Yaz sonuna özel cilt bakım rehberi: 5 adımda yazın etkilerini cildinizden silin
İyot kokusu, tuzlu saçlar, sıcak kumlar, bronz ten, uçuş uçuş elbiseler, hafif ve lezzetli yemeklerin eşlik ettiği bol sohbetli ve kalabalık sofralar, uzayan günler, macera dolu yolculuklar… Yaz mevsimini sevenlerden mi yoksa sonbaharın gelişini sabırsızlıkla bekleyenlerden misiniz bilmiyorum ama ben, güneşe maruz kalmaktan ve nemden dolayı isyan bayrağını çeken hassas cildime rağmen ‘Keşke her mevsim yaz olsa.’ diyebilecek kadar güneşe tutkulu bir ‘yaz severim’.
Her mevsim geçişinde olduğu gibi, yaz mevsiminin sıcağını ve nemini geride bırakıp serin ve kapalı sonbahar havalarına geçiş yaparken, yaşam tarzımızın, beslenme stilimizin, hareket alışkanlıklarımızın ve en önemlisi de hava durumunun değişmesiyle birlikte cildimizin ihtiyaçları da büyük ölçüde değişiyor.
Cildimiz yaz boyunca yoğun klora ve tuza maruz kalıyor; güneşin zararlı ışınları nedeniyle yıpranıyor, lekeleniyor ve matlaşıyor. Yüksek sıcaklık yüzünden nemini kaybeden, gözenekleri genişleyen ve genişleyen gözeneklere dolan cilt bakım ürünleri (özellikle de ağır yapılı güneş koruyucuları) nedeniyle siyah nokta, komedon ve sivilce oluşumuna çok daha yatkın hale gelen cildimizden yazın etkilerini silmek için temizlikten nemlendirmeye, her aşamada çok daha özenli olmamız ve cilt bariyerini hedefe yönelik ürünlerle güçlendirmemiz büyük önem taşıyor.
Bu yazımda, yaz mevsiminin cildimde bıraktığı hasarı hızlıca gidermek, cildime yaz sonunda ihtiyaç duyabileceği desteği sağlamak ve sonbaharı çok daha sağlıklı, canlı ve aydınlık bir ciltle karşılamak için uyguladığım yaz sonu bakım rutinimi ve önerilerimi sizlerle paylaşacağım.
1. Adım: Gözeneklerde derinlemesine temizlik
Yaz mevsiminde cilt yüzeyinde gözle görülür şekilde yaşanan en büyük değişimlerden biri hiç şüphesiz gözeneklerin genişlemesi. Hava sıcaklıklarının yükselmesiyle birlikte vücudun terleme ve hava alma ihtiyacının artması, tüm cilt yüzeyinde olduğu gibi yüzde de gözeneklerin genişlemesine sebep olabiliyor.
Çoğumuz ‘Havalar serinleyince nasıl olsa yine küçülür.’ diye düşünüyor olsak da, genişleyen gözeneklere dolan makyaj ve güneş kremi kalıntılarının yanı sıra terle birlikte atılan sebum, çevresel kirleticileri ve ölü derileri adeta bir mıknatıs gibi çekerek siyah nokta ve komedon oluşumuna davetiye çıkarabiliyor.
Yaz mevsiminin cildinizde bıraktığı hasarı onarmak amacıyla kullanacağınız asitlerin, besleyici yağların, kremlerin ya da serumların cildin alt katmanlarına ulaşabilmesi ve maksimum fayda sağlayabilmesi için öncelikle gözeneklerinizde derinlemesine bir temizlik yapmanız ve cildinizi ölü derilerden arındırmanız gerekiyor.
Benim gibi hassas bir cilde sahip kişilerde, fiziksel peelingler, yani tanecikli yüz temizleyicileri bazen tahrişe neden olabiliyor. Bu nedenle benimki gibi hassas bir cildiniz varsa jel ya da köpük formundaki yüz temizleyicileri tercih edebilir, hassas ciltlere özel olarak üretilmiş bir yüz temizleme cihazı yardımıyla cildinize zarar vermeden, gözeneklerinizi derinlemesine temizleyebilirsiniz.
Ben derinlemesine bir günlük temizlik için içeriğindeki argan yağı ve panthenol ile cildi temizlerken aynı zamanda nemlendiren; renklendirici, paraben, parafin, SLES ve silikon gibi ağır kimyasalları içermeyen Dermoskin Yüz Yıkama Köpüğü’nü termo cilt temizliği ve sıkılaştırıcı masaj özelliği olan FOREO LUNA 3 plus ile birlikte kullanıyorum.FOREO LUNA 3 plus’un lila rengi hassas ciltler için olanı. Sizin de benim gibi hassas bir cildiniz varsa lila rengini tercih edebilirsiniz.
