X

‘Yaşından olgun çocuk’ olmak ne demek, hayatın akışını nasıl etkiliyor?

Siz de aile büyüklerinin ‘o yaşından çok olgun bir çocuk’ dediği bir çocukluk mu geçirdiniz ya da bugün hala anne babanızın ‘bizim kız/oğlan çocukken çok olgundu’ dediği biri misiniz? Ve bu tür söylemler hep bir övgü olarak mı söyleniyordu size? Belki de hala ‘yaşının gerektirdiğinden daha olgun olmak’ pek çoğumuz için büyük ve önemli bir iltifat, kıymetli bir takdir gibi… Peki ama gerçekten öyle mi, yaşından olgun davranan bir çocuk olmak güzel bir durum mu, faydalı mı, yaşamın ilerleyen yıllarına katkı sağlıyor mu?

Bu tür ifadeler, genellikle iltifat olarak sunulsa da, aslında arkasında çok daha karmaşık dinamikler yatabilir. Toplumda çocukların olgunlaşması genellikle olumlu karşılanıyor ancak bu erken olgunlaşmanın çocuklar üzerinde uzun vadeli etkileri olabilir. “Yaşından olgun” tabirinin ötesinde neler var gelin birlikte bakalım.

Yaşından olgun davranmak ve ‘ebeveynleştirilmiş’ çocuk olmak

‘Yaşından olgun’ ifadesi, genellikle bir çocuğun yaşıtlarına göre daha ağırbaşlı, anlayışlı veya sorumluluk sahibi olduğu anlamına geliyor. Bu çocuklar, çoğu zaman yaşlarından beklenmeyen bir davranış sergileyerek, yetişkinlerle daha kolay iletişim kurabiliyor veya daha az ‘çocuksu’ hata yapabiliyor. Belki siz de öyle bir çocuktunuz. Ailenizi neredeyse hiç ‘üzmüyor’, kimseyle ters düşmüyor, oyuncaklarınızı hep paylaşıyor, odanızı devamlı topluyor, anne-babanızın kurallarına sürekli uyum sağlıyordunuz…

Bu yüzden de sık sık ‘bizim çocuk yaşından çok olgun’ söylemi ile karşılaştınız. Ancak, bu söylem yalnızca gözlemlenebilir davranışları içermiyor; aynı zamanda bir çocuğun iç dünyasını ve psikolojik, duygusal gelişimini de kapsıyor. Yani, mesela sadece ‘söz dinleyen’ bir çocuk olarak övgüleri topluyormuşsunuz gibi görünen tablodan çok daha fazlası.

Yaşından olgun şeklinde nitelendirilen çocuklar, ne yazık ki yalnızca çocukluk dönemini değil, ileriki yaşlarını da bu etiketin etkisi altında geçirebiliyor. Şöyle ki uzmanlar, bu tür bir tanımlamanın o çocuklarla ilgili sürekli bir beklenti haline girilmesine neden olduğunu belirtiyorlar. Bu birtakım beklentiler de o yaşından olgun olarak nitelendirilen çocukların hem kişisel gelişimlerini hem de sosyal etkileşimlerini ömür boyu zedeleyebiliyor.

Tam da bu konuda büyük kız kardeş sendromuna değinmek yerinde olacaktır. Çünkü, benzer bir şekilde ailenin büyük kız çocuğu olmak da toplumda benzer beklentileri doğuruyor, onlar da ailenin yaşından olgun davranan veya davranmak zorunda bırakılan üyeleri oluyor. Tek fark cinsiyet, yaşından olgun davranan çocuklar erkekler de olabilir. Ama genellikle ailenin büyük çocuklarının böylesi bir etiketlenmeye maruz kaldıklarını söylemek mümkün. Sebebi ise çoğunlukla parentification yani ebeveyn rolü üstlenmeleri.

Elbette ki bu rol onlar bilinçli bir şekilde ve isteyerek üstlenmiyorlar; çevresel faktörler ve aile içi dinamikler onlara bu rolleri biçiyor. Örneğin, oyun oynamak yerine kardeşine bakan, kardeşleri oyun oynarken sürekli masayı hazırlamak için annesine-babasına yardım eden veya kardeşler arasındaki bir tartışmada çoğunlukla ‘sen abisin/ablasın idare et’ cümlesini duyan çocuk olmak, parentificationın somut göstergeleri olabilir. Ve tüm bunların birleştiği noktada ebeveynleştirilmiş ve/veya ‘yaşından olgun’ çocukların yaşadığı en büyük zorluklardan biri; çocukluklarını tam anlamıyla yaşayamamaları. Çünkü hiçbir zaman tam olarak çocuk olamadılar, çoğu zaman bir çocuk gibi değil de bir küçük yetişkin gibi muamele gördüler, belki yeterince oyun oynayamadılar, merak duyguları erkenden köreldi.

Ne yazık ki erken yaşta üstlenilen sorumluluklar, çocukların oyun ve keşfetme gibi temel ihtiyaçlarını sınırlandırabilir. Ayrıca, yaşından olgun davranan çocuklar, aileleri tarafından sanki yetişkinmiş gibi görüldükleri için, bu durum onların kendi akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarını da engelleyebilir. Ve yine ne yazık ki hem çocukluk hem yetişkinlik döneminde…

Öte yandan, bu tür dışarıdan yüklenen, zorunda veya maruz bırakılan ‘olgunluk’ çocuğun kendi ihtiyaçlarını ve duygularını ikinci plana atmasına da neden olabildiğinden, küçük yaşta duygusal ve psikolojik yaralar almasına da zemin hazırlayabilir. Dahası, zihinsel olarak da zarar görmelerine neden olabilir. Özellikle kardeşlerinin ve ev işlerinin sorumluluğunu almak, bu çocukların zihinsel yükünün artmasına da aracılık edebilir.

Peki, böyle bir çocukluk geçiren ve kendisinden sürekli yaşından olgun davranışlar beklendiği için çocukluğunu yaşayamamış yetişkinler, bugün ne yapabilir, bu durumun etkilerini nasıl azaltabilir?

  • İlk adım; farkındalık: Herhangi bir davranış değişikliğinin ilk adımı, farkındalık kazanmaktır. Çocukken üstlenilen sorumlulukların farkına varmak ve bu rollerin nereden geldiğini anlamak, sürecin başlangıç noktası olabilir. Çocukluğunuzda böyle bir rol üstlendiyseniz, bunun hayatınızı etkileyen yönlerini değerlendirmek, özellikle olumsuz etkilerini fark etmek, iyileşme sürecinizi hızlandıracaktır.
  • Sınırlarınızı ve yeni rolünüzü belirleyin: Bu süreç, kişinin mevcut değerlerini belirlemesi ve hayattan ne istediği ile ilgili olarak daha uyumlu bir rol oluşturması için sınırlar koymasını gerektiriyor. Örneğin, ailedeki tüm özel gün planlamalarını hep siz yapıyorsanız ve bunu seviyorsanız bunu sürdürmek istediğinizi ama kardeşinizle masrafları paylaşmanın iyi olacağını söyleyebilirsiniz veya onun da sizin kadar sürece katkı sağlamasını isteyebilirsiniz. Anne veya babanızın sizden halletmenizi istediği işler için programınıza bakıp onlara haber vereceğinizi belirtebilirsiniz. Böylece kendi zamanınıza uygun olacak şekilde onlara yardım etmeye devam edebilirsiniz, onların isteğine göre değil, kendi uygunluğunuza göre planlarınızı yapabilirsiniz. Tüm bunlar, kendi rolünüzü bugün yeniden belirlemenizde size yardımcı olacaktır.
  • Öz şefkat ve ‘içimdeki çocuk’ çalışması: Bazen, çocukken yapamadığınız şeylere yönelik bir merak geliştirmek, içsel bir iyileşme süreci başlatabilir. Eğer çocukken arkadaşlarınızla yüzme havuzuna gitmek isteyip de bunu gerçekleştiremediyseniz, kendinizi havuza götürmekle başlayabilirsiniz. Geçmişteki ‘küçük ben’ ne yapmak isterdi diye düşünmek ve bunları gerçekleştirmek, şimdiki zamanda daha yumuşak ve rahat hissetmenize yardımcı olabilir.

Son olarak kendinize karşı daha nazik bir tutum geliştirmek için çaba harcayın. Mümkünse günlük sorumluluklarınızı biraz azaltın, ailenizle görüştüğünüz zamanlar konusunda daha planlı olun, önceden kendi iş ve zaman durumunuza göre planlarınızı gerçekleştirin. Son olarak herkesi memnun etmeye odaklanmayın, kendi iyiliğiniz ve mutluluğunuz dahilinde başkaları için iyi bir şeyler yapmaya devam edin.

İlginizi çekebilir: Ailenizin ‘günah keçisi’ siz olabilir misiniz? Ailenizin ‘

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale