Yaşlanma korkusu nedir, mücadele etmenin yolları nelerdir?

Zaman, belki de sahip olduğumuz en önemli şey. Hepimize eşit olarak dağıtılan zaman, akıp gidiyor ve asla geri getirilemiyor. Herkesin aceleyle orada oraya yetişmeye çalıştığı dünyamızda, zaman sanki uçup gidiyormuş gibi. Zaman bu kadar hızla ilerlerken, hepimiz yaşlanma fikrinden korkuyoruz. Her şey yolundaymış gibi davransak da, bedenimizde ve zihnimizde yaşanan değişim, sanki göğsümüzün üstünde bir baskı gibi kendini hissettiriyor. Bazılarımız “ben yaşlanmaya hazır değilim, gençliğimi geri istiyorum” bile diyebiliyoruz.

Peki tüm bu korku nereden geliyor? Neden birçoğumuz yaşlanmaktan bu kadar çok korkuyoruz?

Yaşlılık aslında onu nasıl algıladığımızla ilgili.

Aslında bu durum biraz yaşlılığı nasıl algıladığımızla ve bakış açımızla ilgili. Yaşadığımız toplumun sosyal ve kültürel normları, yaşlılığı bir yük gibi algılamamıza neden oluyorsa, biz de yaşlanmaktan ve yaşlılıktan korkar hale geliyoruz. Oysa daha farklı kültüre ve sisteme sahip, refah seviyesinin daha yüksek olduğu ve bu sayede yaşlılığın zihinsel ve finansal açıdan zor bir dönem olarak algılanmadığı ülkelerde, yaşlılık bu kadar olumsuz bir şey olarak görülmüyor. Bu da şunu gösteriyor; yaşlılık aslında onu nasıl algıladığımızla ilgili.

Eğer siz de yaşlanmaktan korkuyorsanız endişelenmeyin. Bu aslında birçok kişinin başına gelen bir durum. Bu korkuyla baş edebilmenin birçok yöntemi var. İşte yaşlılık korkusunu aşıp, keyifli bir şekilde yaş almak için tüyolar:

1. Bakış açınızı değiştirin.

Yaşınızın sadece sayıdan ibaret olduğunu bir düşünün. Yaşlılık dönemine daha şefkatli yaklaştığınızda ve aslında bunun herkese sunulmayan bir hediye olduğunu düşündüğünüzde, yaşlılıkla ilgili düşünceleriniz tümden değişebilir.

Düşünce şeklimiz sayesinde her birimiz kendi gerçekliğimizi yaratıyoruz ve bu gerçeklikten yola çıkarak kendimize her bir deneyimle ilgili öyküler anlatıyoruz. İşte düşünce şeklimizi değiştirdiğimizde, yarattığımız gerçeklik ve dolayısıyla kendimize anlattığımız hikaye de tümden değişiyor.

2. Hayatınız yalnızca işinizden ibaret olmasın.

Günümüzde toplumların genellikle genç nesilleri daha değerli görmelerinin sebebi, iş gücüne daha fazla katılım sağlamalıdır. Yaşlanmak, bilgelik ve deneyimle bir arada anılsa da aynı zamanda güçten düşmek olarak da görülüyor. Birçok insan yaş ilerledikçe, yaşam kalitesinin kötüleşeceği, hayattaki değerinin kaybolacağı inancını taşıyor. İnsanların emekli olduktan sonra depresyona girmesinin sebebi, artık işe gitmedikleri için hayatlarının anlamsız olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor.

Günümüzde insanların birbirlerine en çok sordukları soru “hayatını kazanmak için ne yapıyorsun” oluyor. İnsanın değerini, sahip olduğu konumla ölçen bu bakış açısı yüzünden insanlar işsiz kaldıklarında veya çalışmadıklarında kendilerini kimliklerini kaybetmiş gibi hissediyorlar.

İş yeri, zamanımızın çoğunu harcadığımız yer. Bu yüzden iş yerinde mutlu değilsek, hayatımızın büyük bir bölümünde de mutlu olamıyoruz. Neredeyse hepimizin bir işe, ihtiyaçlarımızı karşılamak için paraya ihtiyacı var. Ancak hayat tamamen işten ibaret mi olmalı? Hayatta mutlu olmanın iş dışında bir yolu olamaz mı?

Sadece çalışarak hayattan keyif almak ve tatmini yakalamak pek mümkün değil. Çalışmadığınız zamanı değer verdiğiniz insanlarla geçirmek, hayattaki ufak şeylerin keyfine varmak, seyahat etmek, hobilere vakit ayırmak, yeni yetenekler edinmek, hayır işlerine vakit ayırmak, hayatta bir değişiklik başarabilmek de insanı mutlu edebilir.

Düşünce şeklimizi değiştirdiğimizde, yarattığımız gerçeklik ve dolayısıyla kendimize anlattığımız hikaye de tümden değişiyor.
3. Kendinizi sevin: Bedeninizi, zihninizi ve ruhunuzu besleyin.

Nasıl ki mesleğiniz veya bir iş yapıyor olup olmadığınız sizi tanımlamıyorsa, sadece bedeniniz de sizi tanımlayamaz. Ruhunuzu ve zihninizi bir kutunun içine hapsedemeyeceğinizi fark etmelisiniz. Eğer ruhunuzu ve zihninizi hiçe sayarak, varlığınızı sadece fiziksel görünüşünüzle tanımlarsanız, bu fiziksel görünüşün eskimesi, yaşlanması bir yüke dönüşebilir.

Günümüzde güzellik kavramı genç olmakla, kırışıksız olmakla eşdeğer görülüyor. Sosyal medya, kadın dergileri, fotoğraf programları, güzellik yarışmaları kadınların üzerinde baskı kurarak onları her daim genç görünmeye zorluyor.

Oysa yaşınız kaç olursa olsun, bedeniniz ruhunuzun taşıyıcısı olan araçlardır. Hepimizin sahip olduğu tek şey ruhumuzun zenginlikleri. Bu yüzden bedeninize özen gösterin, egzersiz yapın, düzenli beslenin, uyku düzeninize dikkat edin, doktor kontrollerinizi kaçırmayın. Fiziksel sağlığınıza ne kadar yatırım yaparsanız, gelecekte ruhunuzu taşıyan aracın o kadar iyi çalışmasını sağlayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Orta yaşla gelen duygusal çalkantılar ve baş etme yöntemleri

Kaynaklar:
Tinybuddha
Huffington Post

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!