Yaz kalabalığını geride bırakan sakin İzmir’de bir kültür turu
Şimdi rötar yapmış, ertesi gün işe gidilecek bir Pazar gecesinde geç saatlerde havaalanından bildiriyorum. Yani zamanı iyi kullanıyoruz açıkçası. “Nerelerde olacağız şimdi?” derseniz an be an yazmaya karar verdim bu haftaki yazıyı farkettiğiniz gibi. Şu an olduğum şehirden bildiriyorum. Hey İzmir hazır mıyız? Yazı sana geliyor… Bir şehre ithaf etmek de varmış. İşte hani yaşamak istediğim yerler listesi vardı ya, okuyanlar burada kendini belli eder. Okumayanlar da karıştırın eski yazıları, işte bu İzmir orası. O 4 yerden biri. Her İstanbullunun neredeyse bir İzmir hayali vardır. Kimi başarır kimi hayalde bırakır…
Şimdi bir Aralık soğuğunu hissedilir derecede yaşatan İzmir’de yaz dışında neler yapılır ona bakalım… Biraz kültür ağırlıklı bir yazı olacak keza İzmir’de her şey deniz, kum, güneş üçlüsüyle bağdaşamaz. Bir de kışın nasıl vakit geçirilir bakalım o halde.
En başından başlarsak; havaalanından indiğin an İzmir rahatlığı seni sarıyor demektir. İzban denilen metro otobüslerle şehir merkezine 20 dakikada varıyorsan ve gideceğin yere aktarma yaparken de ferah ferah metroyla gidebilirsen ne ala memleket deriz değil mi? Gel de göçme!
Bu şekilde uçaktan iner inmez el bagajı da olduğundan hiç beklemeden direkt evdesin -benim kalacak bir evim olduğundan nokta belirttim. Olmayanlara alternatif bir sürü otel, hostel ve pansiyon zaten mevcut şehirde.
İlk gün bavulu atıp eve biraz dinlenip en sevdiğim yere uğramadan ben İzmir gezisine başladım sayamıyorum. Naçizane en sevdiğim yer Pasaport İskelesi. O kaldırımları, o yolu beni benden alır. Bayılıyorum. Her gelişte milyon fotoğraf çektiririm. Sıkılmam asla. Yine öyle yaptım. Buraya gelmek evden metroyla birkaç durak. Sahile çıkarken klasik Saat Kulesi fotoğraflandı, akabinde yürüyerek Konak Pier’de gezildi. Devamında işte Pasaport’dayız. En sevilen en en en…. Kordon boyunca yürüyerek kahvenizi içersiniz. Çok erken bir saatse Atatürk Müzesi mutlaka gezilmeli, hemen orada ve ücretsiz. Müthiş bir yer. Sonrasında haber verdiğiniz İzmirli dostlarla bir yemek yerseniz, ilk gün bence karlı geçmiş sayılır.
Ören yeri gezelim mi? Hem de şehrin içinde? Evet, yanlış yazmadım. Yine tek metroyla şehrin içinde kalmış bir ören yeri görmeye var mısınız? Smyrna Agora Açıkhava Müzesi. Dünyada kent merkezinde yer alan sayılı yerlerden biri. Roma döneminden surlar, kalıntılar yer alıyor. İzmir’e gelip kaç kişi gezdi sizce burayı? Listeye ekleyin. Hemen akabinde yine Kemeraltı’na geçer, orada bir kahve ile yorgunluk atarsınız sonra. İzmir Milli Kütüphane’ye de uğrayabilirsiniz. Nasıl bir tarihi yerdir! Hala insanlar içinde okur, araştırır ve ders çalışır. Biraz daha devam ederek İzmir Arkeoloji Müzesi görülmeli.
İkinci gün de pek bir kültür turu olmadı mı sizce de? Soğukta en güzeli böyle gezilerdir. E haydi şimdi yine Pasaport’a gidelim. O kaldırımlardan yürümek uğur getirir. Şimdi uydurdum ve inandım. Gerçek olsun.
Akşam evde dinlenmece… O zaman bugün de bitti. Şimdi İzmir’den biraz uzaklaşma zamanı… Biri 2 gün süren bir gezi ki haftaya yazacağım onu, kendisi Urla olurlar. Bir koca yazıyı hak edecek detayları var. Sığacık’ı hiç duydunuz mu? Yine yaklaşık arabayla 40 dk. mesafede adı gibi minik bir yer. İnanılmaz sakin. Cittaslow seçilmiş sakinlik timsali bir yer. Küçük Alaçatı… Bu kış İzmir gezisinde Alaçatı yok fark ettiniz mi? Burada da Pınar antik bir yer buldu. Teos Açıkhava Müzesi. Müzeyi mandalina ağaçlarının arasında yürüyerek geziyorsun. Göz hakkı yenilen mandalinalar eşliğinde hem de ağaçtan alarak. Nasıl bir ortamdır hayal edebileniniz var mı? İşte bu nadir olan anlardan.
Burası da müthiş tabii her yerde kazı alanları ve sen açık havadasın. Seviyorum keşfetmenin hazzını. Sen ve o zamanın uyumlandığı o benzersiz an paha biçilemez.
Sığacık ismi gibi çok küçük bir sur-kale surlarından arta kalan alan içine konumlanmış ve adı gibi sığmış. Yollar taştan. Klasik pansiyonlarla çevrili alan havanın verdiği kasvete uymuş ve boş. Nasıl huzurlu bizim gibi gerçek İzmir’i keşfetme peşindeki insanlardan başka turist yok. Biz de gezimizi burada bitirerek şehre geçiyoruz. Akşamına acaba şöyle Kordon mu yapılsa? “Evet güzel olur” diyoruz.
İzmir’de uçağa koşturmadan Tarihi Asansör ve Dario Moreno Sokağı’na da uğramadan geçemiyoruz. Tarihi Asansör evet çok turistik ama manzara için değer. Yapıyoruz bunu da.
Tadı damağımızda bir İzmir bırakıp İstanbul’a dönüyoruz. Bu arada İzmir’i içeren ve paralel evren hikayesi bir kitap da bu gezide bana şansa eşlik etti. Çok güzel denk geldi. Hikaye gibi İzmir’de başlayıp İzmir’de bitirdiğim bu yazı kitapla bütünleşti. Tavsiye ederim (Esin Aker- Yaz Uyurken). Haftaya bir rüya anlatacağım adı Urla olan. Görüşmek üzere.
İlginizi çekebilir: Çeşme’de neyi sevdim, neyi sevmedim?