Hassas cildim için ultra nazik termo cilt temizleme deneyimi sunan FOREO LUNA 3 plus, üzerindeki termal temas noktalarından yayılan ısı ile cildimde pürüze neden olan sebum ve kalıntıları çözerek nazikçe temizliyor. Isı teknolojisi aynı zamanda cildimin terlemesini de sağlayarak, gözeneklerimdeki kirin, yağın ve kirleticilerin atılmasına yardımcı oluyor.
LUNA 3 plus cihazınızı telefonunuzdaki FOREO uygulamasına bağlayıp Ayarlar sekmesine girdiğinizde, cihazın temizleme modu için tüm ayarlarınızı oluşturabiliyorsunuz. Thermo-Tech ile ısıtma özelliğini 40 – 55 derece arasındaki bir ısıda, cildinize uygun şekilde ayarlayıp, bölgesel titreşim ve süre ayarlarını da yapıp kaydettikten sonra, uygulamaya gerek olmaksızın, manuel olarak da temizleme modunu kullanabiliyorsunuz.
LUNA 3 plus ayrıca, ultra hijyenik silikon malzemesi ve su geçirmediği için yıkanabilmesi nedeniyle cilt yüzeyine zarar verebilecek bakteri ve mikroorganizmaların oluşumunu da engelliyor.
2. Adım: Gözenek sıkılaştırma
Gözeneklerimi derinlemesine temizledikten sonra, hem tekrar dolmalarını engellemek ve sıkılaştırmak, hem de düzenli olarak temizleyerek tekrar tıkanmalarını engellemek konusunda benim en çok faydasını gördüğüm içerik beta hidroksi asit (BHA ya da salisilik asit olarak da bilinir). Özellikle sivilce ve siyah noktaları hedef alan tüm ürünlerin içeriğinde mutlaka bulunan salisilik asitin aynı zamanda cildin ölü hücrelerden arınması; yaşlanma, güneş hasarı, koyu lekeler ve akne etkilerini giderme gibi konularda etkili olduğu da söyleniyor.
Salisilik asit cilt yüzeyinde soyulma yapmadığı için yaz kış düzenli olarak kullanılabilecek bir içerik. BHA içeren bir tonik edinebilir ve cildinizi temizledikten sonra haftada 2-3 kez cildinize uygulayabilirsiniz. BHA kullanırken cildiniz kuruyacağı için, ekstra nemlendirmek de son derece önemli. Benim bu konudaki tercihim, içeriğindeki nemlendirici aloe vera ve lotus çiçeği ekstratı da bulunan Nip+Fab salisilik asit pedleri.
3. Adım: Kuruyan cilde nem desteği
Yaz mevsiminde cilde en çok zarar veren ve dengesini bozan şeylerden biri de hiç şüphesiz nem kaybı. Terlemeyle birlikte vücudun su kaybetmesi, yüksek hava sıcaklıklarına ve güneşe maruz kalmak cildin nemini kaybetmesine ve kurumasına neden olabiliyor. Sonbahara geçiş yaparken, mevsim değişikliğinin de etkisiyle cildimde kuruluk, kızarıklık, kaşıntı ve hatta döküntülere sebep olacak düzeyde nem kaybı yaşandığı için, cilt tipime uygun şekilde nemlendirmek en önemli konuların başında geliyor.
Nemlendirici serum
Nemlendirme denildiğinde akla ilk geren içerik tabii ki hyalüronik asit. Hyalüronik asit, ağırlığının 1000 katına kadar nem tutabiliyor ve bu yolla nemi cildimize çekerken, cildin nem bariyerinin güçlenmesine ve nemin ciltte hapsedilmesine yardımcı oluyor.
Hyalüronik asit bazlı formülüyle FOREO Serum Serum Serum, yapısının inanılmaz hafif olması ve mikro kapsüllerinde bulunan, nemlendirici özellikteki skualen yağı nedeniyle her gün kullandığım tek nemlendirici ürün.
Nemlendirici etkisinin yanı sıra içeriğinde paraben, alkol, phenoxyethanol, mineral yağ ve parfüm gibi zararlı bileşenler bulunmayan, antioksidanlar yönünden zengin olan bu serumun etkisinden maksimum fayda sağlamak için sarkmaları toparlayan ve cildimin daha genç görünmesini sağlayan FOREO BEAR mikro akım cihazımla birlikte kullanıyorum.
Serum Serum Serum, BEAR’ın metal kürelerinin cildimde daha iyi kaymasını ve bu yolla cildime zarar vermeden masaj yapabilmesini sağlarken, iletkenliğiyle cihazdan iletilen akımın daha derine ulaşmasına da yardımcı olduğu için hem nemlendirme hem de sarkmaların toparlanması anlamında tek bakımda iki etkiden bir arada faydalanabiliyorum. BEAR cihazını da Serum Serum Serum’u da her gün düzenli olarak kullanıyorum. Bu arada küçük bir bilgi: BEAR’ı su bazlı ve yağ içermeyen herhangi bir serumla kullanabilirsiniz. Ancak iletkenlik açısından kullandığınız serumun yukarıda bahsettiğim Serum Serum Serum’un özelliklerine sahip olması oldukça önemli.
Nemlendirici krem
Nemlendirici kremlerin büyük bir çoğunluğu silikon içerdiği için, krem yerine serum kullanmak her zaman önceliğim. Ancak cildimin yoğun neme ihtiyaç duyduğunu hissettiğimde, çok nadir olmakla birlikte, nemlendirici kremlerden de destek alıyorum. Nemlendirici krem seçiminde de mümkün olabildiğince doğal ve temiz içerikli olmasına, gözenek tıkayan mineral yağlar ve parfüm içermemesine dikkat ediyorum. Bu nedenle gece bakımında cildim için KAMA’nın ayurvedik gece kremini, gündüzleri ise Kiehls Ultra Facial Cream’i kullanıyorum. Göz çevrem içinse hem gece hem de gündüz rutinimde yıllardır tercihim Kiehls Creamy Eye Tretment.
4. Adım: Güneş lekelerini hedef alan bakım rutini
Derinlemesine temizlikten, BHA içerikli bir tonik kullandıktan ve cildinize kaybettiği nemi geri kazandırdıktan sonra, cildiniz artık güneş nedeniyle oluşan lekelerle savaşacak bakım ürünlerinden maksimum düzeyde yararlanmaya hazır!
Güneş lekelerini azaltmak ve yok etmek için benim yıllardır en çok faydasını gördüğüm şey kimyasal peelingler olsa da, uygulaması biraz zahmetli olduğu için son zamanlarda kimyasal peelinglere ek olarak led ışık terapisinden de faydalanıyorum.
Kimyasal peeling
Kimyasal peeling kullanımında dikkat ettiğim en önemli şeylerden biri cildimi alıştırarak, yani kullanım sıklığını ve dozunu yavaş yavaş artırarak ilerlemek. Özellikle alfa hidroksit asit (AHA ya da glikolik asit olarak da bilinir) ve retinol leke tedavisinde en çok kullanılan içerikler arasında.
Benim kimyasal peeling konusundaki tercihim retinol. Evdeki uygulamalar için genelde serum formundaki ürünlerde, %0.1, %0.5 ya da %1’lik oranında bulunabilen retinolü kullanmaya yeni başlayacaksanız önce en düşük dozda (% 0.1) ve haftada 1 kullanmanızı öneririm (cildim çok hassas olduğu için ben bu şekilde başlamıştım). Cildiniz alıştıktan sonra ise etkilerini gözlemleyerek yavaş yavaş daha yüksek dozlara geçiş yapabilir ve kullanım sıklığınızı artırarak her gün kullanmaya devam edebilirsiniz.
Ben, cildim alışık olduğu için, sonbahara girer girmez Ordinary’nin nemlendirici özellikteki squalen yağı içinde %1 oranında çözünmüş retinol bulunan serumunu kullanmaya başlıyorum. Hassas bir cildiniz varsa, cildinizde herhangi bir kızarıklık, hassasiyet ya da tahriş oluşmaması için kullanmadan önce mutlaka bir dermatoloğa danışmalısınız.
Kimyasal peelingleri kullanırken dikkat ettiğim bir diğer önemli noktaysa güneş koruması. Kimyasal peelingler lekeleri ve pürüzleri cildin üst katmanını soyarak iyileştirdiği için, kullandığınız sürece cildiniz güneş ışınlarına çok daha hassas hale geliyor ve cildinizi korumadığınızda leke görünümünü azaltmaya çalışırken daha fazla leke oluşmasına neden olabiliyorsunuz. Bu nedenle, kimyasal peelinglere güneş ışınlarının daha az olduğu sonbahar ve kış aylarında başlanması, başladıktan sonra düzenli olarak uygulanması, güneş olsa da olmasa da her gün düzenli olarak yüksek koruma faktörüne sahip bir güneş koruyucusu kullanılması ve gece bakımına dahil edilmesi öneriliyor.
Led ışık terapisi
Kimyasal peelinglerin kullanımı oldukça zahmetli ve özellikle yeni başlayanlar için (bence) biraz da riskli olduğu için, leke tedavisinde özellikle güzellik merkezlerinde sıkça kullanılan yeşil ve mavi led ışık terapisinden de faydalanabilirsiniz. Hem yaz kış gönül rahatlığıyla kullanılabildiği, hem de cildi soymadan lekeleri geçirebildiği için, özellikle kimyasal peelinglere mesafeli yaklaşanlar için bu yöntemin çok daha pratik ve güvenli olduğunu düşünüyorum.
Led ışık terapisini evde uygulamanın en kolay yoluysa, tam spektrumlu led ışık terapisi özelliğinin yanı sıra soğuk ve sıcak terapi, t-sonic titreşimler gibi gelişmiş özellikleriyle öne çıkan FOREO UFO 2.
FOREO UFO 2, FOREO UFO Power Maskelerdeki aktif bileşenlerin ciltteki etkisini artırmak için 45 santigrat dereceye kadar anında hızlı ısıtma, şişkinliği azaltmak ve gözenekleri küçültmek için 5 santigrat dereceye kadar anında hızlı soğutma, ciltte farklı faydaları ve etkileri bulunan tam spektrumlu 8 farklı led ışık ve nazikçe masaj yaparak ürünlerin ciltteki emilimini arttıran T- Sonic titreşimler ile her bir bakım için özelleştirilmiş yüz bakım terapileri sunuyor.
Leke görünümünü iyileştiren yeşil ve mavi led ışıklar cildin farklı bölgelerindeki ton eşitsizliklerini düzenliyor ve özellikle mat olan bölgelerin çok daha canlı görünmesini sağlıyor.
Benim UFO 2 cihazımla birlikte kullandığım Green Tea bakımında, bu bakıma özel olarak aktive edilen terapiler arasında mat görüntüyü canlandırmaya ve leke görünümünü düzenlemeye yardımcı yeşil led ışık terapisi, kan dolaşımını hızlandırarak lekelerin görünümünü azaltmaya yardımcı mavi led ışık terapisi, maskede bulunan bakım ürünlerinin emilimini arttırıp kan dolaşımını hızlandıran termo terapi (ısıtma terapisi), gözenek görünümünü azaltarak cildi canlandıran kriyoterapi (soğutma terapisi) ve cildi rahatlatıp ürünlerin emilimini artıran T-Sonic titreşimler de bulunuyor.
Rutin olarak ayda 2-3 kez uyguladığım bu bakımı, yaz mevsiminin sonunda hedefe yönelik olarak değiştirerek, haftada 2 kez uygulamaya çalışıyorum.
5. Adım: Güneş Koruması
Yaz boyunca zarar görmüş olan cildinizi hedefe yönelik özel bakımlarla iyileştirirken, bir yandan koruyabilmeniz de gerekiyor. Bunun için kendi deneyimlerimden yola çıkarak, günlük bakım rutininizi aksatmamanızı, mümkün olabildiğince makyaj yapmayarak cildinizi dinlendirmenizi, en önemlisi de hava güneşli olsa da olmasa da, her gün güneş koruyucu kullanmanızı öneririm.
Güneş kremi seçiminde cilt tipine uygun seçim yapmak, gözeneklerin tıkanmaması ve uygulanan bakımların cilt tarafından tamamen emilerek etkilerini gösterebilmesi için bence son derece önemli. Güneş kreminin koruyucu etkisini gösterebilmesi için, ne kadar hafif formüllü olursa olsun, yapısını ağırlaştıran içeriklerin kullanılması gerekiyor. Temiz içeriği, koruyuculuğu, cildimle uyumu ve fiyatının görece uygun olması (çünkü her gün kullandığım için çok hızlı bitiyor ve sık sık yenilemem gerekiyor 🙂 ) nedeniyle ben yaz kış, Dermoskin’in 50 faktörlü güneş koruyucusunu kullanıyorum.
Güneş kremi, hangi ürünle temizlerseniz temizleyin az da olsa kalıntı bırakan bir cilt bakım ürünü. Bu nedenle yüz temizleyicimi her gece LUNA 3 plus ile birlikte kullanarak cildimin derinlemesine temizlendiğinden emin oluyor ve ayda 2-3 kez de kil maskesi yaparak gözeneklerimi tamamen arındırmaya çalışıyorum.
Yukarıdaki önerileri düzenli olarak uyguladığınızda ve cildinizin ihtiyaçlarına kulak verdiğinizde, yaz mevsiminin cildinizde bıraktığı hasarı iyileştirerek çok daha sağlıklı, pürüzsüz, aydınlık ve dolgun bir cilde kavuşmanız mümkün. Önerilerin tamamının, kendi deneyimlerime ve araştırmalarıma dayandığını, her cildin ihtiyaçlarının ve kullanılan ürünler karşısındaki tepkilerinin farklı olacağını, cilt bakım ürünü seçiminde ve uygulamalarında kendi cilt tipinizi tanıyarak uygun seçimler yapmanız gerektiğini unutmayın.
Bu yazı FOREO’nun katkılarıyla hazırlanmıştır.