına uğrattı, kim tartışmanın ortasında çekip gitti, ne içinizde ukde kaldı, o an kime, neyi söylemek isterdiniz, kim size ihanet etti, hangi güvendiğiniz dağlara kar yağdı, ne zaman kendinizi savunamadınız, nasıl bir haksızlığa uğradınız.… Hepsini gözlerinizin önünden geçirin. Ama baştan şunu kabul edin; bu kolay olmayacak, geçmişe doğru acı bir yolculuk yapacaksınız -ama sonu kesinlikle değecek-. Duygularınızı, düşüncelerinizi saklamayın, geçmişten, geçmişin size anımsatacaklarından korkmayın, onları aşabilmek için hatırlamalısınız.
4. Sansürsüz bir dille yazın
Dürüst olun. Bu mektubu siz yazıyorsunuz, siz okuyacaksınız. Bir başkası görmeyecek. Süslemenize, duygularınızı sansürlemenize gerek yok, ‘kabul edilebilir’ hale getirmeye çalışmayın. Kalbinizden kaleminize ne akıyorsa, doğrusu, gerçeği odur, bırakın öyle kalsın yazıda, cümlelerinizle oynamayın, eğip bükmeyin onları, sıkıştırmayın kendinizi. Bu sizin affetme mektubunuz… Olanı olduğu gibi ve size tam olarak hissettirdiği gibi yazmakta özgürsünüz. Ne yaşandıysa siz yaşadınız, size kimin, ne yaşattığını, ne hissettirdiğini en iyi siz biliyorsunuz. O öfkeyi, kini ya da nefreti küçümsemeyin, süslü püslü cümlelerle yumuşatmayın. O’na çok kızdığınızı, hatta ondan nefret etmeye başladığınızı, çünkü sizi hayal kırıklığına uğrattığını, yazın, kendinizden çekinmeyin. Ne kadar çok içinizi dökerseniz, mektubun sonunda o kadar özgürleşmiş hissedersiniz.
5. Kendinizi de unutmayın
Yalnızca başkalarını affetmek için değil, kendinizi affetmek için de bu mektubu yazın. Başkalarına olan kızgınlığınız, öfkeniz kadar, kendinize karşı da olumsuz pek çok duygu biriktirmiş olabilirsiniz. Keşke şöyle yapsaydım, keşke bunu yapmasaydım, keşke bu kararı almasaydım… Ne olduysa oldu, ne yaptıysanız yaptınız, kendinize daha fazla yüklenmenin kimseye bir faydası yok; yalnızca kalbinize yük. Bırakın, affedin, en çok da kendinizi affedin. İyi ki yaptım demeyi, evet daha iyi olabilirdi ama yaptım, denedim, gördüm, öğrendim demeyi öğrenin. Kendinize öfke duymayın, kin beslemeyin. Başkalarına olduğu gibi kendinize de bağışlayıcı olmayı öğrenin. Yazın; sevgili kendim, evet sana öfkeliyim, çünkü şöyle yapmıştım ama affediyorum, geçti, bitti, hepsi geride kaldı deyin ve artık önünüze bakmak istediğinizi yazın.
6. Zorlandığınızda ara verin
Kendinize doğru bir yolculuğa çıkmak, geçmişinize gitmek, size acı veren deneyimlerinizi hatırlamak çok kolay olmayacaktır, dolayısıyla bu mektubu yazarken zaman zaman kendinizi bunalmış hissedebilirsiniz. Böyle durumlarda kendinizi zorlamamak için kısa bir ara verin ve gerekirse derin derin nefesler alın, bir bardak su için, temiz havaya çıkın, gözlerinizi kapatıp bir süre uzanın… Sizi o anda iyi hissettirebilecek bir şeylerle meşgul olun ve geri dönmeye hazır olduğunuzda tekrar kalemi elinize alıp mektubunuzu tamamlayın.
Mektuba son noktayı koyduğunuzda hem kendinizi hem de geçmişinize dair sizi yaralayan kim varsa herkesi affederek tüm bunlardan özgürleştiğinizi hissedecek, kendinize belki de şimdiye kadarki en güzel armağanı verdiğinizi fark edeceksiniz. Unutmayın, affetmek yalnızca kendiniz için yaptığınız bir eylem, başkaları için değil. Göreceksiniz ki hayat, içinizdeki kin ve öfkeden arındığınızda, bağışlayıcı olmanın gücünü keşfettiğinizde çok daha güzel olacak ve kalbiniz, ağırlıklarından kurtulmuş olacak…
İlginizi çekebilir: Kendiniz ve kendi iyiliğiniz için yapabileceğiniz bir eylem: Affetmek