X

Yavaş Hareketi: Yavaş Yaşam Felsefesi (Slow Movement) nedir? Yavaşlamak bize neler kazandırır?

Yaşam yolculuğunda hızla ilerlerken ne kadar sıklıkta mola verdiğinizi; kendinizi, çevrenizdekileri, içinde bulunduğunuz anı sakin ve dikkatlice gözlemlediğinizi hiç düşündünüz mü? Durmak, sakinleşmek ve yavaşlamak sizin için ne anlam ifade ediyor? Hızlı çalışabilmek, hızlı yemek yemek, işlerinizi çabucak halletmek, koşar adım yürümek ve hep bir adım önde olmak… Herkesin bir yerlere yetişmeye çalıştığı, sürekli koşuşturma içinde geçen ve hızlı olmanın ‘normal’ olarak kabul edildiği, hatta takdir edildiği bir çağda yavaşlayabilmek hiç şüphesiz çaba gerektiren bir iş. Gün içinde birkaç dakikalığına bile olsa durmak ve mola almak, yaptığımız işleri bir kenara bırakıp hayatın akışını yavaşlatmak çoğumuzda suçluluk duygusu yaratan bir olgu. Bu haftanın teması, zamanın su gibi akıp gitmesinden, hayatın hızına yetişememekten şikayetçi olanlara: Yavaş hareketi

Yavaş çalışmak çoğumuz için zaten kabul edilemezken, işteki sorumluluklarımızın üstüne bir de ebeveynlik gibi ekstra sorumluluklar eklendiğinde 24 saatlik zaman diliminin ‘su gibi akıp gitmesi’ hepimiz için kaçınılmaz. Zamanın kısıtlı olduğu gerçeği ve yapılacak şeylerin çokluğu karşısında yavaşlayabilmek, içinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde çoğumuza yabancı, ya da en azından anlaması ve uygulaması zor bir eylem. Ödenmeyi bekleyen faturaların, bizden ilgi ve zaman bekleyen insanların, tamamlamamız gereken işlerin arasında durmak için zaman yaratmak biraz imkansız görünüyor öyle değil mi? Peki, neden bu kadar meşgul olduğunuzu ve her şeye yetişebilmek için ‘koşmanız’ gerektiğini hiç düşündünüz mü? Yaşam yolculuğunda yürüyerek ilerleyebilmek mümkün değil mi yoksa koşarak ilerlemek aslında bizim seçimimiz mi?

Yavaşlayabilmek neden bu kadar zor?

Yaşamımız boyunca, hayatımızın her alanında istediğimiz şeylere sahip olmak ya da istediğimiz kişi olmak için çok çalışmamız ve elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerektiği öğretildi. Bu nedenle daha iyi bir okula gidebilmek, daha iyi bir evde oturabilmek, hayalimizdeki ünvanlara sahip olabilmek, yani potansiyelimizi gerçekleştirebilmek için durmadan, yorulmadan, her geçen gün bir öncekinden daha fazla çalışmayı alışkanlık haline getirdik.

Kısıtlı olan zamanımızı hem kendimiz hem de sorumluluklarımız için en verimli şekilde kullanabilmek adına birden fazla sorumluluğu aynı anın içine sıkıştırıp ‘multitasking olma’ etiketi altında işten işe, sorumluluktan sorumluluğa atladık. Zamanımızı daha kaliteli şeyler yaparak değerlendirebilmek için daha fazla çalışıp yaşam standartlarımızı yükseltmeye çalışırken, aslında kendimize değerlendirebileceğimiz bir zaman aralığı bırakmadık. Günümüzde seyahat seçenekleri, hobiler ya da zamanımızın her saniyesini tadını çıkarmamıza yardımcı olacak seçenekler daha önce hiç olmadığı kadar bol ve yaşam standartlarımız çok daha yüksek. Peki, hayatı daha fazla yaşamak gerçekten daha fazla şey yapmak mı?

Zamanı iyi yönetebilmek denildiğinde çoğumuzun aklına ilk gelen şey hali hazırda her dakikası yapılacaklarla dolu hayatımızın kalan küçük boşluklarını zevk aldığımız ve bize mutluluk veren aktivitelerle doldurmak. Tıpkı alevlerle savaşan bir itfayeci gibi her dakika mail kutumuza düşerek biriken yüzlerce e-mailin ya da zamanında teslim edilmesi gereken raporların alevlerini azaltarak ev işleri, öz bakımımız, sevdiklerimiz ve kendi sorumluluklarımız için alan açmaya çalışıyoruz. Hızla yayılan alevleri söndürmek için ve yeni alevler ortaya çıkmadan kendimize açtığımız alanı rahatça kullanabilmek adına yapmamız gereken en son şeyse hiç şüphesiz yavaşlamak. Dolayısıyla bu kadar uyarıcının ve beklentinin arasında yavaşlayabilmek ciddi anlamda motivasyon, çaba, dayanıklılık ve efor isteyen bir eylem.

Neden yavaşlamaya ihtiyacımız var?

‘Yavaşlık’ bir akım olarak ilk kez 1986’da Carlo Petrini’nin Roma’ya ilk kez açılacak McDonalds restoranını protesto etmesiyle birlikte, ‘yavaş yemek’ (slow food) akımı olarak kendini gösterdi. Yavaşlık akımı bu yıllarda yaşamın neredeyse diğer tüm alanlarına sıçrayarak modadan sinemaya, tüketimden ebeveynliğe farklı formlarda yaşamımıza entegre olmaya başladı. Peki, insanlığın neden yavaşlamaya ihtiyacı vardı ve yavaşlık neden bir trende dönüştü?

Hızlı kültürü her yönüyle eleştiren kitabı In Praise of Slow’da Carl Honoré, yavaşlık akımını şu sözlerle özetliyor: ‘Yavaşlık akımı, hızlı olmanın her zaman daha iyi olduğunu öğütleyen ve bireyin hızlı olmasını sömüren toplumsal düzene karşı ortaya çıkmış, kültürel bir devrimdir. Yavaşlık her şeyi kaplumbağa hızında yapmak değildir. Yavaşlık, yapmamız gerekenleri olması gerektiği zamanda, ‘doğru sürede’ gerçekleştirmektir. Geçen her saniyeyi, her dakikayı, her saati saymaktan çok, yaşayabilmektir. Yapmamız gerekenleri olabildiğince hızlı yapmaya çalışmak yerine, olabildiği kadar yapmaya odaklanmaktır. Yediğimiz yemekten dinlediğimiz müziğe, attığımız her adımda sayılardan çok kaliteye odaklanmaktır.’

Değişimin ve dönüşümün durdurulamaz bir hızda gerçekleştirdiği günümüzde, çağa ayak uydurmanın tek yolu onunla birlikte hızlanmak olarak görülüyor. Ancak bu değişime ayak uydurmaya çalışırken, temel ihtiyaçlarımızın hiç değişmediğini gözden kaçırıyoruz. Görülmeye ve takdir edilmeye; bir gruba ait olmaya, sevmeye ve sevilmeye ihtiyacımız var. Bu ihtiyaçları karşılayabilmemizin tek yoluysa hayatın hızlı akışından sıyrılıp başkalarıyla ve kendimizle olan ilişkimizi ve yaşamdaki tüm deneyimlerimizi derinleştirmek için yavaşlamak.’

Yavaş hareketinin iyi yaşamdaki uygulamaları

Yavaşlamak, yaşam deneyimlerini derinleştirebilmenin, kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz ilişkileri iyileştirmenin, daha tatmin olmuş ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmenin altın anahtarı. Günümüzde wellness konusunda öne çıkan yavaş hareketlerinin önümüzdeki günlerde detaylı olarak inceleyecek ve beslenmeden spora, seyahatten modaya hayatı daha yavaş deneyimleyebilmek için yaşamınıza dahil etmeniz gereken yaşam alışkanlıklarını sizlerle paylaşacağız. Yavaşlama hareketi konusunda iyi yaşam alanında öne çıkan kavramları inceleyeceğimiz başlıklar ise şöyle:

  • Yavaş beslenme
  • Yavaş moda
  • Yavaş spor
  • Yavaş seyahat
  • Yavaş yaşlanma
  • Yavaş tüketim
  • Yavaş ebeveynlik

Bu başlıkları detaylı olarak incelemeden ve her biri için önerilerimizi sizlerle paylaşmadan önce, daha yavaş, daha sakin ve daha odaklı bir yaşam için temelde dikkat etmeniz gereken birkaç noktayı şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Odaklanmayı ve şimdiki anda deneyimi derinleştirmeyi odağına alan meditasyon pratiklerine günlük rutininizde mutlaka yer vermeye ve meditasyonu alışkanlık haline getirmeye çalışın.
  • Yoga ve tai chi gibi Yin (ruh ve zihin) odaklı egzersizleri hareket rutininize ve bedensel aktivitelerinize dahil edin.
  • Rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisiyle bilinen lavanta yağı gibi bitkisel kaynaklı yağlara ve kokulara günlük rutininizde yer verin.
  • Kitap okuma, resim yapma, el işleri gibi odaklanma gerektiren, rahatlatan ve hayatın hızlı ritminden uzaklaşmanızı sağlayan aktivitelere günde en az yarım saatinizi ayırmaya çalışın.
  • Doğayla ve kendinizle baş başa kalabileceğiniz yürüyüşler yapın.
  • Bedeninizdeki kan akışını hızlandırmak, bedeninizi rahatlatmak ve gevşetmek için masaj ve esneme egzersizlerinden yararlanın.
  • Bedeninizi dinlendirmek ve yenilenmesine yardımcı olmak için en az 8 saat boyunca, kaliteli bir gece uykusu uyumaya ve uyku rutininizi aksatmamaya çalışın.
  • Bunaldığınız, beklentilere yetişemediğinizi hissettiğiniz, yoğun strese maruz kaldığınız zamanlarda bazı isteklere ‘hayır’ demeyi alışkanlık haline getirin.
  • Dikkatinizi dağıtan, anda olmanızı zorlaştıran teknolojik aletlerin kullanımına, sosyal medyada harcadığınız zamana ve bildirimlerinize sınırlama getirin.
  • Derin nefes egzersizlerine hayatınızda yer açın.
  • Ne yapıyor olursanız olun, üstünüzde baskı yaratmamaya, kendinizi zorlamamaya ve stres seviyenizi artıracak eylemlerde bulunmamaya dikkat edin.

Hayatın hızının kontrol edilemediği, zamanın su gibi akıp gittiği, teknolojinin gelişmesiyle değişimin çok daha hızlı gerçekleştiği bir çağda ‘yavaşlayabilmek’ hiç şüphesiz çaba ve enerji gerektiren bir eylem. Ancak yaşam tatmininizi artırmak, daha iyi ve kaliteli yaşamak için hayatınızın her alanına yavaşlığı davet etmeniz; yaşam yolculuğunda daha odaklı, daha sakin, daha dikkatli adımlarla ilerlemeniz en temel ihtiyaçlarınızın karşılanması için bir gereklilik. 

 

Kaynaklar: Well + Good, Mind Body Green, Wikipedia, Mindful.org

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale