X

Yaşamı tehdit eden SMA hastalığı nedir?

SMA hastalığı nedir? Son zamanlarda adını daha sık duymaya başladığınız bu hastalıkla ilgili ne kadar bilgi sahibisiniz?

Spinal müsküler atrofi yani SMA, bir kişinin omurilik ve beyin sapındaki sinir hücrelerinin kaybı nedeniyle kaslarının hareketini kontrol edemediği bir grup genetik bozukluk olarak tanımlanıyor. Bu, nörolojik bir durum ve bir tür motor nöron hastalığı. Bu hastalığın adını, son zamanlarda SMA’lı çocukların ilaç ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik düzenlenen yardım kampanyaları nedeniyle daha sık duymaya başladık. Çünkü tedavisi son derece maliyetli ve gerekli tedavinin uygulanmaması durumunda hayati bir tehdit oluşturuyor. Peki SMA hastalığı kimlerde görülür? SMA hastalığı belirtileri nelerdir?

SMA hastalığı nedir öğrenmek ve bu önemli hastalık hakkında daha fazlasını keşfetmek için okumaya devam edin.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

SMA hastalığı nedir?

Yukarıda kısaca açıkladığımız gibi, spinal müsküler atrofi (SMA), vücuttaki hareketi kontrol eden omurilikte “motor nöron” adı verilen belirli sinir hücrelerine saldıran genetik bir hastalık. Sonuçta kollar ve bacaklar da dahil olmak üzere, aynı zamanda nefes almayı ve yutmayı da kontrol eden kasların zayıflamasına neden olabiliyor. ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi’ne göre, bu ciddi hastalık 8.000 ile 10.000 kişiden birinde görülüyor ve şiddeti değişebiliyor. Bazı SMA türleri ölümcül olabilirken bazılarının yaşam beklentisi normal olabiliyor.

SMA hastalığı, halk arasında “gevşek bebek sendromu” olarak da biliniyor. SMA hastalarında bulunan SMN geni hiç protein üretmediği için vücuttaki motor sinir hücreleri beslenemez. Bu nedenle istemli kaslar görevini yapamaz hale gelir. Bazı durumlarda yemek yeme, nefes alma gibi hayati işlevleri dahi imkansız kılan bu hastalıkta görme ve işitme işlevleri hastalıktan etkilenmez. Benzer şekilde zeka düzeyi de normal ya da normalin üzerinde olabilir.

SMA hastalığı kimlerde görülür?

SMA hastalığının ülkemizde her 6.000 doğumda bir görüldüğünü ve sağlıklı ama taşıyıcı yetişkinlerin çocuklarında geliştiği bilinmekte. Kişiler taşıyıcı olduklarının farkında olmadan genlerinde bulunan bozukluk sebebiyle SMA hastalığına sahip bir çocuk dünyaya getirebilirler. Kişi, yalnızca ebeveynlerinin her ikisinin de bu genle ilgili bir sorunu varsa SMA’ya sahip olabilir. Her iki ebeveyn de bu gen sorununa sahip olsa bile, hastalığın görülme ihtimali yaklaşık 4’te 1’dir.

SMA hastalığı neden olur?

SMA hastalığı nedir, açıkladık. Peki SMA hastalığı nedenleri neler? SMA, omurilikteki ve beyin sapındaki motor nöronlar ya çalışmadığında ya da SMN1 ve SMN2 olarak bilinen genlerdeki değişiklikler nedeniyle çalışmayı bıraktığında meydana gelir.

İnsanlar genellikle SMN1 geninin iki kopyasına ve SMN2’nin 2-8 kopyasına sahiptir. Vücudunuz, SMN proteinlerinin büyük çoğunluğunu yapmak için SMN1’e güvenir. SMN1 ile ilgili bir sorun olması durumunda SMN2, yedek gen olarak kabul edilir. Bu motor nöronlar omurilikte bulunur ve vücuttaki kasları sinirlerle besleyen duyargalar gönderirler. Proteinler olmadan, bu nöronlar ölür ve kaslar zayıflar.

SMA kalıtsal bir durumdur. Aynı zamanda otozomal resesif bir durumdur; yani kişi tipik olarak her bir ebeveynden bir tane olmak üzere anormal bir genin iki kopyasını miras alır. Bu nedenle, yalnızca bir mutasyona uğramış kopyaya sahip olan ebeveynler, genelde SMA taşıyıcısı olduklarını bilmezler.

Bununla birlikte, SMN1’in yalnızca bir kopyası arızalıysa, SMA geliştirmenin yine de mümkün olduğu biliniyor. Böyle bir durumda, SMN2’nin yedek kopyaları, bu motor nöronların hayatta kalması için size mümkün olduğunca fazla protein vermeye çalışır. Bir kişinin çok sayıda SMN2 kopyası varsa, ihtiyaç duyduğu proteinden daha fazlasını alacak ve semptomlar daha az şiddetli olacaktır. Ancak o kişide birkaç SMN2 kopyası varsa, daha az protein bulunur ve hastalık çok daha şiddetli olabilir.

SMA hastalığı belirtileri

SMA hastalığı doğuştan mı? Aslında genetik olduğunu söyleyerek yukarıda bu soruyu yanıtlamış olduk. SMA, doğumdan yetişkinliğe kadar kişinin hayatı boyunca herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Mümkün olduğu kadar normal bir yaşama izin verecek olanı da dahil olmak üzere, en iyi sonuçlar için durumun hemen teşhis edilmesi önemlidir.

SMA teşhisi, motor kilometre taşlarını gözlemlemeye dayanır. Bazen, SMA türlerinden biri olan Tip 1’de, çocuklar 2 aylık olana kadar semptomlar ortaya çıkmaya başlamayabilir, çünkü yedek SMN2 bu dönemdeki hareketlerini kontrol etmek için yeterli olabilir. Semptomlar yaş aldıkça da ortaya çıkabilir. SMA konusunda kendinize sormanız gereken bazı soruları şöyle sıralayabiliriz:

  • Bebeğim başını dik tutabilme yeteneği geliştirdi mi?
  • Aşırı gürültü veya guruldama çıkarmadan yiyecekleri yutabiliyor mu? (Kas zayıflığı yutmayı da etkileyebilir.)
  • Bez değiştirirken bacaklarını yukarı çekiyor mu, oyuncaklara uzanıyor mu?
  • Yürüyorsa çok fazla düşüyor mu? (Yürümeye yeni başlayan bebeklerin daha sık düşebileceğini unutmayın, bu nedenle neyin normal olduğu hakkında sorularınız varsa, her zaman çocuk doktorunuza sorun.)

Doğuştan SMA Tip 1 hastalığına sahip bebeklerde kaslar zayıf, kas tonusu minimal, beslenme ve nefes alma sorunları olabilir. SMA tip 3’te ise semptomlar 2 yaşa kadar görülmeyebilir.

Tüm SMA türlerindeki ana özellik kas zayıflığı ve kas kaybıdır. Bunlar, motor nöronlar olarak adlandırılan hareketi kontrol eden sinirlerin kaslara kasılma sinyali verememesi nedeniyle oluşur. Zayıflık, daha çok vücudun merkezine daha yakın olan kasları etkileme eğilimindedir. Motor nöronlar normalde bu sinyalleri omurilikten motor nöronun aksonu aracılığıyla kaslara gönderir. SMA hastalığında, motor nöron veya aksonun kendisi çalışmaz veya çalışmayı durdurur.

SMA dejeneratif bir hastalıktır ve semptomlar zamanla kötüleşme eğilimindedir. Değişikliklerin çoğu SMA semptomları değil, sonuçta ortaya çıkan kas zayıflığının beraberinde getirdiği komplikasyonlardır.

SMA hastalığı türleri

SMA hastalığı nedir, artık biliyorsunuz. SMA türleri, 0- 4 arasında sınıflandırılır. SMN2 geninin kopya sayısı, hastalığın şiddetini ve semptomların en erken başlangıcını belirler; dolayısıyla SMA Tip 0 en şiddetli olanıdır. Musküler Distrofi Derneği’ne (MDA) göre SMA hastalığı türleri şunlardır:

  • SMA Tip 0: Doğumda şiddetli kas güçsüzlüğü, çevreye tepki eksikliği, yüz felci ve doğuştan kalp kusurları vardır. Bu bebekler için çoğu zaman ölümcüdür.
  • SMA Tip 1: SMA Tip 1 hastalığı nedir? Buna sahip bebeklerin kas güçsüzlüğü, nefes alma, yutma ve emme sorunları vardır. Genellikle 6 aylıktan önce teşhis konur. Kendi başlarına oturamazlar. Bu tip, 2 yaşına kadar ölümcül olabilir.
  • SMA Tip 2: Zayıf bacaklar gibi belirtiler genellikle 3-15 ay arasında ortaya çıkar. Bu çocuklar oturabilirler ama yürüyemezler.
  • SMA Tip 3: SMA Tip 3 nedir? Bu tip, 18 aylıktan büyük çocuklarda ortaya çıkar ve SMA vakalarının %30’unu oluşturur. Bu çocuklar hareketli ancak düşmeye eğilimlidir ve büyüdükçe hareket etme, yürüme ile ilgili sorunlar yaşamaya devam edebilirler.
  • SMA Tip 4: Daha az sıklıkla, SMA yetişkinlerde de görülür. Tip 4 SMA olarak bilinen bu hastalık, SMA’nın en hafif şeklidir ve buna sahip birçok insan normal bir yaşam sürmektedir. SMA tip 4’lü yetişkinlerin sadece farklı yürüdükleri düşünülebilir ve asla teşhis konulamayabilir.

SMA hastalığı tedavisi

SMA hastalığı nedir, detaylıca açıkladıktan sonra bir diğer merak konusu olan tedavisine değinelim. Ne yazık ki SMA’nın tedavisi yoktur, ancak son zamanlarda hastalığı olan kişiler için iki yeni ilaç kullanıma sunulmuştur. Birincisi “nusinersen”dir ve SMA’sı olan her yaştan insanda kullanımı FDA tarafından onaylanmıştır; ikincisi ise 2 yaşın altındaki çocuklarda kullanım için onaylanan “onasemnogen abeparvovec-xioi”dir. Henüz mevcut olmayan üçüncü bir ilacın klinik deneyleri halen sürmektedir. 

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

Bu ilaçların maliyetleri çok yüksek olduğu için dünyanın birçok yerinde sigorta şirketleri tarafından karşılanması talep ediliyor. Buna ek olarak SMA hastaları, durumlarının ciddiyetine bağlı olarak tekerlekli sandalye, solunum makineleri ve masura besleme de dahil olmak üzere çeşitli fiziksel terapi, mesleki terapi ve profilaksi için cihazlara ihtiyaç duyabilirler.

Sonuçta SMA’yı önlemek mümkün değildir, ancak ilaç tedavisi, fizik tedavi ve diğer stratejiler kişinin aktif bir yaşam sürmesine yardımcı olabilir. Ayrıca ailedesinde SMA öyküsü olan ve aile kurmayı planlayan kişiler mutlaka bir doktordan danışmanlık, destek ve yardım almalılar.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurun.

İlginizi çekebilir: Genetik hastalıklar gerçekten kaderimiz mi?

Kaynaklar: 1, 2, 3.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale