İyi yaşamın her alanında yavaş olmak: Yavaş ebeveynlik, yavaş yemek, yavaş seyahat ve çok daha fazlası
Hızlı yemek (fast-food), hızlı arabalar, hızlı moda, hızlı trenler, hızlı tüketim ve son dönemde en çok ihtiyaç duyduğumuz hızlı internet… Hızlı olmanın hız kesmeden yükselişini sürdürdüğü modern dünyanın hızına yetişebilmek, hızla akan yaşamın ritmine uyum sağlayabilmek gerçekten ihtiyaç duyduğumuz bir şey mi yoksa çevremizdeki insanların, yaşam koşullarının ve sistemin beklentilerini karşılayabilmek için mi hızlı olmamız gerekiyor? Yavaş ebeveynlik, yavaş seyahat, yavaş yemek ya da yavaş olmak neden toplumda kabul görmüyor?
Telefonumuzun açık olduğu her saniye ulaşılabilir olmak, aynı anda hem çalıştığımız işle ilgili hem de özel hayatımızla ilgili tamamlamamız gereken sorumluluklarımız, dijital dünyaya endeksli yaşamlarımızın teknolojik gelişmelerle daha da hızlanmaya zorlanması; insan doğasına uygun olmayan bir yaşam tarzına doğru sürüklenmemize neden oldu.
Evrimsel olarak aynı anda sadece tek bir işle ilgilenmeye programlanmış beynimiz, her şeyin inanılmaz bir hızla akıp gittiği dünyaya adapte olmak için oradan oraya koştururken, farkında olmasak da oldukça zorlanıyor. Kendimizi hayata yetişebilmek için bu kadar zorlamamız, her geçen gün daha da yükselen stres seviyelerini ve stresin beraberinde getirdiği anksiyete, panik atak, depresyon, tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk gibi psikolojik rahatsızlıkların görülme sıklığını artırıyor.
Bedenlerimiz ve zihinlerimiz hayatın peşinden ne kadar hızlı koşarsa koşsun, ruhlarımızın geride kalacağını ve hızlı olmanın problemlerimizi çözmeyi bırakın, daha da artırdığını fark ettiğimiz günden beri ‘Hızlı yaşa genç öl!’ mottosu tarihin tozlu sayfalarında yerini almaya başladı. Artık yavaş, dolu dolu, anın tadını çıkararak ve kendimizi zorlamadan yaşamayı odağına alan ‘yavaş hareketi’ popüler. Nicelikten çok niteliği odağına alan yavaş hareket, spordan beslenmeye, tükettiklerimizden ebeveynlik stilimize yaptığımız şey her ne olursa olsun anın içinde ve olabildiğince iyi yapmamızı odağına alarak daha kaliteli bir yaşama ulaşmamızı vadediyor.
Nicelikten çok niteliği odağına alan ve daha kaliteli yaşamayı vaadeden yavaş hareketi aslında yaşamın her alanına sıçramış durumda: Yavaş sanat, yavaş sinema, yavaş şehirler, yavaş tüketim, yavaş psikolojik danışmanlık, yavaş eğitim, yavaş moda, yavaş yemek, yavaş oyun, yavaş okuma, yavaş yaşam, yavaş pazarlama, yavaş medya, yavaş tıp, yavaş fotoğrafçılık, yavaş ebeveynlik, yavaş din, yavaş teknoloji, yavaş felsefe, yavaş seyahat gibi yüzlerce farklı dalı olan yavaş hareketiyle birlikte ortaya çıkan, iyi yaşamla ilgili yavaş yemek, yavaş moda, yavaş spor, yavaş seyahat, yavaş yaşlanma, yavaş tüketim ve yavaş ebeveynlik akımlarını sizler için detaylandırdık.
İlginizi çekebilir: Yavaş Hareketi: Yavaş Yaşam Felsefesi (Slow Movement) nedir? Yavaşlamak bize neler kazandırır?
Yavaş yemek (slow food)
Fast-food kültürünün hızlı ve ‘ayaküstü’ karın doyuran ancak kalitesiz içeriklerle hazırlanmış hazır gıdalarına karşı ortaya çıkan yavaş yemek hareketi çoğunlukla organik olarak yetiştirilen yerel ürünlerin ve geleneksel yöntemlerle hazırlanan besin değeri yüksek, kaliteli yiyeceklerin tadını çıkarmayı amaçlıyor. Kalabalık sofralarda, sevdiklerimizle birlikte, uzun süren sohbetler eşliğinde, yavaş yavaş ve tadına vararak yediğimiz kaliteli yemeklerin yaşam kalitemizi artırmasının yanı sıra, yavaş yemek hareketi doğası gereği tarımda biyolojik çeşitliliği artırmayı ve çevreyi korumayı da odağına alıyor.
Yerel biyoçeşitliliği korumak amacıyla tohum bankası oluşturarak sürdürülebilir ve organik tarımı desteklemek, yerel ürünlerin tüketimini teşvik etmek, doğal tatlara karşı farkındalık geliştirmek ve tat duyumuzu eğitmek, fast food ürünlerin sağlığa olan zararlarıyla ilgili farkındalık yaratmak, organik çiftçiliği desteklemek, genetiğiyle oynanmış gıdaların tüketimini sınırlandırmak gibi amaçları olan yavaş yemek hareketi yaşamlarımıza çok daha sağlıklı beslenmenin, beslenme konusunda kendi bedenimize olduğu kadar üzerinde yaşadığımız dünyaya da saygılı tercihler yapmanın, metabolizmamızın ihtiyaç duyduğu besin maddelerini doğrudan doğanın kendisinden almanın en iyi yollarından biri.
İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir hayatı desteklerken ekolojik yaşam imkanı sunan 30 çiftlik
Yavaş moda (slow fashion)
Yavaş moda kavramı leopar desenler ya da neon renkler gibi ‘modası geçecek’ bir moda trendi değil, son yıllarda uygulamalarını çok daha fazla gördüğümüz sürdürülebilir bir yaşam stili. Yavaş yemek hareketiyle benzer bir vizyonu paylaşan yavaş moda akımı, fast-fashion olarak da adlandırılan, moda sektöründeki endüstriyelleşme ve seri üretim trendine karşı ortaya çıkmış bir farkındalık hareketi.
Moda ve giyim sektöründeki büyük markaların ucuz iş gücünü sömürerek Bangladeş, Tayvan, Hindistan gibi ülkelerde çok ucuza, çok kısa sürede, çok fazla giysi üretmeyi amaçlayan stratejilerini eleştiren yavaş moda akımı, son yılların en çok konuşulan farkındalık hareketlerinden biri. Polyester gibi kalitesiz malzemelerden yapılan, içinde mikroplastikler barındıran kimyasal boyalarla boyanan, çabuk yıpranan, ancak yenisine kolayca ulaşılabilen kıyafetlerin tüketiminin artması hem sağlığa hem de dünyaya zarar veren sonuçlar ortaya koyuyor.
Kıyafetle ilgili seçimlerimizde üretim süreçlerini şeffaf olarak tüketiciyle paylaşan, doğaya dost malzemeler kullanan üreticileri tercih etmek; pamuk ve yün gibi dayanıklı malzemelerden yapılan ve uzun süre kullanılabilecek kıyafetler satın almak, yeni bir kıyafet satın almadan önce ikinci el seçeneklere yönelmek, sırf ucuz ya da indirimde diye bedeninize olduğu kadar doğaya da zararlı olabilecek kıyafetleri satın almamak, yırtılan ya da yıpranan kıyafetleri tamir ederek kullanmaya devam etmek; yani daha az sayıda ve yalnızca ihtiyacımız olduğunda satın almak yavaş modanın en öne çıkan özellikleri arasında. Yavaş moda, ihtiyacınızdan fazlasını almamayı, kıyafet seçiminde sürdürülebilir seçimler yapmayı, hem dünyanın hem de sağlığınızı korumayı amaçlayarak yaşamımıza her anlamda katkı sağlıyor.
İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek
Yavaş spor (slow exercise)
Spor ve egzersiz denildiğinde çoğumuzun aklına ağırlık kaldırmak ya da hiç durmadan kilometrelerce koşmak gibi bedenimizi zorlayan, yoğun antrenmanlar gelse de farkındalıkla, anın içinde ve kendinizi zorlamadan egzersiz yapmanıza olanak veren yavaş spor akımı, her geçen gün daha fazla insan tarafından benimseniyor. Özellikle pandemi sonrasında daha da artan stres seviyemiz, zihinsel olduğu kadar bedensel var oluşumuzda da daha az zorlayan, rahatlamaya ve gevşemeye yönelik arayışlara girmemize neden oldu. Yavaş yemek ve yavaş moda gibi küresel çaplı etkileri olmasa da, farkındalığı odağına alan yavaş spor akımıyla tanışmanın ve egzersiz rutininizi biraz yavaşlatmanın tam zamanı!
Batı dünyasındaki bilinirlikleri görece çok yeni olsa da qigong, yoga ve tai chi gibi yavaş egzersiz uygulamaları aslında binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Araştırmalar, yoğunluğu görece daha hafif, süresi uzun ‘yavaş egzersiz’ çeşitlerinin de kas kütlesini artırdığını, kardiyovasküler sağlığı desteklediğini, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini gösteriyor.
Zaten yoğun tempolu ve hızlı olan yaşamlarımızda egzersiz gibi sağlığımıza ve iyi yaşamımıza katkı sağlayacak rutinleri de kısa zaman aralıklarına sıkıştırmaya ve gün içindeki hızımızı kesmeden yapmaya çalışıyoruz. Crossfit ya da HIIT gibi pratiklerdeki kısa zaman aralığına sıkıştırılmış çok sayıda egzerisizin tam tersine, yavaş egzersizlerde bilinçli bir yavaşlama davranışı söz konusu. Yavaş egzersizlerde şimdiki ana odaklanma, her hareketimizi bilinçli farkındalıkla gerçekleştirme ve bir amaç için hareket etmek gibi farklılıklar söz konusu. Dolayısıyla yavaş egzersiz olarak bahsedilen şey aslında her zaman kaplumbağa gibi yavaş ve ağır hareket etmek değil; bedeni, zihni ve ruhu aynı anın içinde buluşturarak var oluşumuzun tüm öğelerinin eş zamanlı akmasına izin vermek. Egzersiz seçimlerinizde geleneksel standartların dışına çıkmayı başararak yavaşladığınızda, bedeninizin ihtiyaçlarını çok daha iyi anlayacak ve bu isteklere uygun hareket etmeyi öğreneceksiniz.
İlginizi çekebilir: Nefes, meditasyon, görselleştirme ve beden farkındalığı: Sofroloji (sophrology) nedir?
Yavaş seyahat (slow travelling)
Karantina nedeniyle seyahat alışkanlıklarımız değişmiş olsa da, gezerek yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak, yeni kültürler öğrenmek iyi yaşamın ayrılmaz bir parçası. Eskiden seyahat ettiğimiz ülkelerde gezebildiğimiz kadar çok şehir gezmek, görülecek her şeyi görüp listemizde işaretlemek, sürekli fotoğraf çekmek gibi seyahat alışkanlıklarımız varken; son yıllarda seyahat alışkanlıklarında da ‘yavaşlamak’ trend haline geldi.
Yavaş seyahat özünde, gittiğimiz yerden ve deneyimlediğimiz şeylerden önce kendimize dönmeyi ve nerede olursak olalım kendi bakış açımıza ve deneyimlerinimizin bize nasıl hissettirdiğine odaklanmayı amaçlayan bir seyahat trendi. Yavaş seyahat özünde bir yerden çıkıp bir yere varmaktan çok, kendimizi yaptığımız yolculuğa tam anlamıyla verebilmeyi ve yolculuğun her saniyesinden keyif alabilmeyi odağına alıyor. Seyahat ettiğimiz yerle derin bir bağlantı kurabilmek için bir süreliğine aynı yerde kalmak, gittiğimiz yerleri orada yaşayanlar gibi deneyimleyebilmek, alışkanlıklarını ve geleneklerini keşfetmek, her zaman planlı ilerlemek yerine spontanlığa alan açmak gibi özellikleri olan yavaş seyahat, en kısa ve önemsiz gibi görünen yolculuklarınızı bile muhteşem seyahat deneyimlerine çevirmenize olanak sağlayacak.
İlginizi çekebilir: Tatilde de anın tadını çıkarabilmek: Mindful seyahat nedir, mindful gezgin kimdir?
Yavaş yaşlanma (slow aging)
Yavaş yaşlanma kavramını daha önce uzun yaşam, iyi yaş alma gibi farklı isimlerle duymuş olabilirsiniz. Yavaş yaşlanma trendi hiçbir tıbbi müdahale ya da ilaç kullanımı gerekmeksizin yaşlılık sürecinde görülen hastalıkları, yaşlanmanın belirtilerini ve semptomlarını doğal yollarla geciktirmeyi amaçlayan iyi yaşam uygulamalarını içeriyor. Çevresel kirleticilerin artması, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, stres gibi pek çok çevresel etmenin kişinin potansiyel yaşam süresini kısalttığına ya da yaşlılık döneminde yaşam kalitesini düşürdüğüne neden olduğunu öne süren bu akım sirkadiyen ritim, uyku alışkanlıkları, beslenme tarzı, egzersiz rutini gibi kişinin yaşam tarzını ve alışkanlıklarını optimum düzeyde kullanmasını amaçlıyor.
İlginizi çekebilir: Dr. Ayşegül Çoruhlu röportajı: ‘Sirkadiyen yaşam ve beslenme insan doğasının fabrika ayarlarıdır.’
Yavaş tüketim (slow consumption)
Finansal, çevresel ve sosyal olarak sürdürülebilir bir düzen oluşturmayı amaçlayan, gıda sektöründen moda sektörüne, üretimden tüketime küresel ekonominin yeni bir düzene ihtiyacı olduğunu savunan yavaş tüketim hareketi her şeyde olduğu tüketim alışkanlıklarımızda da yerelliği, doğallığı ve insan doğasıyla uyum içerisindeki yavaşlığı desteklemeyi amaçlıyor. İhtiyacımız olmayan hiçbir şeyi atın almamak, kullanılıp anında çöpe dönüşen ve doğada çözünemeyen plastikler yerine cam ya da pamuk gibi uzun süre kullanılabilen alternatif materyalleri tercih etmek, yerel üreticileri desteklemek, satın aldığımız her şeyin kaynağını sorgulamak, ikinci el kullanımını teşvik etmek, geri ve ileri dönüşüm için çaba göstermek yavaş tüketimin odağında olan konular. Bu yolla arz ve talebin yavaşlaması, doğaya zararlı atıkların azaltılması, doğayla daha uyumlu bir yaşam sürdürülmesi ve uzun vadede dünyanın kısıtlı olan kaynaklarının daha bilinçli kullanılması amaçlanıyor.
İlginizi çekebilir: Tüketim kültürü ve harcama alışkanlıkları: Neyi, neden, nasıl ve ne kadar harcıyoruz?
Yavaş ebeveynlik (slow parenting)
Yavaş ebeveynlik, ebeveynleri çocukları için daha az plan yapmaya teşvik ederek dünyayı kendi hızlarında keşfetmelerine olanak tanımayı odağına alan bir akım. Hiper-ebeveynlik olarak adlandırılan her şeye yetişmeye, çocuğunun tüm ihtiyaçlarına anında cevap vermeye çalışan ebeveynlere; kontrolcü şekilde çocuklarının her attığı adımdan haberdar olmak isteyen ebeveynleri tanımlayan helikopter ebeveynliğe bir cevap niteliğinde olan ‘yavaş ebeveynlik’ trendi son zamanların en dikkat çeken ebeveynlik pratikleri içinde yer alıyor.
Ebeveynlerin çocuklarının her anını aktivitelerle doldurarak hafta sonu bile boş zaman bırakmaması; çocuğun ödevlerinden giydiklerine, yediklerinden yemediklerine her adımlarına müdahale etmesi, çocuğun karşılaştığı problemleri kendisinin çözmesine izin vermeyerek çözüme ulaştırması gibi modern toplumlarda yaygın görülen ebeveynlik pratiklerine eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşan yavaş ebeveynlik, çocuğun kendi hızında ve kendi zamanına uygun şekilde gelişmesini, çocuğa kendi istediği şeyleri denemesi ve kendi problemlerini çözmesi için alan tanınmasını, en önemlisi de ebeveynler olarak çocuklardan beklentilerimizi azaltmamız gerektiği anlayışını odağına alıyor.
Yaşamın her alanında yavaşlamak bedenimize, zihnimize ve ruhumuza olduğu kadar, bedenimizden sonra ikinci evimiz olan dünyamıza da katkıda bulunuyor. Yavaşlayarak doğal ritmimize dönmek, hayatın hızından, beklentilerden ve koşturmacadan uzak bir yaşam sürmek hayatın her alanında mümkün.
Kaynaklar: Nbc News, Wikipedia, Well + Good